18 senedir içinde bulunduğum durumun ta kendisi. yalnız başına bir evde kalmak ne demek bilmem ama kalabalık içinde yalnızlık çok zordur.
insan kendini beğenilmiyor sanır. ne yapsa yaranamayacak sanır. çoğu zaman böyledir de zaten. sonra yeni arkadaşlıkların kapısı aralanıverir. "ulan yoksa.." dersin ancak bunca yılın "yalnız adam"ı silkinir, kendine gelir ve der ki: "dosluk, arkadaşlık, paylaşmak senin neyine!"
insanı aşağılık kompleksini öyle bir geliştirir ki etrafındakiler seni tanıdıkça senden nefret etmeye başlar. onlar nefret ettikçe sen içine kapanırsın. ara ara, kimse beni anlamıyor, diye avunmaya çalışırsın ama nafile. dışlandıkça umutsuzluğa düşersin, umutsuzluğa düştükçe kaçarsın.
nerede yalnız yaşadığınıza ve cinsiyetinize göre değişen ruh hallerine sebep olan durum.mesela büyük bir şehirde yalnız yaşayan bayan ya da erkek kişi olunduğunda süper olan, küçük bir ilçede yalnız yaşayan erkek bir kişi olunduğunda fena sayılmayan ama küçük bir ilçede yalnız yaşayan bir bayan olunduğunda hayata küstüren, bunaltan, çıldırtan, kafayı sıyırtan, insanı asosyalleştiren, yaptığınız her şeyin dedikodusunu yapanlara kafa atma isteğini her gün biraz daha çoğaltan, henüz evlenmeyi çok fazla düşünmese de insanı "yok yok bir an önce evlenmeliyim " ruh haline sokan durumdur.
duvarlar sesinin neye benzediği hatırlayamaz çünkü hiç konuşmassın yanlızken. günlerce evde yanlızsın. ne gelen var ne giden. bilgisayar ve televizyondan başka eğlence yok. hadi öğrenciysen neyse. baba parası biraz geçindirir. baba para yollamak için götünü yırtar sen gider evde bira içersin. öğrencilik hayatı biter işe başlarsın. çevrede adam yok. ya vivid bağımlısı olursun ya fahişe bağımlısı. adam kesin sigaraya başlar. hele yaş 30u geçmişse ohoo bitmişsin. boku yedin olum sen. karı da bulamassın evlenecek. hadi buldun diyelim düzene alışamassın 1 ay sonra boşanma. sonuç: mutsuzluk. yalnız yaşamak zorunda olmayıp yanlız yaşamak çekilecek dert değildir.
kendini dinleyebilir insan, bu yüzden de çok güzeldir.
ama gün geçtikçe insanı bencilliğe itebilir. sonrasında kişi, evi ya da hayatı başka birileriyle paylaşmakta ciddi zorluklar yaşayabilir.
ilk zamanlarda acı, sonra zevk veren bireysel sosyalleşmedir.
kişinin yalnızlık adı altında, dört duvar arasında, onyedi inc monitör içerisinde, uzaklara bakarken gözlerini kısıp, çay karıştırırken çıkan ritmik sesin derinlerinde, hızlı hızlı sokak köşelerinden dönerken, sınava son beş dakika kala sırada otururken, msn penceresini açıp parmaklar klavye uzerinde gezinip giriş tümcesi ararken ve tüm detaylarda saklı bireysel eylemleri yaparken, farkında olmasa da içine derin derin çektiği durumdur bu, yalnız yaşamak.
Ebeveynler üniversiteyi bitirmiş ,evlenmemiş ya da evlenememiş evlatları için ( kız - erkek farketmez) ayrı bir ev açma fikrine sıcak bakmaları gerekir,hatta desteklemelidir. Çocuklarının ruh sağlığı için bu fedakarlığı göstermelidir.
belli bir yaşa kadar başarılamadıysa, iniş periyodu başlar, kişilik törpülenir, sivri uçlar yuvarlanır, durgunlaşmaya girilir, kısaca hayat tam yaza girecekken kışa döner.
başta oldukça hevesli olsanız da temizlikmiş, yemekmiş bir süre sonra sıkıntı yaratır. lakin güzel şeydir. kafana göre takılırsın. kumanda başka ellere geçmez*. öğrenciyseniz zaten haftada 7 gün yalnız kalmazsınız pek, gelen giden çoktur.
mecburiyetten istenendir. "olmazsa"ların olurudur yalnız yaşamak. birşey olsun istersiniz, olmayınca herkese küsersiniz. gece yatarken size atılmış bir "iyi uykular canım" mesajını özlüyorsunuz bir süre sonra. sabah uyandığınızda "günaydın" yazacak birini arıyor, pazar gününüzü beraber geçirebileceğiniz birisininin özlemini çekiyorsunuz.
yalnız yaşamak, çevreyle bağımı koparmayı düşündüm, hala da düşünürüm arasıra. çevrenin izin vermemesini bir kenara bırakacak olursak bile sizin ihtiyaçlarınız, ilgileriniz, özlemleriniz buna izin vermiyor. bilgisayarın başında oturmuş bir film izlerken gördüğünüz bir elele tutuşma sahnesi sizde bir sevgili özlemi, bir içki masası size arkadaşlarınızı, bir küçük çocuk size hayallerinizi hatırlatıyor ve geri dönmeye çalışıyorsunuz. ama çoğu şey yıpranmış oluyor, arada bir yerde kalıyorsunuz, o da bir boka benzemiyor.
"yanlız yaşamak" sonuçta tek olduğunuzu bildiğiniz eylemdir. birde bunun "kalabalıklar içinde yanlız olmak" versiyonu vardır ki; canını daha çok acıtır insanın. *
ev arkadaşını memlekete zorlayıp,varsa anne babayı tatile gtimelri için teşvik etmek,küçük kardeşi amcaya bırakmak ve bu şartlar olgunlaştıktan sonra sessizliğin sesiyle tanışmak.
tadından yenmeyen durumdur. tabii kişisine göre değişir ancak ne kadar sosyal olursanız, ailenizi arkadaşlarını ne kadar severseniz sevin yine de kendinize ait zamanı hiç birşeye değişmeyenlerdenseniz yalnız yaşamak harikadır. günün sonunda kapıyı kapattığınızda tek başınıza olduğunuzu bilmektir, kendi evinizi sevdiğiniz biriyle paylaşmanın zevki ise bambaşkadır.