simdi bu adami sevenler kim, hitlerin, perincekin cocuklari. adamin yaptigi ne, kahvelerin ortalama fasizmini gazete sayfasina tasiyip bi de ustune para almak. e adamin musterisi de cok belli ki. e o zaman topuna hayirli yolculuklar diyelim.
elma ile armudu aynı anda yemeyi seven insanlardan.
tamam bir şeyler anlatmak istiyor ama bazı örnekleri kel alaka oluyor. kel demişken "elma armut kel mahmut" diyesim geldi, dedim, rahatlamadım.
oncelikle belirtmek gerekir ki irkçilik illa "su yahudilerin toptan gotune koyayim" ya da "su kurtlerin ustune bi ton bomba atilsa ne iyi olur" seklinde tezahur etmek zorunda degildir (gerci bu ekstrem ornekleri bile mesrulastirabilecek apolojist irkcilarin varligini hepimiz biliyoruz). irkcilik saf halinin yani sira; ayrimcilik, yaftalama, etiketleme, genellemeler ya da stereotipleme olarak da gorunebilir. afrika kitasina hayatinda adim atmamis, kitayla ilgili br tane makale okumamis ve okuma ihtimali olmayanlarin, kitadaki buyuk heterejoniteyi bilmeleri, bir cok afrika ulkesinin ozellikle dogal kaynaklardan elde ettigi gelirlerle son yillarda buyuk atilim yaptigi, bunun yanida kitadaki derin yoksulluk ve sefaletin devam ettiginden haberdar olmalari beklenemez bittabii. kafalarinda hazir sablonlar varken kim arastiracak okuyacak falan.. musterisinin de oyle bir beklentisi yok zaten gazete esnafnidan. herkes halinden memnun...
21.08.2008 tarihli yazısının ilk bölümü zaten ırkçılık dolu rezil kepaze ifadelerle doludur. herkes de bunun farkında.
bence daha önemlisi yazının ikinci bölümünün saçmalığıdır. son 20 günde türkiye' de kaç kişinin öldüğünü yazmış rapor etmiş. ulan be zeka küpü: güvenlik konseyine girmek istemekle trafik kazasından insanların ölmesinin ne alakası var? üç beş şerefsizin döşediği mayının ne alakası var.
ey yılmaz özdil:
önce şurda anlaşalım insanlar dünyada kalıcı değildir. yıllarca dibindeki atv binasında çalıştığın zincirlikuyu mezarlığının girişinde de yazardı ordan geçerken bir kafanı kaldırsan görürdün. "her canlı ölümü tadacaktır.".
Koparmadaki kaldırışlarıyla 148 kilo altını bulunan efsanevi halterci Necmettin'in rekoru kırıldı... Silkmede 1 milyon dolar kaldıran genç milli Şaban, silke silke anca 1 trilyon lira silkebilen Necmettin'i kur farkıyla geride bıraktı.
*
Normal şartlarda, Reşit Karabacak'ı andıran vücuduyla memleketimizi güreşte temsil etmesi beklenen Abdullah ise, Rixos tesislerindeki kamp döneminin ardından, stil değiştirdi ve senkronize yüzmede göğsümüzü kabarttı... Böylece, biri Kraliçe'nin, biri Kral'ın elinden olmak üzere, iki madalyası bulunan Abdullah, benden de 10 tam puan aldı.
*
Kule atlamada altın madalya, sporcuları filikaya doldurup, döndüre döndüre aşağı fırlatan armatöre gitti... Boru hattı havaya uçurulduğu için, doğalgazla çalışan Olimpiyat Meşalesi bir hafta erken söndü. Olimpiyatın sembol hayvanı kene, 7 sporcuyu ısırdı, 4'ü öldü. Rus boksörün cenazesinin koli içinde verilmesi üzerine, Moskova nota verdi. Madalya sevinciyle sağa sola ateş açan maganda, Avustralyalı eskrimciyi vurdu. Tribündeki arbede sırasında magandayla birlikte yanlışlıkla 3 Çinli voleybolcu gözaltına alındı. Polis, itiraz eden Alman yelkencilere biber gazı sıktı. Sarhoş seyirciler, havuza atladı, italyan bayan yüzücünün mayosu yırtıldı... ilaçlı gazozla uyutulan jimnastikçilerin 4'ü tecavüze uğradığı için, Romanya oyunlardan çekildi. Amerikan rüya takımı maça gittiğinde, Olimpiyat köyündeki evlerine gecekonducuların yerleştiği ortaya çıktı. Zabıtanın müdahalesi sırasında, kepçe operatörü Japon masa tenisçinin ayağını ezdi. Kübalı judocular soyuldu. Hollandalıların bisikletleri, Macarların gülleleri çalındı. Kürekçilere, Kadıköy-Eminönü vapuru çarptı. Brezilya bayrağı yerine Fenerbahçe bayrağı çekildi. Brezilya'dan özür dilendi, düzelteyim derken, bu sefer Fransa bayrağı çekildi... E-5'te kaybolan Somalili maratoncular, Küçükçekmece'de bir kamyonun kasasında bulundu. "Biz size yolu gösteririz" diyerek 500'er dolarlarını alan bir çetenin kurbanı oldukları anlaşıldı.
