zordur. genelde bilgisayarı kapatıp gece yatağına yatmadan son bi kez üşümek için pencerenin önüne geldiğinde anlarsın. sokakta sessizdir sabahın yaklaşmış olduğunu anlayıp gözlerini kapamadan önce yaşadığın son duygudur.
Canim olsa vermezmiydim
Sermezmiydim yollarina
En sevdigindir bilirim ezip geçmek
Hadi kir kalbimi defalarca
Hadi vur son sansin çarpiyorken
Kalbim tek basina
Yalnizlik dört yanimi sarmis olsada
Sensizlik yollarimi tutmus olsada
Zamansiz bir depreme tutuldu kalbim
Tutulsun sensiz ölmek zamani simdi
Ah yangin kor atesler beni sarsada
Sensizlik yollarima yagmis olsada
Zamansiz bir ölüme seyirci kaldim
Alkisla sensiz ölmek zamani simdi
bitmez dediğim herşey bitti
gitmez dediğim herkesin gittiği gibi
sen vefasız rüzgarlar gibi
geçip gitme yanımdan
sen yalancı yağmurlar gibi
süzülme yanaklarımdan
demiştim sana
bak şimdi...
sen gittin gideli gözlerim uzaklara dalıyor
alıp başını çekip gitmeni aklım almıyor
yine o dar o karanlık o soğuk sokaklar beni bekliyor
senin çıktığın kapıdan yalnızlık giriyor...
yalnızlık benim eski sevgilim
yalnızlık benim en vefalı yarim
ben onu kimler için terkettim
o beni bırakmıyor..
Hiç yalnız hissetmedim kendimi. Bir odada tek başıma kaldım, intiharın eşiğinde. Kendimi çok kötü hissettiğim oldu, ama hiçbir zaman birinin odaya girip kendimi daha iyi hissetmemi sağlayacağını düşünmedim. ya da birkaç kişinin. Başka bir deyişle, yalnızlık beni hiçbir zaman rahatsız etmemiştir, çünkü yalnız kalmaya doyamam. Ben kendimi insan dolu bir odada ya da tezahürat yapan seyircilerle dolu bir tribünde en yalnız hissederim. Ibsen'den bir alıntı yapacağım: En güçlü insanlar genellikle yalnızdır. Hiçbir zaman içimden, şuh bir sarışın içeri girip beni düzecek, taşaklarımı ovacak ve kendimi daha iyi hissedeceğim, diye geçirmedim. Hayır, onun hiçbir yararı olmaz. insanları bilirsin, Hey, Cuma akşamı, ne yapacağız? Burda kös kös oturacak mıyız? Evet, kesinlikle. Çünkü yok dışarıda bir şey. Aptallık sadece. Aptal insanlarla fingirdeyen aptal insanlar. Geceye koşa koşa çıkmak gibi bir ihtiyaç içinde olmadım hiçbir zaman. Barlarda gizlendim, çünkü fabrikalarda gizlenmek
istemiyordum. Hepsi bu. Milyonlarca insan adına özür dilerim, ama ben kendimi hiçbir zaman yalnız hissetmedim. Kendimden hoşnutum. Bildiğim en iyi eğlence kendimim. Biraz daha şarap içelim! charles bukowski
erenlerden birisi oturup tefekkür ederken birisi gelmiş yanına;
-neden böyle yalnız başına oturuyorsun diye sorunca
-asıl şimdi yalnız kaldım diye, cevaplamış eren..
kalabalıklar içinde ki yalnızlık bu olsa gerek...
dipsiz bir kuyunun içinden yukarı doğru kimse yok mu diye bağırmak ve yanıt olarak sesinizin yankısının size dönmesi..
cep telefonuna gelen servis mesajlarıyla kim acaba diye umutlanmakta olabilir mesela..
Onun güzelliğini herkes görüyorsa o bence az güzeldir.
Herkes biliyorsa o bence hiç güzel değildir.
Onun güzelliğini yalnız ben görüyorsam bu sevgidir.
Yalnız ben biliyorsam bu aşktır.
Hiç kimse görmüyorsa bu "yalnızlık"tır.
hele bir de tek başına yaşanılıyorsa, çeşitli badireler atlatılmışsa, etrafta kimsenin olmadığını anlaşılırsa insanı içten çürütür, ruh sağlığını bozar, umutlar kesilir, aşk şarkıları dinlenir, tek başına ağlanır. en kötüsü de yastıklara sarılıp yatmak zorunda kalınır.
en ağır işkencedir yalnızlık, düşünüp durursun dört duvar odanda, gözlerin vücudundan yavaşça sızan kızıl sıvıda ve bir elinde şarap öbüründe sigara. geçmez geceler, lanet okursun ve günışığına günaydın diyerek dalarsın uykuna. yine gece olur.
hayatınızın merkezine oturttuğunuz ve asla yerinden oynamayacakmış gibi görünen şeylerin bir süre sonra kendi istekleri ya da çevresel etkenlerle bulundukları yerden çıkarak eksenininizden uzaklaşmalarıdır.yörüngeyi yörünge yapan etrafında dönülen varlıklar olduğu için artık hayatınızın bittiğini zannedersiniz.oysaki bu hayatın bitmesi demek değil sadece yalnızlıktır.alışılamayacak olandır.belki bir gün yeniden bir yörüngeye oturursunuz.ancak hiç bir zaman eskisi gibi olmayacaktır.