aslına bakarsan bütün insanların hayatı beklemekle geçiyordu. istedikleri bir şeyin gerçekleşmesini ya da birgün geberip gitmeyi bekleyip duruyorlardı. markette tuvalet kağıdı satın almak için kuyrukta bekliyorlardı. bankadan para çekmek için kuyrukta bekliyorlardı. ve eğer paraları yoksa, daha uzun kuyruklarda beklemeleri gerekiyordu. önce uykunun gelmesi için, sonra da uyanmak için bekliyordun. önce evlenmek için, sonra da boşanabilmek için bekliyordun. önce yağmur yağması için, sonra da yağmurun durması için bekliyordun. yemek yemek için bekliyordun, sonra tekrar yemek için yeniden bekliyordun. bazen de bir sürü delinin arasında "acaba ben de mi onlardan biriyim?" diye merak ederek bir psikoloğun muayenehanesinde bekliyordun.
fazla bir atraksiyonu olmayan olgudur. kutsal anlamlar yükleyip süper überdir, mucizedir, daldır, tarraktır demek götten bacaklı bir molekülün kendini kopyalama sevdasından bihaber olmaktır.
not: hmmm... lan sanki hayatın anlamını tesadüfen çözdüm şincik... "götten bacaklı bir molekülün kendini kopyalama sevdası" ... vay beah! lafa gel! oğlum aynştayn olacak adammışım da kıymetim bilinmemiş bu memlekette.
kimyager değilim ama en basitinden anlatmak gerekirse şu abuk örneği vereyim(dediğim gibi kimyager değilim, hatalıysa kimyager arkadaşları göreve çağırıyorum):
farz edelim ki:
bir gezegende kimyasal bir bileşik(canlımız bu olsun,eriyik xyz bileşimi diyelim) uygun koşullar gerçekleştiğinde(hadi diyelim ısı enerjisi vererek) havadan(bu da besin ortamımız olsun xy + z gazlarından oluşsun) madde alıp xyz bileşimini, yani kendini meydana getirsin, çoğaltsın. fazla büyüdüğünde de intermoleküler bağları "tutmasın", kopsun, ayrı bir bölüm oluşsun bunun aynısından. ha ayrıca yeterince ısı aldığında dışarıdan, tekrar bölünsün, disesembıl ossun.
şimdiiii....
1- valla bu besleniyor, öyle farzettik ya baştan
2- primitif de olsa ürüyor
3- e büyüyor da,
4- natürel seleksiyona da elverişli, mazallah başka bir element de gelebilir, örneğin daha sıcak ortamlarda daha stabil olmasını sağlayabilir bu bileşiğin(gerçi aynı bileşik olmayacak ya, hadi neyse, evrim geçirmiş deriz o zaman)
evet, burada kimyagerleri, biyologları, ürologları hatta ve hatta sosyologları(ki bu bileşiğin evlatları bi kaç milyar yıl sonra medeniyet de kurabilirler gibime geliyor) görev başına çağrıyorum. farzedin ki böyle bir şey oldu. hani farzedin... şimdi bu xyz bileşenine canlı diyebilir miyiz? al bakalım.
sadece inanç ile beslenen, olduğu var sayılan olgudur.. "ben yaşıyorum" derseniz, bunu iddia etmek için bir nedeniniz vardır.. o nedeniniz olduğu için yaşıyorsunuzdur..
"ben bir ölüyüm" dediğiniz anda ise, bir ölüye dönüşürsünüz.. inancınız kalmadığı anda ölürsünüz, umutlarınız ile destekleyip elinizde tuttuğunuzu sandığınız ilüzyon parçalanmaya başlar, çünkü varolması için bir neden kalmamıştır..
zaten nedenlerinizi kaybettiğiniz halde yaşadığınızı iddia edip yaşıyormuş gibi davranırsanız, bu yaşayan dünyaya güzel ve modern bir saygısızlık olarak literatürde yerini alacaktır.
Hiç bir vakit tam karanlık değil gece
Kendimde denemişim ben.
Kulak ver dinle
Her acının sonunda açık bir pencere vardır
Aydınlık bir pencere
Hayal edilecek bir şey vardır
Yerine getirilecek bir istek
Doyurulacak açlık
Cömert bir yürek
Uzanmış açık bir el
Canlı canlı bakan gözler vardır
Bir yaşam vardır yaşam
Bölüşülmeye hazır.
varlıklarla ihtiyacların belirleyici olduğu süreç. ya ihtiyaclarını varlıklarından yüksekte tutarsın ve yorulursun, ya da varlıklarına göre ihtiyaç belirlerleyip kolay hale getirirsin.