çok şey beklediğimden olsa gerek beni hayal kırıklığına uğratmış dizidir. avrupa yakasındaki tadı alamadım. ama yine de izlenir mi izlenir çünkü şuan başka kaliteli türk dizisi yok.
gülse birsel'in son zamanlarda nurhayat karakterinin üzerine oynadığı komedi dizisidir. avrupa yakasın'da da burhan altıntop karakterine aynısı olmuştu.
Hiç kimse dinlemiyor kalbin ne söylediğini
Kimse gerçeği duymuyor
Hayat yokuşlarında yalan savaşlarıyla
Kimse gerçeğini görmüyor
Yıllar sonra anıların üzülerek hatırlanacak
Pişmanlık ne kaderini ne de peşini bırakmayacak
Aşkın kor soğuk sularına kapılmayacak
O an bir daha yaşanmayacak
Gidecek yerim yok çalacak bir kapım yok
Anlarsın yalnız kaldın mı bu dünyada
Diyecek sözüm çok ama dinleyen yok
Yoruldum yalnız sevmekten yalan dünya
hiç izlemeyenlerin leyla ile mecnun'la karşılaştırdığı dizi. sonra da yerin dibine sokuyorlar. arkadaş ülkede bir kategoride bir tane yapımı çok seviyorsunuz diye geri kalanını da itin götüne sokmaya gerek yok ki. ha zaten kategori olarak iki dizi de komedi olabilir ama tamamen farklı mizah anlayışlarından malzeme üretiyorlar kendilerine. her mizah anlayışının izleyeni başka. leyla ile mecnun'u da izliyorum ben ama yalan dünya da hoşuma gidiyor. sırf ödül alıyor diye diziye, sırf izleniyor diye izleyiciye sövmek tam ergen işidir. leyla ile mecnun'un izleyici kitlesinin son bir yılda nasıl düştüğünü de bu gösteriyor.
istisnasız her ödül töreninde "en iyi komedi dizisi" seçilebildiği için samimi bulmadığım dizi. sadece bununla da kalmıyorlar. en iyi erkek oyuncu, en iyi kadın oyuncu, en iyi senaryo, en iyi yönetmen... eee leyla ile mecnun ne oluyor o zaman? leyla ile mecnun'un adının anılmadığı ödül töreninde sen en iyi komedi dizisi olsan ne olmasan ne. mesela işler güçler mi leyla ile mecnun mu deseler, bi seçim yapamam. ama sırf gülse birsel'in hatrı var diye, hak etmediği halde bu dizinin bu kadar pohpohlanması canımı sıkıyor.
daha önceleri yazacaktım bunları lakin şimdi fırsat bulabildim.
yayımlandığı ilk gün yeni bir avrupa yakası ihtimaline karşı kurulmuştum televizyonun karşısına. ihtimalin uçup gitmesi fazla uzun sürmemişti. yine de ilk bölümdeki orçun tiplemesinde kendimden bir şeyler bulmuş ve "yatağında yoktun oğlum"dan sonra gelen, "yatağın altında uyudum anne." lafına epeyce gülmüştüm. bir de sanırım yine ilk bölümde annesi orçun'a, "saat gece 4'te odanın ışığı yanıyordu napıyordun yavrum o saatte?" türünden bir şey sormuştu da cevap "okuyordum." olmuştu. bunlar güzeldi lakin 2. bölümde orçun ani bir değişime uğrayarak odasına kapanan, miskin pesimist olmaktan çıktı da tüm enerjisini sapıklığa verdi. 3. bölümden sonra izlemeyi kestiğim bu dizinin bir sonraki bölümlerinde denk geldiğim kadarıyla orçun'un kademe kademe daha da sapıttığını gördüm. popülerliğe bağlı olarak sapıtma diyorum ben buna.
