o gün yapacak bir şeyi olmayan, dolayısıyla canı sıkılan, "e hadi sinemaya gideyim" diyen ama sinemalardaki bol aksiyonlu hollywood filmlerini de zaten daha önce torrentle indirip evinde izlediği için yalnızca aşk filmine gitmek zorunda kalan vatandaşın mecburi hareketidir.
süperdir. asıl sevgiliyle gitmek saçmadır. siz hiç film gibi bir ilişkiniz olduğunu gördünüz mü? film gibinin yanından geçse bile bir filmden daah güzel bir ilişki olabilir mi?dolayısıyla filme bakıp 'aaaaaah ah ne aşklar var,, bir de bizimkine bak' dememek için aşk filmine tek gitmeli.
yadırganmsını yadırgayan bir bünyeyi gerim gerim geren hadisedir. hele erkeksen.
zamanlarca ertelenmiş bir filme "vakti nazır oldu icazet edelim artık" fikrinin içses olarak durmadan yankılanamasıyla gerçekleşir. bekleme evresini oluşturan etken ise bilet alma anından sinemada seni kamufle edecek ışıkların sönme anına kadar yaşadığın beyin fırtınasıdır:
"acaba şu yanımda ki çift; onlar gibilerine özeniyorum da bu filme girmek istiyorum fikrine mi kapılıyorlar benim hakkımda -- karşıdaki şu kürk giymiş teyzeler acaba benim arkadaş baskısından korkan biri olarak aşk filmlerine gizli kapaklı gelen bir çekinik genç olduğumu mu düşünüyor -- sinemadaki şu temizlik görevlisi amca acaba benim bir aseksuel olduğumumu düşünüyor" gibi... fena paranoyalar. alterego da bir yere kadar...
aşk aslında tek taraflıdır, bunu anlamayan bünyeler ortamı geriyor ama neyse, aşk üstüne yorum yapacak kıvamda biri değilim. *
yarın böyle bir olaya girişeceğim ancak ençok temizlikçiden korkuyorum yoksa pek tasam yok. *
yanlız basına gitmek aslında bi nevi daha iyidir.sevgiliyle gidildiğinde öpüşüp koklaşmaktan filmin tadını alamazsın.arkadasla gitsen bi türlü.en iyisi yanlız gitmek işte.
pek zevki çıkmaz,eğer ki bide yeni biten bir ilişki üstüne gitmişse bu filme, her karede kendini bulabilir, bir 'canım' kelimesi ağlama krizine sokabilir.
