şöyle iyidir böyle güzeldir diyenleri bir türlü anlayamadığım mesele. insan ve yalnizlik kavramlarını yan yana düşünmek bile bana korku veriyor, nasıl olurda bir insan sürekli yaşadığı evinde yalnız olmaktan mutlu olabilir aklım almıyor.
yemin ederim uzun süreli yalnız yaşamaya özenmek ergenliktir.
sabah 6.30 da zil calinca hayirdir inslah diye telaslan.
ama
istedigin saatte, istedigin kadar ses yap.
istedigin gibi dolas
benim gibi duzen takintilisi degilsen, istersen yere cop at.
istedigin insani davet et .
her gun parti ver.
kesinlikle uyuşturucu, içki bağımlılığı ve benzeri şeylerle aynı kategoriye sokulması gereken bir hadisedir.
bu hayatta başka ne bir insana bu kadar acı ve bu kadar zevk verebilir, bilmiyorum. insanda müthiş bir huzur ve özgürlük hissi yaratır, eve geldiğinde seni karşılayan o sıcak sessizlik, evin her bir santimetrekaresinin sadece sana ait olması ve bundan gelen bir evle yaşadığın aşk. farklı boyutla daha samimi olmak gibi bir durum bu, sessizliğin bu derece büyük canlı olabileceğini, hiç bu kadar hissedebileceğimi düşünmemiştim. ama öbür taraftan, her gece yatağına girdiğinde yaşadığın bir kaos, bir deprem var ki, anlatılmaz. o dost, sevgili bildiğin ev, gırtlağına basıyor sanki, nefes alamıyorsun boğuluyorsun. buzulların arasında çırılçıplak kalmış gibi üşümek, aynı zamanda bütün tenini yakan bir ateş.
ama vazgeçilmiyor sözlük, gitgide seni insanlardan toplumdan uzaklaştıran, insan içindeyken kaçmak isteyen mutsuz ama akşamları tek başınayken aşıkmış gibi gülümseten bir bağımlılık bu. zannetmiyorum bu günlerden sonra biriyle yaşayabileceğimi, biri beni burdan zorla, sürükleye sürükleye alıp başka bir hayata sokmadıkça, bu hayattan vazgeçebileceğimi zannetmiyorum.
şunu söyleyebilirim ki, dünyada intiharın artmasının en büyük nedenlerinden biri kesinlikle bu olmalı. sabaha çıkamayacağımı düşündüğüm ve gözümü kapatıp ' uyu hemen uyu' diye uykuya dalmak için kendime işkence yaptığım çok gece oldu.
biliyorum, sabah olunca her şey geçiyor. ama sabaha ulaşmak inanın bazı geceler çok zor oluyor.
ama aynı zamanda ben hayatımın hiçbir döneminde böyle huzur bulmamıştım.
istediğiniz zamanlarda yalnızlıktan arınabileceğinizi biliyorsanız şayet keyifli bir hayat sürmektir. Canınız istediği an istediğiniz şeyi yaparsınız karışan eden olmaz.
bir zaman sonra manavdan tane hesabı sebze meyve almak zorunuza gitmeye başlar. önce o çok sevdiğiniz meyveden vazgeçersiniz, yerini yüzde yüz sıkma yarak küreklerle doldurmaya çalışırsınız. sonraları sebzeden vazgeçersiniz. yemek yiyeceğiniz mekanda 4 kişilik masayı bir başınıza işgal edersiniz ya da kominin yönlendirmesiyle bir çiftin bir ailenin masasına yamanırsınız. işte bu ikisi adamı siker bitirir dostlar, siker bitirir.
ev arkadaşı, aile ya da eş ile ilgili zorlukları yaşamamayı sağlayan durumdur. yalnızlık mı? alışırsan kötü. bu sefer biriyle yaşayamaz hale gelirsin. bu yüzden süreyi uzatmamakta fayda vardır.
Sınırsız parti, dans, müzik, eğlence, alkol ve tabi ki kızlar hayaliyle başlayıp temizlik, yemek, bulaşık ve tabi ki ütü ile sonuçlanan durumdur. Bizzat yaşadım yaşıyorum.
Bir ileri aşaması da hafta sonu komşularla turşu kurmak veya mevlütlere gitmektir. Bizzat yaşayanları gördüm.
Çare olarak her ne kadar ev arkadaşı, evlilik, hayvan beslemek gibi durumlar görülse de asıl çare hiç başlamamaktır. Aman siz siz olun uzak durun. Yalnızlık tanrıya mahsustur. Bana dedi ama ben dinlemedim.
alıştıktan sonra vazgeçilmez olabilen bir durum. evliliğin düşüncesi bile canın sıkılmasına kafi gelebiliyor alışınca bu meret yalnız dünyana. tecrübeyle sabittir. utanmadan osurmaktır bir de
garip bir durum. başlarda gayet güzel geliyor insana. kimseye hesap sormadan fütursuzca istediğini yapmak. sonra birini istiyorsun yanında, farklı bir ses olsun istiyorsun evde yankılanan. gelen giden dostların oluyor arada, rahatlıyorsun. sonra o da yetmiyor, bir sevgilin olsun istiyorsun yanında. güzel bir kahvaltı hazırlayabileceğin biri. ya da beraber film izleyip başını omzuna yaslayabileceğin. aslında yalnız yaşamak istemediğini farkediyorsun o an ama kabullenemiyorsun. sonra yatağa uzanıyorsun, sabah alarm sesine uyanıp çabuk bir duş alarak işe geç kalmamak için kahvaltı yapmadan çıkıyorsun evden. elinde market poşetleriyle işten döndüğünde sessiz duvarlar karşılıyor yine seni. kısır bir döngünün içine girdiğinin farkına varıyorsun o an. korkmaya başlıyorsun...
24 saatini yeni doldurduğum eylem. başka bir şehir hiçbir arkadaş yok. birde benim gibi yalnız başına yemek yemeyi bile sevmeyen yalnız başına çarşıya pazara gitmeyi sevmeyen insan için zor oluyo.
sehpaya koyduğun sigarayı geri aynı yerinde bulursun... bi yığın bulaşık yıkamak derdin de yoktur... hele de yerli yersiz bağırarak dolaşan biri yoktur ya, ne güzel valla...
bunun yanında insanı melankolikleştirir. özellikle düşünen, mutsuz bi insansanız. dışarı çıkmak istemezsiniz, hayaliniz şarap kadehini ve dans eden sigara dumanını izlemek olur her geçe. d