çıkma potansiyeli olan çocuktur , an itibariyle elde tutuluyordur , daha iyisi çıkarsa kıçına bir tekme yemesi kaçınılmazdır. ama kızımızın karşısına başka bir taliplisi çıkmaz ise malum oyuncumuzun oynayacağı kişi olabilir.
bu kategoriye giren erkekler ince bir diplomasi yürütürlerse çok hatun götürürler nitekim. çünkü yakışıklı değildir, hatun kişi elemanın yanında hareketlerini kısıtlamaz, rahat takılır, artistlik yapmaz, fake davranmaz, yer-içer, geyik yapar, kirli çamaşırlarını döker. eleman ise bu rahatlığı lehine çevirebilir. bir gün çıkılır, arkadaşça içilir, alkol duvarı aşılır, hareketler kontrol edilemez, libidolar tavan yapar, el altında yakısıklı olmayan ama iyi olan cocuk vardır, bu gece de böyle olsun der hatun kişi...
yakışıklılık gelip geçer ki zaten geleceğe dair birşeyler düşünülüyorsa tercih edilecek kişidir. yakışıklı olsa da olur tabiki ancak insan olması öncelikli tercih sebebidir. sadece yakışıklı olduğu için bir erkekle çıkan kızın da sırf güzel olduğu için bir kızla çıkan erkekten bir farkı yoktur.sonra oturupta kimseyi kınamayalım arkadaşlar.
güzellik yarışmalarında ilk üçe giremeyip dandik hediyelerle avutulan dördüncü olmuş kişiyle aynı kaderi paylaşan zavallı erkek için kızlar tarafından söylenen cümledir. böyle olmayı o çocuk istememiştir, onun da gözü hep yukarılardadır ama mukadderat izin vermemiştir. 'üfff şu yoldan geçene bak, lost'taki sawyer mübarek.' ya da 'ben bu tatlı şeyin her bir kasına kurban olurum' denilerek adının anılmasını ister o iyi çocuk ama o hep altı üstü iyi bir çocuktur ne eksiği vardır ne fazlası mazlumun..
külliyen yalan bir durumdur söylenmesindeki tek maksat hatun kişisini bu cümleyi sarfedenin çıkarları doğrultasında kullanabilmektir sonrasında yaşanalıcak hayal kırıklığı duygusada olabilesidir aman diyeyim inanmayın siz bu sözlere
Cem Yılmazın yorumuyla kızların sözü geçen erkekle ilgili 'bi bok yok ama napalım idare edeceğiz artık' durumudur.Geçici bi durumdur,kız aradığı kişiyi bulduktan sonra idare etme görevindeki erkeğin tekmeyi yemesiyle son bulur.
