şu sıralar bir zeki demirkubuz üstadımızın biyografisi olan kader isimli kitabı okuyorum ve üstad'ın altını çizdiğim sözlerinden birini sözlüğe de aktarmak istedim;
"42 yaşındayım ve şu ana kadar tattığım en güzel şey, yalnızlık."
Çağımızın en kötü hastalıklarından birisi,aşktan sonra mı desek yoksa aşkla aynı kefeye mi koysak,gerçi çoğu aşkın sonunda insan sürüklenmiyor mu yalnızlığına,yalnızlık;hayatın diğer adı diyip kıyıya geçip gitmek en iyisi olur sanırım.
gayet basarılı bir sosyal hayata, iyi arkadaşlara, sevilen sayılan biri olmana rağmen, topluma ayak uydurduğunu sansanda bazen bi tokat atıverir yüzüne, işte o an nefesini tutar var olmamayı dilersin...
ama daha kotusu o yalnizliga insanin birini ya da kendi kendisini itmesidir. aslinda once zor gelir ama sonra insan kendi kendine yetmeyi ogrenir ve oyle mutlu olmanin yollarini bulur. ta ki biri gelip de o yalnizliktan sizi kurtarmaya calisana dek.
eger isterseniz cikarsiniz o kara delikten, ya da geri cevirirsiniz size uzanan eli. ya da... ya da size el uzatani da kendi kor kuyunuza cekmeye calisirsiniz. basarirsaniz yalnizligi iki kisi yasamaya baslarsiniz. basaramazsaniz da kuyunuzda daha derinlere dogru kayar gidersiniz.
bir an uzaklara bakarsınız, tam dalgınlığa adapte olmuşken,lüzumsuzun biri gelir yalnızlığınızı parçalar. inat edersiniz, yalnızlığınızı yaşamak için inatla bu duyguyu saklamak istersiniz, yine bakarsınız, bu sefer daha uzaklara bakarsıznız, yine biri böler yalnızlığınızı, yalnızlığın tadını bir türlü çıkaramazsınız. yalnızlığınızı bile adam gibi yaşayamazsınız, dağınıktır yalnızlığınız, en az hayatınız kadar.
çevrende o kadar çok insan varken bir anda hiçbirini bulamadığın o an anlarsın ki çevreneki o insanlar hayalmiş meğer.dokunabildiğin konuşabildiğin tüm gününü birlikte geçirdiğin hayaller.ama senin istediğin bir hayal değildir.sen gerçeği istersin ve işte o durumda ki tek gerçek yalnızlığındır...
Ne başlayabildik doğru dürüst
Ne de bitirebildik
Ne vazgeçebildim bilirsin beni
Ne de anlatabildim
Ah bu aşk iflah etmez beni
Vurulsa umrumda değil
Biliyorum
Zaman sen diyorlar çaresi
Geç de nasıl geçersen geç bildiğin gibi*
Bitmez dedin herşey bitti
Gitmez dedin herkesin gittiği gibi
Sen vefasız rüzgarlar gibi
Esip geçme yanımdan
Sen yalancı yağmurlar gibi
Süzülme yanaklarımdan
Demiştim sana
Bak şimdi
Sen gittin gideli gözlerim uzaklara dalıyor
Alıp başnıı çekip gitmeni aklım almıyor
Senin çıktığın kapıdan yalnızlık giriyor
Yalnızlık benim eski sevgilim
Yalnızlık benim en vefalı yarim
Ben onu kimler için terkettim
O beni bırakmıyor
sessizliğin dostu.
ve kimsesizliğin...hiç' liğe doğru giden bir adım...
güzel şey yalnızlık,kendinle yaşamayı öğrendiğinde insan.
kendini kabullendiğinde.
bir anda çırılçıplak kalışınız yalnızlığınız... üşürsünüz, mütemadiyen üşürsünüz... bütün sözlerin arifesinde tek başınalığınızla yalnızlığınızla dost olmaya çalışırsınız. yalnızlık hiçbir dost kadar yalnız bırakmaz sizi. siz döner dolaşır yalnızlığınıza sarılırsınız...
unuttuğunuz onca zamanın hülasasında hiçbir kış bu kadar soguk geçmez. hiçbir geceyi öyle sarılarak geçirmezsiniz kendinize. üşümemek için kastıgınız kendiniz ve kaslarınızla uyanmak sabaha hep ağrılı olur... ne ağrılıdır akşamların gelmemesini istemek ve ne çelişkidir gecenin bitmemesini istemek; sırf yalnızlığınızın çıplak ve kanayan yerleri görünmesin diye...
yalnızlık çürütür insanı. sevgisiz kalır insan, sevmeye aç iken sevgisiz kalan bünye darılır hayata ve aşka... sevme zamanı geldiğinde ise çoktan unutmuş olursunuz kalbinizin yerini...yalnızlık unutkan yapar hep... çiçeklerin adlarını unutursunuz, mevsimlerin adını, kitapların adını, dostlarınızın adını.. en çok kimi sevmiştiniz, unutursunuz... kendinizi unutursunuz en çok...
yalnızlık dipsiz kuyularmış bazen o kuyularda sonsuza kadar unutulmak istediğiniz. bazen bir kırıntı güneş görebilmek, bir kuş sesi duyabilmek, bazen bir insan nefesi, gözüne değebilmek için tırnaklarınızla duvarlara tutunup çıkmak istersiniz.
yalnızlık kalıtsal olduğunda ve buna inandığında insan hiç geçmeyecekmiş gibi gelir... geçer mi, o da bilinmez... hiçbir bilinmeyenin olmadığı gibi... kalb-i güzergahında yalınayak yürüyen insanın ayağına artık batan hiçbir taş işlemez...
yalnızlık ufalar insanı... sonra bir rüzgarla savrulur gider...