işin garip tarafı birkaç yahudi iş adamıyla çalışma şansım oldu ve paramı hepsi peşin verdi. Başka birisi olsa parayı alıp kaçabilirdi ama ben kaçmayıp işimi tamamlayıp iyi bir şekilde teslim ettim.
Bu işin ırkla ve dinle alakası yok. Bizim Türkiye'de yaşayan o kadar sözde müslümanız diye geçinen insan sigortayı en düşükten gösterip maaşı bile yarım yamalak verip hatta belki vermezken bu adamların dışladığı yahudilerin bu şekilde daha işe başlamadan parayı fazlasıyla vermesi benim ön yargılarımı yenmemde fazlasıyla etkili olmuştur. Adam pazarlığını yapıyor ve anlaştığınız fiyatı tak diye çıkarıp veriyor.
işin aslını öğrenmek isterseniz buyrun. kısaca anlatacağım.
orta çağ avrupasında yahudilere hiçbir şekilde toprak işleme izni verilmez, ayrımcılık uygulanırdı. hatta ayrımcılık öyle boyutlara gelmişti ki; herhangi bir salgın hastalık ortaya çıktığında, yahut bir çocuk öldüğünde bunun suçu yahudilere atılır, onlara karşı şiddet eylemlerine girişilirdi. neyse efendim, yahudiler bir şekilde geçimlerini sağlamak durumunda oldukları için, kendilerine toprak verilmeyince ticarete yönelmişlerdi. kilise ticarete o dönemde son derece kötü bir gözle bakıyordu, insanlarda da ticaretin haksız kazanç (bizdeki haram kavramı gibi) kaynağı olduğu, dindar bir insanın asla ticaretle uğraşmaması gerektiği söyleniyor, ticaretle uğraşanlara aşağılık, inancı zayıf gözüyle bakılıyordu. hal böyle olunca ticari faaliyetler yahudilerin tekeline geçmiş oluyordu. zaman geçti, nehirler aktı. bir zamanlar itelenen yahudiler artık zengin kesimi oluşturdu ve bankerler yahudilerden çıkmaya başladı. sıradan kişilere, hatta devletlere faiz karşılığı borç verir hale geldiler. yüzyıllar içerisinde yeni gelişmelere ayak uydurarak tüm dünya'yı sarıp dünya ekonomisinin önemli bir kısmını yönetir hale geldiler.
bugünki duruma ulaşmaları işte böyle bir süreçten geçti, kabaca.
Doğru ekonomik hamleler ve büyük buhran ve savaşlardan fayda sağlama sebeplerinin dışında,sosyal olarak en önemli nedenlerinden birisi de birbirlerini inanılmaz kollama ve savunma içgüdüleridir.
yahudi lobisi kadar birbirine bağlı bir oluşum yoktur.
parayı elinde tutumaları ve daha sonra o para ile yatırım yapmalarıdır.
- türk eline geçen ilk para ile alacağı mercedesi düşünür oysa yahudi eline geçen ilk para ile kendisine daha sonradan gelir getirecek emtia veya iş bakar.
- türk parasının hesabını pek yapmaz her zaman israfa ve gösterişe meraklıdır. oysa yahudi paranın büyük bir güç oluşturduğunu bildiği için paraya meraklıdır.
- türkler ne yazık ki bireysel hareket ettiklerinden ve de tek pota altında birleşemediklerinden oldukça zorlanırlar. oysa yahudi milliyetçi ve tutucu olduğundan sadece kendini değil diğer vatandaşlarını da düşünür.
Üniversitedeyken, aynı dersi aldığım Yahudi bir öğrenci vardı. Kendisi israil’den yeni gelmiş, dışardan gelen herkes gibi ABD’deki yaşamına alışmaya çalışıyordu. Arkadaş diyecek kadar yakın olmadık hiç ama ara ara muhabbet ederdik.
O zamanlar, çalıştığımı da bildiğinden dolayı beni her gördüğünde iş baktığını söyleyip, kendisine bu konuda yardımcı olmamı isterdi.
Açıkçası, bakacağımı söylesem de hiç ilgilenmemiş, her seferinde kendisini savuşturmuştum.
Artık yüzsüzlüğe varan ısrarı o kadar arttı ki, dayanamayıp mübalağalı ve alaycı bir dille, ABD’nin kendileri tarafından yönetildiğini, dışarı çıkıp Yahudi olduğunu bağırması durumunda bile iş bulabileceğini söylemiştim.
Kızmış olsa gerek, benden uzun bir süre uzak durdu. Bir zaman sonra yüzünde hiç unutmadığım bir sırıtmayla yanıma gelerek haklı olduğumu ve emlakçılık yapan bir firmaya ofis elemanı olarak girdiğini söyleyince oldukça şaşırmıştım. Ben ise garsonluk yapıyordum.
