Ankara'nın sözlükteki en kaliteli temsilcilerinden. Keşke böyle yazarlarımız politikaya atılsa; ülke ne kadar sağlıklı bir şekilde yönetilirdi bilseniz...
Dostlar ırmak gibidir
Kiminin suyu az, kiminin çok
Kiminde elleriniz ıslanır yalnızca
Kiminde ruhunuz yıkanır boydan boya
insanlar vardır; üstü nilüferlerle kaplı,
Bulanık bir göl gibi...
Ne kadar uğraşsanız görünmez dibi.
Uzaktan görünüşü çekici, aldatıcı
içine daldığınızda ne kadar yanıltıcı....
Ne zaman ne geleceğini bilemezsiniz;
Sokulmaktan korkarsınız, güvenemezsiniz!
insanlar vardır; derin bir okyanus...
ilk anda ürkütür, korkutur sizi.
Derinliklerinde saklıdır gizi,
Daldıkça anlarsınız, daldıkça tanırsınız;
Yanında kendinizi içi boş sanırsınız.
insanlar vardır, coşkun bir akarsu...
Yaklaşmaya gelmez, alır sürükler.
Tutunacak yer göstermez beyaz köpükler!
Ne zaman nerede bırakacağı belli olmaz;
Bu tip insanla bir ömür dolmaz.
insanlar vardır; sakin akan bir dere...
insanı rahatlatır, huzur verir gönüllere.
Yanında olmak başlı başına bir mutluluk.
Sesinde, görüntüsünde tatlı bir durgunluk.
insanlar vardır; çeşit çeşit, tip tip.
Her biri başka bir karaktere sahip.
Görmeli, incelemeli, doğruyu bulmalı.
Her şeyden önemlisi insan, insan olmalı...
insanlar vardır; berrak, pırıl pırıl bir deniz.
Boşa gitmez ne kadar güvenseniz.
Dibini görürsünüz her şey meydanda.
Korkmadan dalarsınız, sizi sarar bir anda.
içi dışı birdir çekinme ondan.
Her sözü içtendir, her davranışı candan...
--spoiler--
bir yanımız hep eksik; hayatımıza giren her şeyin, herkesin kattığı '1' e karşılık, aldığı '2' den sebep. kaşıkla verip, kepçeyle almanın en güzel örneği.
bir yanımız hep özlem; sahip olamadıklarımızın, sahip olduklarımızdan fazla olmasından sebep. sahip olduklarımızın kıymetini bilemediğimizden. insanın aç gözlü olmasına en somut örnek.
sol yanımız ise hep kavga. yüreğimizi orada taşıdığımızdan belki... aynı ekmek için dövüşmek, aynı dost için vurulup düşmek gibi, sade bir gülümsemeyle. ki gülmek, en ideolojik eylem...
soğuk bir pazar günü, şöminenin başında kırmızı şarap içerken, okunan kitaptan alınan tada yakın bir tat var bu yazarda.
o dönem cumhuriyet üniversitesi öğrencisi bir akrabamı ziyaret için sivas'tayım. yaşı yetenler 90'lı yıılları bilir. her yer toz duman...
kimin vatansever, kimin katil olduğunu bilmediğimiz karanlık yıllar. aziz nesin ve yanında ki bir grup aydının sivas'a geldiklerini biliyorum. sivas'ın yerel gazeteleri '' müslüman mahallesinde salyangoz satıyorlar'' manşetleriyle katliamın hem haberini veriyor, hem ön hazırlığını yapıyor.
hayran olduğum aziz nesin, 22 yaşında katliam da ölecek hasret gültekin, feyzullah çınar ve onlarca aydınlık insan orada. ablamla sularbaşı mahallesinde dolanıyoruz. madımak otelinin önü kalabalık. bir grup çember sakallı insan otelin önüne doluşmuş, tekbir getiriyorlar. kalabalık her geçen dakika artıyor.
madımak otelinin bulunduğu cadde de yol yapımı var. kalabalık kenara yığılmış parke taşlarını yağmalıyor. az sonra ellerinde taşlar, ağızlarında tekbir, bu allahsız komunistlere gereken cezayı verecekler.
nihayet polis, jandarma geliyor. tüm saflığımla oh be! diyorum. şimdi gerekeni yapacaklar. yapmıyorlar. kalabalık oteli ateşe veriyor. orda olanlar birebir, televizyondakiler ekranlardan 37 kişinin yakılışını izliyoruz. dönemin başbakanı erdal inönü ekranlardan pişkin pişkin katliamı kınıyor.
o geceyi zor geçiriyorum o allahın belası şehirde. devlete, bu karanlık zihniyete küfrederek sivas'ı bir daha hiç uğramamak üzere terkediyorum.
sonra seyrediyorum memleketi. dava sanıklarını savunan avukatlar meclis sıralarına sokuluyor, yetmiyormuş gibi bu zihniyetin bekçileri başımıza başbakan, bakan yapılıyor...binlerce demokrasi ayıbı, binlerce insan hakları ihlali, yolsuzluk sürüyor gidiyor.
adeta bu karanlık, kendisi gibi olamayanı fişleyen, hedef gösteren, olmadı öldüren zihniyet ödüllendiriliyor.
bugün 2 temmuz. bense hasret gültekin kadar umutlu değilim. o umudu şöyle anlatmış;
'' şairler şiir yazıyor, ressamlar resim yapıyor. ve biz ozanlar türküler söylüyoruz. peki bunları niçin yapıyoruz? dünya alışkanlıktan değil de sevgi ve mutluluktan dönsün diye.''
(bkz: #28314151)
artık 'ne de olsa anlamayacaklar' ya da 'ne de olsa trolleyecekler' diye şuralarda yazamadıklarımı içime içime bir kez daha vurmuş canım yazar.