*
"Atıcılık" kategorisinde ise, Recep altın, Tayyip gümüş, Erdoğan bronz kazandı. istiklal Marşı yerine, beraber yürüdük biz bu yollarda çalındı... "Muhteşem atıyorsunuz" diyen yalaka basın mensupları tarafından omuzlara alınan Recep, "Bu millet arkamızda olduğu sürece, biz daha çoook atarız, daha çoook madalya alırız" dedi.
hürriyet gazetesi yazarı.
iyi ki kısa yazıyor ;
bugün az bi uzatmış yazısını milletin aklı allak bullak olmuş.
--spoiler--
11 ay "altta kalanın canı çıksın" politikası izleyip, 7 yıldızlı otellerde fink atanlar, 1 ay boyunca mahzun bir ifade takınıp, "Bak sana erzak getirdim" diye gariban gecekondulara gidiyor mu?
yakında gazeteye köşe yazılarını sms ile gönderecek olduğunu düşünmeye başladığım yazar. kısa ve öz yazayım derken sadece kısa yazmaya başlamıştır zira.
"Gariban şehit çocuklarının yırtık pırtık çoraplarla gezdiği bir ülkede, Mehmetçik Vakfı dururken, Tanzanya'daki yoksullara iftar vermeye çalışıyorsa "vicdan sahibi" Anadolu insanı" sözlerinin sahibi yazar
(bkz: deniz feneri)
(bkz: mehmetçik vakfı)
hürriyet
gazetesi'nde yazan fakat
az yazıp iyi yazamadığı için
sürekli
yazdıklarını
paragraf yapan
ve
bu
konu
da
kendisi gibi olan diğer
yazarlara
**
örnek
***
teşkil olan
**
asdasdasd
**
yazar!
iddaa sina girerim bu kadar onu kucumseyen , yazdiklarindan bi' cacik olmaz , sms e sigdircak utanmasa ekiekiekie... tarzi yazilar yazanlarin ;
sabah $irkete geldiklerinde ilk okuduklari yazardir.
kalibimi basarim.
hayir begenmiosan her gun yazılarini kopek gibi merak edip niye okursun arkada$im ? ben zaman gazetesini sevmedigim icin okumuyorum.
ben emre akoz e deli oldugum icin okumuyorum. engin ardic i ben zaten sabah'a gectiginden beri bir iki okudum , biraktim..yari fransizca yari osmanlica garip garip ba$lami$...
entry falan girmiyorum ...cunku entry girmek icin gunluk yazilarini okumuyorum.
sevmiyorum..
e $imdi sen zannediyor musun ki yilmaz ozdil sevilmiyor diye bu kadar entry'si var sozlukte ?
hayir...
ilgini cekiyor o iki lafta soktuklari, ondan bu zevkin...
yarin sabah ayni saatte ayni ko$esinde seni bekliyor olacak o...
ve sen yarin yine papagan gibi ayni $eyi ele$tireceksin...
e
yilmazcim
cok
kısa yazmi$sin.
***
ele$tirdim
bende...
Aslen tam bir kaştanadam olan Yılmaz Özdil, beğenmişliğim olmamakla beraber Özdil'le karşılaştırılamayacak derecede muhalif olan Emin Çölaşan'ın kovuluşunu unutturmak için, sivri kalem reklamıyla Hürriyet'e transfer edilmiştir. Bilmediği şey yoktur bu zatın. iç-dış politika, ekonomi, askeri strateji ve sporun her dalında uzmandır. Çoğu yazısı köşe haberi niteliğindedir, yorum gücü kısıtlıdır. Ancak bu dandik ülkede köşe verirler bu adama.
kendisini boş yazmakla eleştirenlerin "embesil" ve "bıraktığım yerde otluyor" gibi çok seviyeli ifadeler kullandıkları yazardır bu. buradan yılmaz özdil e bu arkadaşları örnek almasını tavsiye ediyorum. kendisi de önüne gelene hakaret ederek bu eleştiriyi getirenlerin arzu ettiği dolu yazılar yazabilir.
insanların bırakın kitap ve dergi okumalarını, doğru dürüst gazete bile okumadığı şu ülkede, paragraflarca yazıp edebiyat yapmaktansa, kısa ve öz yazıp, okumayan insanların dikkatini çekerek onlara doğruları sunmayı çalışan yazardır. paragraflar süren bir köşe yazısını okuyup, " -ee ne anlatmış bu şimdi? " diye içimden geçirdiğim çok yazar olduğundan, yılmaz özdil'i " bilgi " vermemekle ithaf edenlerin biraz daha " tarafsız " bakmalarını öneririm kendilerine.
bir insan tipini betimlemekle alenen bir insana hakret etmenin günlük hayatta ve tck da farkını bilmeyen yazarların varlığına ışık tutmuş adamdır. işin garibi bu yazarlar ısrarla hakaretlerini südürmekte ama moderasyon da uyumaktadır.
"o kadar para biriktirin sonra bir standda bir dümbelek gelsin paranızı alsın" ne dedim ben şimdi? açık net şekilde birinden bahsettim mi? hayır. bir isim verdim ya da ima ettim mi? hayır. peki bir de şuna bakalım:
"yılmaz özdül bıraktığım yerde otluyor" şimdi ne dedim ben? yılmaz özdil için "otluyor" ifadesini kullandım mı? evet kullandım. bunu bile anlamayıp saptıran ve yüzde 47 lik vasıfsız kalabalığa baya da güzel açıklayan adamcıklara selam ederim!