her insanın en az bir sene yapması gerekir, kendine güvenir yemek yapmak, fatura yatırmak, ev temizlemek gibi yapılması gereken temel işleri yapmaya alışırsın.
belli bir süre sonra aşırı derece de sıkıcı gelmeye başlar, her gününüz aynı gibi gelir ki öyledir zaten.
Arkadaşlarla buluşulan bir gecenin ardından, evinize yalnız dönersiniz.
yalnız yaşayan kişilerin refleks haline gelen davranışlarından biri de hiç sıkıya gelmeden gazını salmak, kapısı tandır gibi açık tuvalette necasetten taharet etmektir. bu reflekse alışkın sindirim sistemi zaman zaman olmadık yerlerde sazı eline alıp uzun hava tarzı çalışmalar yapabilir. insan içine çıkamaz hale gelmeden dur demeyi bilmek gerekli.
bi keresinde henüz üniversite öğrencisiyken yeni tanıştığım ev arkadaşımla evde yemek masasında karşılıklı oturup kitap okurken etkileyici bir performans göstermiştim. başımı kitaptan kaldırdığımda savaş kod adlı şahsı halen kitabını okurken gördüm. duyup da duymamazlıktan mı geldi, sesten çıkaramadı mı, hakkaten maldı da duymadı mı bilmiyorum ama yüzünde herhangi bir mimik bile yoktu. bir müddet kendi kendime olayın değerlendirmesini yaptıktan sonra işime devam ettim.
ne var ki, akabinde ev içerisinde sesli sıçmalar, tonlamalı osurmalar, yemek esnasında geğirerek konuşmalar baş göstermeye başlayınca anladım ki karşılıklı saygıyı kaybetmişiz. böylelikle insanoğlunun benden geriye kalan kısmının ne kadar iğrenç, soytarı ve hoyrat olabileceğini görmüş oldum.
- bah şindi bah bah.
+ !?!?
- rööööaaağğğrrk (geğirerek özgür iskoçya demeye çalışıyo it)
+ bu ne abi, allahını seversen ne bu şimdi? lan yanında bir kerecik osurduk diye elden ayaktan çıktın sen savaş. hadi geğirdiğini geçtim, abi senin göt de sunay akın'a bağlamış maaşallah, her muhabbete ortasından giriyor. "durun durun ne diycem hihihohoh"..
- ..
+ samimi olmayalım savaş. kalbini kırarım.
- röğark (haklısın)
***
üniversite öğrencisiydim, ödemeli arama yapıyordum, kot pantolonu 1 ay giyiyor ve makarnada master yapıyordum. kızlardan ise halen teklif gelmemişti..
bazen insana kendini gariban gibi hissettirir.
ağlarsın, seni teselli edecek kimse yoktur. güzel bir haber alırsın, sarılıp mutluluğunu paylaşamazsın. güzel bir yemek yaparsın, eline sağlık diyenin yoktur. gece korkarsın, başını okşayacak bir el bulamazsın.
hani diyor ya şarkıda ,
zor değil, hiç zor değil, demli çayı bardakta karıştırıp, bir başına yudumlamak doyasıya.
küçükken hayallerini kurduğumuz şeydir. ama hayal kırıklığına uğratmadı, sultanlıktır. herkesin hayatının bir döneminde yaşaması gereken deneyimdir. insan kendini daha iyi tanıyor daha derinlerine iniyor. kim kötü diyebilir ki sabah uyanınca tek başına içilen o kahveye. gecenin bir köründe izlenen filmlere ne demeli ya okunan kitaplar? bütün gün arka fonda ezginin günlüğü... hadi şikayetçi biri çıksın da banyodan saçlarını topla desin. yalnız yaşamak güzeldir. ilk kez gerçek seni görürsün zamanla daha iyi tanırsın, yaralarını sararsın, kusurlarını sevmeye başlarsın.
insan bir dönem istiyor yalnız yaşamayı. nesi cazip geliyor bilmem ama bu isteğin peşinden koşuyor. yıllar geçtikçe bu fikirden uzaklaşmaya, yalnız kalmaktan korkmaya başlıyor. yalnızlık zor. insan evde kendi sesinden başka birilerinin sesini de arıyor. istediğinde yalnız kalma imkanı olmalı ama tümüyle yalnızlık uzak olsun herkesten.
en önemli yan etkisi; evdeki cansız varlıklarla konuşmaya başlarsınız. bu bir çamaşır makinası olur, bazen anahtarı dönderdiğiniz halde açılamayan kapı olur. onların size cevap vermeyeceğini bildiğiniz halde sürekli onlara soru sorarken yakalarsınız kendinizi.