Yağmur sesiyle başladım güne,
Aylar sonra bulutların içine hapsettikleri damlalar;
Hürriyetine kavuşmuş köleler misali,
Zincirlerinin çıkartılmasının sevinciyle,
Sanki ciğerleri kurtulmuş gibi esaretten.
Tüketiyorlardı vucutlarındaki tum oksijeni.
Hızlı hızlı adımlarla ve saatler boyu süren tahliye sonunda.
Boşalan hücreler yeni sahiplerini bulmak üzere bir başka şehre geçiyorlardı.
Hiç beklemeden.
Damlalar belli bir düzene göre çarpıyorlardı sanki.
Önce iki tane çarpıyor sonra bir.
Ondan sonra aynı iki ve bir.
Bu sefer daha hızlı.
Sonra bir anda yavaşlıyor.
Bırakıyorum kendimi damlaların ezgisine.
Önce birbirine yaklaşan,
Sonra uzaklaşan iki sevgili.
Yok yere biten ve sonra dayanamayıp yeniden başlayan ilişkiler.
Karakteri oturmamış bir erkek ve bir dişi.
Yada şekillenmemiş aralarındaki sevgi.
Saf haliyle duruyor oylece.
Kıskanç.
Sen ve ben gibi. ***
Yalnızlık bir yağmura benzer,
Yükselir akşamlara denizlerden
Uzak, ıssız ovalardan eser,
Ağar gider göklere, her zaman göklerdedir
Ve kentin üstüne göklerden düşer.
Erselik saatlerde yağar yere
Yüzlerini sabaha döndürünce sokaklar,
Umduğunu bulamamış, üzgün yaslı
Ayrılınca birbirinden gövdeler;
Ve insanlar karşılıklı nefretler içinde
Yatarken aynı yatakta yan yana:
sagopa kajmere şarkısında "yalnızlık hiç bilmediğim bir yabancıydı onunla şimdilerde beraber uyanıyoruz, hergüne iki yalnız şarkılar yazıyoruz" dedirten durum..
Eksikliğin diğer adıdır.
insanın içini kemiren gizli bir "neden" sorusudur. Boğazın'da topak olmuş, ağlamaklı, derin bir düşüncedir.
Erkendir.
Ölüm sonrası ve ahir hayatta yaşayacağını peşin yaşamaktır.
Açık, kör bir yara'dır. Gelenin geçenin isteyerek ya da bilmeyerek dokunmasıdır.
Ve son olarak yalnizlik secde'ye durmaktır. Her şey'den ve herkesten bağımsız; yaradan'a yakarıştır.