yine aynı şekilde ilk bölümdeki hayat devam ediyor saçmalığına yapılan gönderme hoşuma gitmişti. lakin bu işin iyice uzatılmasıyla o tip dizilerle değil, kürt vatandaşlarımızla dalga geçme noktasına varıldı. bu da orçun'dan sonra mide bulandıran ikinci hadisedir. o buram buram ırkçılık kokan sahnelere televizyon eleştirmenleri neden sessiz kalıyor onu da anlamış değilim.
bir diğer iğrençlikse her yerde izleyicinin gözüne sokulan reklam panoları... markaların kölesi olmuş insanlar, kapitalizm. "yalan dünya" adı altında bunların yerilmesi gerekmez miydi?
kusura bakmayın dostlar ama bu dizide samimiyet yok. daha ilk bölümlerinde boku çıkan ender bir yapım bu. her şeyiyle yapmacık. tek derdi cebini doldurmak olanların ürettiği ticari bir iş çünkü.
bugün sezon finali için "bu kez ağlattı" başlıklı haberler gördüm. lakin merak edip de bakmadım bile. "leyla ile mecnun mu lan bu da izleyenleri ağlatacak?" dedim geçtim.
ve bu diziyi leyla ile mecnun'la kıyaslamak antep'teki esnaf lokantasındaki leziz bir yemekle kfc veya mcdonalds'da yenen ucubeleri kıyaslamak kadar saçmadır. evet yalan dünya hastalıklı insanların tekelindeki popüler mağazalarda yenen ne içerdiği belli olmayan hamburger falandır. leyla ile mecnun ise dükkanına geleni müşteri değil de misafir olarak belleyip önceliği cebini doldurmak yerine geleni doyurmak olan sıcakkanlı insanların ellerinden yenen muazzam bir yemektir.
ya da sizin daha iyi anlayacağınız dilden bir benzetme yapayım: leyla ile mecnun iyi vakit geçirilen bir dosttur, hatta nikahlı karısıdır izleyenin. ama yalan dünya her an yarı yolda bırakılacak bir "aşüfte"dir. ve gün gelecek insanlarımız kendilerini uyuşturan, hevaperest haline getiren bu saçmalıkları terkederek bir felsefesi olan, kendisine faydası dokunan işlere yönelecektir. leyla ile mecnun harika bir başlangıçtır. onu yazan adam dertlidir ve kiminin fark edemediği inceden işlenen güzellikler barındırır bu dizi. başka leyla ile mecnunlar boy gösterdiğinde de birileri yalan dünya gibi saçmalıklara yığınla ödüller verip iyi bir diziymiş gibi lanse etmeyi sürdürürse işte o zaman kahkaha atacağım sizin işlerinize! ama bu sefer büyük bir kalabalık halinde güleceğiz. sitcom efektlerinde olduğu gibi.
nil in en iğrenç şarkılarıyla eşlik ettiği yapım.
allahım her şarkısı güzel olan kız kalksın böyle iğrenç iğrenç şarkılar söylesin dizide.
oldumu hiç? olmadı.
ilk birkaç bölümde baya güldüren sonrasında ise sürekli aynı konuların, esprilerin döndüğü bayat bir komedi haline gelmiş dizi. gülse avrupa yakası gibi bir fenomen yarattıktan sonra işi zordu zaten ama vasatın biraz daha üstünde olmalıydı. dürüst olmak gerekirse, birkaç aylık dizi olmasına rağmen sırf cahil jüri üyeleri yüzünden üstüne ödüller yağmış olması da antipatik yapıyor diziyi benim için.
türkiyedeki komedi dizileri arasında sayılabilir..ama kesinlikle kaliteli bir komedi dizisi değildir..daha doğrusu ilk bir kaç bölümden sonra var olan kaliteyi de kaybetmiştir.
