yağmurlu filmleri ve yağmurlu şarkıları seviyorum. yağmurlu günlerde pencereden insanları izlemeyi, onların; daha az farklı göründüğü, daha çok birbirine benzediği o masum hallerini izlemeyi... tabii sokaklara yayılan kokuyu içime çekmeyi de... en çok da kaçabilmenin artık mümkün olmadığı ve o telaşın sona erdiği, çaresiz kabullenişi. kitaptaki gibi;
Hayatımın sonuna kadar her gün tahammül edebileceğim hava durumu.
istisnasız her sabah yağmurlu bir güne uyanıp her gece yağmurun çatıya, pencereye vuruş sesi ile uyuyabilirim.
Ama hep arada olmalı ne çok yavaş ne de çok hızlı.
Kimi zaman çöl bile sever seni,
Bazen ağlattın,
Güller gonca açarken damlalar üzerine,
Gelmeyecek kadar beklenirsin özlemle,
Bir damla yağmura hasretiz beklerken..
Allahın bile unuttuğu Mustafabeyli'de (bkz: ceyhan) sabahtan beri hiç kesilmeyen şey. Yarını da yağmurlu gösteriyor. oğlum sen mustafabeyli'sin kendine gel