Zor durumda büyük kurtarıcıdır.yalnız ne söylediğini unutmamaman gerekir. Dürüst olmayanların ve bu konuda gerçekten becerikli olan kişilerin yaptığı eylemdir.
abartılınca kötü bir şeydir, kişiliksizliktir falan ama ciddi anlamda zeki olmayı gerektiren durumdur. eğer yeteri kadar zeki değilseniz ve karşıdaki de oldukça akıllıysa enselenmeniz kaçınılmazdır. üzerine rezilliğiniz de bonustur. o yüzden canlarım yalana hayır!
bünye meselesidir.
bazıları en pembe yalanda bile uykusunu kaçırıcak kadar vicdan yapar. geceleri uyuyamaz, söylemesi ayrı bir derttir yüzü kızarır, gözü seyirir, sallanmaya başlar bi o ayak bi bu ayak. karşıdaki de saf değilse "gözlerime bak bakıyım sen benim" gibi küçük bi blöf yapar ve yalanı söylemeye zaten niyeti olmayan dürüst gencimize itirafı için zemin hazırlar.
bana gelirsek, benim tasarımım yalan söylemeye elverişli. kızarmam, blöfe gelmem, mantıklı yalanlar uydururum * ah bi de ne söylemiştim diye unutmasam söyledikten sonra..
diğer insanları bilmem ama bir yazara hiç yakışmayacak eylem. yazarlar yalan söylemez efendim, sadece yanlışlık yapar yahut yanlış hatırlarlar. bilginize.
yalan gercekler arasindaki su veya bu sebepten dolayi olusmus boslugun, sadece lafta üretilmis, ama aslen varolmayan bir seyle doldurulmasi eylemidir. gercek´le yalan arasindaki fark "karsilik" konusudur. gercegin bir karsiligi vardir. yalanin yoktur, yalan karsiliksiz cek gibi birseydir. yalniz, karsiliksiz cek kadar somut bir durumu yoktur.
yalan söylememek icin gercekler arasinda bosluklar olmamasina dikkat etmek gerekir. ancak her ne kadar dikkat edilse de bu bosluklar olacaktir. ve insan, genellikle "digerlerinin hosuna gitmek, onlar tarafindan kücümsenmemek" amaciyla yalan söyler. demek ki burada bir tespit yapalim, ve diyelim ki, yalan "diger insanlar" i olmayan birseye inandirmak icin söylenir. hicbir insan tutupda kedisine yalan söylemez. ya da köpegine. ya da insan tek basina bir adada yasiyor olsa, ortada yalan yoktur. yalan demek ki, komunikasyonel bir seydir. mutlaka önyargilarla, birtakim politik duruslarla, sahsi cikarlarla da ilintisi vardir. ancak konunun o boyutu böyle basit bir entry´le gecistirilemeyecek kadar karmasiktir.
demek ki özetleyelim. mesela duvarda bir delik acilmistir, duvari örten duvar kagidini oraya delik görünmesin diye elimizden geldigince güzel bir sekilde yapistirir, deligi örteriz. aslinda delik aynen durur, ve birisi kazara elini o deligin oldugu yere koysa, haliyle duvar kagidi yirtilir. ama oraya kimse elini koymazsa duvarda delik oldugu farkedilmeyecek, "görünüs" kurtarilmis olacaktir.
kalbinde gizlediği bilgileri aktarırken, daha çok zarar görmeme ya da menfaat elde etme arzusuyla, o bilgilerde değişiklikler yapmaktır.
bazen yalan aslında doğru bile olabilir. bu insanın kalbinde sakladıkları ile ilgilidir. mesela;
"Münafıklar sana geldiklerinde; "Biz, senin Allah'ın Resulü olduğuna şahitlik ederiz." derler. Allah da senin Kendisinin elçisi olduğunu elbette bilir. Bununla beraber, Allah, onların bunu söylerken yalan söylediklerine, samimî olmadıklarına şahitlik eder." (münafikun 63-1)
bu ayeti kerimede ilgi çeken bir husus var, aslında münafıklar doğruyu söylüyorlar, yani sen allahın resulüsün diyorlar. fakat allah onların bunu söylerken yalan söylediklerini, samimi olmadıklarını bildiriyor, yani insan kalbinde gizlediği, inandığı bilginin dışında bir bilgiyi izhar ettiğinde samimiyetini de yitiriyor. kendi doğrusundan sapıyor.
çünkü aslında münafıklar allaha ve resulüne iman etmiş değiller.
insana en yakışan inandığını kırıcı olmadan aktarabilmek, ama....