bazen insana kendini gariban gibi hissettirir.
ağlarsın, seni teselli edecek kimse yoktur. güzel bir haber alırsın, sarılıp mutluluğunu paylaşamazsın. güzel bir yemek yaparsın, eline sağlık diyenin yoktur. gece korkarsın, başını okşayacak bir el bulamazsın.
hani diyor ya şarkıda ,
zor değil, hiç zor değil, demli çayı bardakta karıştırıp, bir başına yudumlamak doyasıya.
yalnız yaşayan kişilerin refleks haline gelen davranışlarından biri de hiç sıkıya gelmeden gazını salmak, kapısı tandır gibi açık tuvalette necasetten taharet etmektir. bu reflekse alışkın sindirim sistemi zaman zaman olmadık yerlerde sazı eline alıp uzun hava tarzı çalışmalar yapabilir. insan içine çıkamaz hale gelmeden dur demeyi bilmek gerekli.
bi keresinde henüz üniversite öğrencisiyken yeni tanıştığım ev arkadaşımla evde yemek masasında karşılıklı oturup kitap okurken etkileyici bir performans göstermiştim. başımı kitaptan kaldırdığımda savaş kod adlı şahsı halen kitabını okurken gördüm. duyup da duymamazlıktan mı geldi, sesten çıkaramadı mı, hakkaten maldı da duymadı mı bilmiyorum ama yüzünde herhangi bir mimik bile yoktu. bir müddet kendi kendime olayın değerlendirmesini yaptıktan sonra işime devam ettim.
ne var ki, akabinde ev içerisinde sesli sıçmalar, tonlamalı osurmalar, yemek esnasında geğirerek konuşmalar baş göstermeye başlayınca anladım ki karşılıklı saygıyı kaybetmişiz. böylelikle insanoğlunun benden geriye kalan kısmının ne kadar iğrenç, soytarı ve hoyrat olabileceğini görmüş oldum.
- bah şindi bah bah.
+ !?!?
- rööööaaağğğrrk (geğirerek özgür iskoçya demeye çalışıyo it)
+ bu ne abi, allahını seversen ne bu şimdi? lan yanında bir kerecik osurduk diye elden ayaktan çıktın sen savaş. hadi geğirdiğini geçtim, abi senin göt de sunay akın'a bağlamış maaşallah, her muhabbete ortasından giriyor. "durun durun ne diycem hihihohoh"..
- ..
+ samimi olmayalım savaş. kalbini kırarım.
- röğark (haklısın)
***
üniversite öğrencisiydim, ödemeli arama yapıyordum, kot pantolonu 1 ay giyiyor ve makarnada master yapıyordum. kızlardan ise halen teklif gelmemişti..
belli bir süre sonra aşırı derece de sıkıcı gelmeye başlar, her gününüz aynı gibi gelir ki öyledir zaten.
Arkadaşlarla buluşulan bir gecenin ardından, evinize yalnız dönersiniz.
her insanın en az bir sene yapması gerekir, kendine güvenir yemek yapmak, fatura yatırmak, ev temizlemek gibi yapılması gereken temel işleri yapmaya alışırsın.
14 gün oldu. kendi sesimi garipsemeye başladım, hakikaten helal olsun yıllardır yalnız yaşayana, yaşayabilene. yaşarsın yaşamasına da. bir eksiklik var be arkadaş.
gariptir. 3 aydır yalnız yaşıyorum. evden dışarı da çıktığım yok pek. sevgilimden de ayrıldığımdan gelip gidenim yok. telefonum da yok. televizyonum bile bozuk. internet desen çok kullanabildiğim bir şey değil. belimi ağrıtıyor çok oturunca bilgisayar başında. kitap okuyup duruyorum. satranç oynuyorum kendimle. aptallaştırıyor insanı bir süre sonra. hiçbir insan sesi duymadan, kendi kendine konuşarak yaşayan bir mağara adamı gibiyim. hayvan gibi sigara ve çay içiyorum. ilk kez dün okula gitmek için çıktım evden ve okula gittiğimde kafamda filler sikişti adeta. bu ne kalabalık ulan? dedim, bi garip hissettim kendimi. kaydımı yenileyecekken bir anda ilişik kesme işlemlerini yaparken buldum kendimi. ordan oraya gidip imzalar attırdım verilen forma ve bitti işim bir anda. artık öğrenci de değildim. sonra eve döndüm, baktım yine yalnızım. yalnızlık bir tür psikopat gibi, çekiyor sizi kendine. stockholm sendromu yaşatıyor adama. kesinlikle güzel bir şey değil ama alışkanlık yapan bir şey. sigara gibi. tavsiye etmiyorum.
inanılmaz zor fakat inanılmaz güzeldir. iç sesini ses tonundan dinlersin mesela, kimden gizleyeceksin? Arada bir izlediğin kanalı biri değiştirsin istediğin olur, olacaktır da. Yahut müzik sesine karışsın istersin biri. Ama aklına gelir. Ya yüksek sesli en sevdiğin şarkıda, sesi kısmanı isteselerdi? Rahatsızlıkla alışırsın. Kanına işler yalnızlık.