-ısırılıp bırakılan gofreti öylece buzdolabına bırakmaktır.
-Reçeli kaşık ile değil ekmeği banarak, içinde ekmek kırıntısı bırakarak yemektir.
-Demlediğin çayın artığının lavaboyu tıkamasıdır.
-Manavdan aldığın sebze ile yaptığın menemenin artması, ertesi gün çöpe gitmesidir.
-Sigara paketini tek başına bitirmektir.
-koltukta uyuyakaldığında, sabahında televizyonu hala açık bulmaktır.
-izlediğin maçta, sadece gol diye ayağa kalkıp sarılmadan, tezahürat edip yorum yapmadan oturmaktır.
Ve en acısı;
Hasta olduğunda çorba yapanın, ateşlendiğinde alnına ıslak bez koyan, duş sonrası nane limon kaynatanın olmamasıdır.
her ne kadar universitede arkadaslarla eve cikalim huhuu parti modunda olsan da uzun sürmez. kisa surede canim dediginiz insanlarin hic bilmediginiz ozelliklerini kesfedersiniz ve kucuk bi seye bile katlanamamaya baslarsiniz. Bi de kibarsaniz soyleyemezsiniz de delirirsiniz icten ice.
Siz siz olun yalniz yasayin, ozledikce gorusursunuz zaten. Aynı ev baska bi dunya.
kisa sureli araliklarla iyidir lakin insaniz iste sosyal mahluguz ya dayanamiyoruz.bazen diyorum ulan evi arabayi sat git buralardan diye sonra diyorum la otur oturdugun yere evin mi var araban mi var. (bkz: swh)
hem bir süre sonra alışıyorsun, hoşuna da gidiyor; hem de bazen ölesiye sıkılıyorsun, yalnızlık gözüne gözüne batıyor.
yalnız kalmak istemiyorsun ama evine biri geldiğinde ya da bir süre biriyle birlikte yaşadıktan sonra sıkılıyorsun, 'gitse de yalnız kalsam lan, kafam götürmüyor' diyorsun. git de diyemiyorsun yanındakine, ama gözüne batıyor ne yapsa her şey, içten içe gıcıklanıyorsun. hem evde buzdolabının, saatin, televizyonun sesinden başka bir ses olsun istiyorsun; hem de tek başına kalıp istediğin zaman uyumayı, istediğin zaman uyanmayı, kapı açık tuvalete girmeyi özlüyorsun.
amaaan, böyle ipne gibin puşt gibi bir şey yalnız yaşamak. daha doğrusu yalnız yaşamaya alışmak.
iki yıldır tecrübe etme fırsatım oldu kötü yanları elbet var ama yüzde beş filan.
En güzel yanı her şeyiyle bulaşığıyla, ütüsüyle, alışverişiyle, misafiriyle tamamen size ait. Dönem dönem arkadaşlarınızın dert kapısı.
Yalnız yaşadığım halde üç ay boyunca tek gece evde yalnız kalamadığım bi zaman olmuştu. Yakın bi arkadasım erkek arkadasıyla yasadığı evi terk ederek bana sığınmıştı yine baska bir arkadasım ailesiyle problem yasayarak bana yerleşmişti. Normalde insan sıkılır dimi. Ben de sıkılırım hatta yalnızlığa tutkun bir halim bile var ama evinize girip çıkan insanlar en yakınlarınız olduğu zaman o yalnız kalamayıslarınızdan bile mutluluk duyuyorsunuz. Yemekler yapıp misafir ağırlamak hoşunuza gidiyor. Ev ne kadar kalabalık olursa olsun kapınızı kapattınız an orası sadece sizin biliyorsunuz. Kahvenizi alıp o halojen lambayı en kısığa getirip şöyle bi dört duvara baktığınız an huzur buluyorsunuz, okuduğunuz kitap bile bir başka tat veriyor. Her gece kalkan uçakları izleyip her sabah o yeşil, büyük ağaçları görüyorsunuz. Evi çekip çevirmeyi, her işi tek başına halletmeyi, çamaşır makinasından, su tesisatına kadar bir sürü şeyi tamir etmeyi de öğreniyorsunuz mesela.
Tek sıkıntısı gece bi tıkırtı duyduğunuz zaman hemen tedirgin oluyor oluşunuz ki bu da çok önemli bir şey değil.
Arkadaşlarım farklı şehirlere dağılmadıkça veya evlenip kendi evlerini kurmadıkça ömrümün sonuna kadar bu şekilde yaşayabilirim sanırım.
güzel değildir.
sessizliğin içinde kulaklarınız çınlamaya başladığı zaman ses olsun diye ister istemez televizyonu açarsınız. normalde izlemeyeceğiniz programlar izlersiniz. öyle her zaman netten film izlerim, dizi izlerim olmuyor. temizliği, çamaşırı, bulaşığı vardır. yemeği vardır. bir çok olumsuz yönü vardır.
özgürlüğünüzü ister istemez kısıtlarsınız. bunları ben es geçerim diyorsanız eğer ki o zaman da eviniz ve manzaranız çok güzel olmalıdır. ortalamanın çok üstünde bir maaş kazanmalısınız.
En istemediğimdir. 1 gün çekilir 1 hafta çekilir sonra annenizin o güzel yemeklerinin serabıyla yanıp tutuşursunuz. O da olmadı izlediğiniz diziler yavan gelmeye başlar. Ve canınız hiçbir şey yapmak istemez.