bir sinema çıkışı sessizce losing my religion şarkısının nakarat kısmını içten geçirmektir. fight club'de yıkılırken, temeline dinamit döşeli medeniyetin gökdelenleri where is my mind şarkısı eşliğinde yalnızlığınla elele tutuşup havai fişekleri izlemek!
üzülmemek yalnız olunduğu için. tanrı'nın emirlerini ve yasaklarını sonuna kadar anlayıp hak vermek kendisine. fakat, uymamak hiçbir emrine ve yasağına. her yalnız varlıkta olduğu gibi duyma yetisinin fazla gelişmesi sonrası her bir şeyi duymak. duyulması gerekenleri. duyulmaması gerekenleri...
delirmek belki. belki de herkesten daha akıllı olmak. aptallar sürüsü beyinlerinin çok küçük bir bölümünü kullanıyorken beyninin tamamını kullanmak için düşünmek. düşünmek. düşünmek... düşünülecek bir şey kalmayınca her şeye son noktayı, bir gülümsemeyle koymak...
"neden ben?" diye, bir kez olsun sormamak. yalın gerçeklikini ortaya koyup, insan denen en aptal ve bencil yaratıkların ürkmesini sağlamak. hayatları boyunca bir kez olsun bir mucize bekleyen, sıkıcı hayatlarına bir sihir bekleyen asalakların hayatlarına girip, "mucize benim. beklediğin o sihir benim" dedikten sonra şapşallıklarını görmek.
yalnızlıkta, tanrı'yla yaşıt olmak!
bir kez bile içerlememek bu yalnızlıktan dolayı. çünkü; gerek yok artık üzülmelere. insanların gerçekleri vardır. çelik kaplamalı titanyumdan oluşan. ne eritmeye yetecek sıcaklık vardır ruhunda. ne de etkisiz hale getirebileceğin müsamahan. her birini başbaşa bırakmaktır, en değerli olan. kokuşmuş beyinleriyle başbaşa.
acılarına bakıp gülmek. hem de kahkahalarla. gündelik hayatın gündelik zırvalıklarını kendilerine amaç olarak seçen budalaların yüzlerini paramparça etmek istemek. gündelik hayatın gündelik sorunlarına üzülüp de iç çeken asalakların acılarına bakıp paramparça etmek aynaları.
"ne kolay demek" sessizce. "seni anlıyorum cümlesini dillendirmek."
Belki 600 yıl öncesi yoktu belki 400 yıl öncesi yoktu belki 20 yıl sonrasıda olmayacak. Benim içimi neden böyle şeylerle doldurup kafamı bulandırıyorsunuzki başta söylediğim gibi yıl nedir?
Doğduğumda başlayan bir süreç, bir uzantı bir kelebeğe göre çok uzun, bir çınara göre çok uzun ama bana göre her şey. Kim uzun bir süre yaşamadığımı söylüyorki...
Yanlızlıkla geçen her saniye bin yılmış gibi geliyor vücudum soğuyormuş gibi oluyor. Ya o bir saniye gibi değil de gerçekten bin yıl ise, gerçekten soğuyor ise. Yıl nedir?
Yaşıyorum, soğuyorum, kalıyorum, boş olmayan bir yere bakıyorum ve düşünüyorum bana inanlar benim yanımda olanlar nerde diye. Halbuki içerde televizyon izliyorlar, çay içiyorlar ama nerdeler.
Sonra kendine bir amaç buluyorsun, bulmana gerek yok ama buluyorsun çünkü istiyorsun. inanıyorsun, seviyorsun, kabulleniyorsun. Çünkü istiyorsun. Sonra hepsinin anlamı oturuyor Zaman nedir? yıl nedir? diye ama aslına, başına bakılınca gerçektede, sana göre olan gerçekte hiçbir şey yok.
Ben yanlızmıyım diyorum. Ben çok mu yaşadım. Yirmibeşime gelince ölsem ne olur, elli yaşıma gelince ölsem ne olur?
Zaten uzun yaşamışım, çünkü bedenimi her defasında soğutmuşum, zamanın terimleriyle oynamışım, çünkü yanlızlıktayım...
Mı? Belki tanrı kadar, belki bir çiçek kadar. Bilmiyorum, hiç bir şey bilmiyorum.
yalnizlik allah'a mahsusdur derler. yahu adam her şeyden önce de vardı her şeyden sonra da olacak tek kişi o. milyarlarca kulu arasında nasıl yalnız kalabilir ki?
ha siz kafanızdaki tanrı tasvirlerine göre gerçekten çok yalnız olduğunuzu * düşünüyorsanız, ne mutlu size o zaman. insan kendi kendine yetebilmelidir. yalnızken de sinemaya gidebilmelidir.