eskiden sadece leyla ile mecnun vardı onla kapışan.dün işler güçlerde başladı..üstelik işler güçler de star tv gibi güçlü bir kanalda..yani seneye muhtemelen esamesi bile okunmayacak yalan dünyanın .eğer gülse kafayı toparlamazsa tabii. o nurhayata nolmuş bikere. evet manyak biriydi zaten ama sevimliydi..şimdi çok itici. derhal toplanmalı derhaal
iğrenç başlayıp (türkün uzayla imtihanı kıvamında), sonradan senaryoyu da karakterleri de oturtmaya başlamış dizi...
ancak sosyal medya "meee yankılanmasına" ve "hiçbir şeyi beğenmeyen ergen karizması" obsesyonuna kurban gidecek...
dizinin 2 ağır topu öner erkan ve nihal yalçın'ın karakterleri ne yazık ki oturtulamadı. sarp apak ve gülse birsel'in ha bir de beyaz'ın olacağı, oynayacağı bu kadar. daha fazlasını bekleyen bundan sonra yola katırlarla devam etsin...
bunun dışında egzajere oyunculuklu karakterler irem sak ile hakan meriçliler ise daha iyi oldurulabilirler. onların diyalogları açıkçası çok sallama yazılıyor.
gupse özay'ın oynadığı kahraman ise bir skeç kahramanı 3 bölüm kalıp gitmesi lazımdı uzattıkça uzattılar olmadı... bu rol hem cast hem senaryo açısından ortada kalmış. sanırım avrupa yakası dizisindeki selin karakteri benzeri bir tipleme vardı yola çıkarken ama gupsecikde küçük burjuva tipi yok o daha çok fiziği biraz daha düzgün bir şahika koçarslanlı oldu.
hasibe eren tek rol, tek tonlama, tek tip... shakespeare oynasa onu da o tuhaf şiveyle oynayacak eminim... rolünün çok azaltılması lazım.
bartu küçükçağlayan ilk bölümlerdeki o gerizekalı ergen tipi soytarılıktan çıkıp, ebeveynlerinden daha olgun ve nerdeyse bilgece haline gelen rolü artık çok başarılı hatta bir klasik olma yolunda ama ne ironidir ki ilk bölümlerde millet bayılırken artık eskisi kadar tezahürat almıyor... burda da sorgulanması gereken dizi değil seyircinin beğenisinin kalite ve kalibresi.
ömür arpacı dehşet iyi. eline tutuşturulan metin de iyi, o metni yorumlaması da muhteşem.
füsun demirel ilk bölümlerde berbattı şimdi döktürüyor.
altan erkekli ağlamalı, sızlamalı ajitasyonların oyuncusu. insan komediyi dahi töre filminde sülalesini katletmişler gibi oynamasın ne bileyim... vizontele filmindeki reis bey tiplemesinin standardını bir türlü yakalayamadı yıllardır.
gönül ülkü kararında zaman ayrılıyor, rolünü de harika oynuyor. 10 numara.
tuna orhan gösterişsiz ama başarılı...
olgun şimşek iyi hoş da çok tekrar var ve o vücuduyla vermek istediği hava, jestler bazen aşırıya kaçıyor...
ve derya karadaş;
bu dizinin yarattığı yıldız.
son zamanlarda rolü için yazılan tekst biraz zayıflasa da o hep standardın üzerinde. kadın komedyen zor çıkıyor umarız böyle devam eder. bu şekilde devam ederse ikinci bir mürüvvet sim doğacak gibi.
gereksiz kahkaha efektleri olmasa daha iyi olabilir...
bir de bu işlere çok emek vermiş insanlara hadsizce sallamamaya dikkat ederim ama Jale Atabey'den anca asistan olur yönetmenlik ona fazla.
insanın morali bozuk olduğunda izlemesi gereken komedi türündeki dizilerden biridir ve gülse birsel'in yazma yeteğinin küçümsenmeyecek derecede iyi olduğunun ispatıdır. ayrıca çeşitli nedenler öne sürüp diziyi beğenmeyip eleştirenlerin ve yeterince komik bulmadıklarını ifade edenlerin, recep ivedik tadındaki komedi filmlerine güldüklerini düşündürtür.