Nasıl bulduğunu sorduğumda ise, bir benzinlikte gece vardiyasında çalışmaya başladığını, benzinliğe gelen 50’li yaşlarda bir müşterinin kafasındaki kipayı görüp, (Siyonist) Yahudi olduğunu öğrenince kartını vererek kendisini aramasını istediğini söyledi.
Haliyle arayarak buluştuğunu, kendisinin de Yahudi olduğunu öğrendiği adamın, “Yahudilerin o tarz işlerde çalışmaması gerektiğini, zamanı gelince kendisinin de bir başka Yahudi’ye yardım etmesi şartı ile” işe aldığını anlattı.
Oldukça şaşkındım çünkü bildiğim kadarıyla çalışma izni bile yoktu. Buna rağmen işe başladığı firma, risk alarak kendisine nakit para ödemesi yapıyor ama bir Yahudiyi benzinlikte çalıştırmıyordu..
Bu firma, zamanla bu çocuğa H1B vize denilen çalışma iznini, daha sonra ise yasal oturum iznini aldı. Uzun bir müddet bu firmada çalışan çocuğun zamanla pozisyonu ve maaşı da yükseldi.
Aradan yıllar geçti.. Şu an evli ve 2 çocuk babası olan bu Yahudi çocuk, şimdi daha iyi bir şirketin New York ofisinde yetkili müdür olarak görev yapmakta ve eminim ki kendisine iş verilirken söylenen “başka bir Yahudiye yardım” şartını yerine getirmekte..
Bizde mi? Bizde durum çok daha farklıydı. Günlük ihtiyaçlarını gidermek için çalışmak zorunda olan Türk öğrenciler, Türk işadamları tarafından çalışma izinleri olmadığı için çok cüzi paralara suistimal ediliyor, üstelik kendisini işe aldığı için minnet duymasını istiyorlardı.
Çoğu parasızlıktan başladığı okulları bitiremiyor, yıllarca sözde Türk iş adamlarının altında ülkeden atılana, ya da yasal oturum hakkını kazanana kadar eziliyordu. Haliyle çoğunda Türklerden uzak durma eğilimi baş gösteriyordu.
Zamanla iş kurmayı becerenler, geçmişte çektiklerini bahane ederek altındaki işçilerine çektirmeye başlıyor, Yahudi çocuğun işe alınmasındaki “başka Bir Yahudi’ye yardım etmek” zinciri bize gelince başka bir işçiyi ezmeye dönüşüyordu.
işin üzücü kısmı ise, bu durum sadece iş alanında değil, neredeyse her alanda geçerliydi. Onlar kendilerinden birinin başarısına kutlama düzenlerken, bizde ise, başarı elde eden kişi nazar değeceği korkusuyla yakınlarına bile söylemeye çekiniyor.
Onlar başarıyı ve sıkı çalışmayı ödüllendirirken, bizde, “madalya mı takacaklar?” mantığıyla kaliteli bireyler bile sıradanlaştırılıyor, vasat kişiler haline getiriliyor. Diğer yandan ise, iş yapana küçük bir takdir bile çok görülüyor.
Bu yüzden, başarılılarımız kendilerine gösterilen ilgi sebebiyle onların firmalarını tercih ediyor.
Bu yüzden, işadamlarımız lokal bir firma, gençlerimiz vasat bir öğrenci, diplomatlarımız klasik bir memur olmaktan öteye gidemiyor ve bulunduğumuz ülkelerde etki gösteremiyoruz.
Üzücü kısmı ise, Araplar’la da çalışmış biri olarak söyleyebilirim ki, bu durum onlarda da farklı değil. Ama Müslümanların yaşadığı sıkıntılar mevzu bahis olduğunda israil’e kahır okuyorlar.
Oysa unutulan şey Allah’ın adil olduğudur. Birbirini ezerek zengin ve güçlü olacağını sanıp, mücadele vermesi gerektiği değerleri unutan Müslümanlar kahır okudu diye Allah kimseyi kahretmez.
Beğenelim ya da beğenmeyelim, ülkeleri için çalışıyorlar, sabrediyorlar, bugüne değil, yarına odaklanıyorlar ve en önemlisi birlik olarak birbirlerini yükseltiyorlar.
Bunu kabul etmedikçe ve onlarla bu meziyetler üzerinden rekabet etmedikçe kahrolan sadece biz olacağız.
1-hepsi zengin değil.
2-çalışırlar.
3-bunların içinden bir tane feto veya reco
tipi adam veya türevi çıkmış mı ?
4- israilde devleti soyan dolandıran,
yandaşına hileli ihale veren,
devletin makamını menfaatlerine alet edeni
canlı yayında domaltır silker
tüm aleme de sonunuz böyle olur deyip
tv dan seyerttirirler.
tutumlu olmalarıdır.
babamın yahudi arkadaşının mercedes s350 si porsche cayenne si var eminönü de en çok tanınan tekstilcilerden biri adam metrobuse otobuse biniyor migrosun indirim günlerini takip ediyor.