1564 ile 1616 yılları arasında yaşamış, aynı kasabada, stanford upon avon' da doğup ölmüştür. katlı tiyatrolarda seyircilere oyun sunulan dönemlerde önce oyuncu sonra da yazar olduğu rivayet edilir. ancak shakespeare de aynı cervantes gibi birden farklı kişi olduğu iddiasıyla anılmaktadır. kim yazmış olursa olsun günümüze ulaşan eserleri hala değerli salonlarda seyirciyle buluşmaktadır.
inanıyorum söylediğini candan söylediğine
Ama bugünkü karar yarın bozulur çok kez.
Kendi kendimize verdiğimiz sözü tutmak
En çabuk unuttuğumuz şeydir ne yapsak.
Mademki bu dünya bile yok olacak bir gün
Sevginin bitmesine insan neden üzülsün?
Aşk mı kaderi kovalar, kader mi aşkı?
Daha kimseler çözemedi bu bilmeceyi.
eşinin adı anne Hathaway'dir. kendisi hakkında sevgilisi ile reenkarne olduğuna dair bir iddia vardır. hatta şu anki anne Hathaway'in kocası da hakikaten Shakespeare'e bayağı benziyor.
1564 - 1616 yılları arasında yaşadığı söylenen ünlü ingiliz şair. Ancak shakespeare’ nin bir lakap olup en az 10 kişinin bu lakabı kullandığı iddia edilmiştir. Mezarı doğup öldüğü Stanford upon avon ‘ da bulunmaktadır.
ruh hastası bir fesli tarafından adının Shakespeare değil de Şeyh Piir olduğu ve hatta ingiliz değil gizli bir müslüman olduğu söylenen ingiliz şair, oyun yazarı ve oyuncudur.
Günümüzde shakespeare diye birinin olmadığı, eserlerinin 17 farklı edebiyatçıya ait olabileceği rivayet edilmiştir. Shakespeare yine de kral Arthur ve robin hood gibi bir Britanya sembolü olmuştur.
"Şiddetle başlayan hazlar şiddetle son bulurlar. Ölümleri olur zaferleri." demiş Shakespeare. Belki ben söylemedim ama ben okuyup ben özümsedim. Iyi ki yapmışım *
“Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu. Katlanmak mı iyi zalim kaderin oklarına, yumruklarına, yoksa çılgın denizlere karşı gelip bir son vermek mi?
Ölmek uyumak
Hepsi bu kadar, yalnızca uyumakla bitebilir bütün acıları yüreğin ve çektiği bütün kahırları bedenin...”
aşkın en güzel tanımlarından biri olan 18. sonesi talat sait halman’ın muhteşem çevirisi ile şu şekildedir.
“seni bir yaz gününe benzetmek mi, ne gezer?
çok daha güzelsin sen, çok daha cana yakın:
taze tomurcukları sert rüzgârlar örseler,
kısacıktır süresi yeryüzünde bir yazın:
ışıldar göğün gözü, yakacak kadar sıcak,
ve sık sık kararır da yaldız düşer yüzünden;
her güzel, güzellikten er geç yoksun kalacak
kader ya da varlığın bozulması yüzünden;
ama hiç solmayacak sendeki ölümsüz yaz,
güzelliğin yitmez ki asla olmaz ki hurda;
gölgesindesin diye ecel caka satamaz
sen çağları aşarken bu ölmez satırlarda:
insanlar nefes alsın, gözler görsün elverir,
yaşadıkça şiirim, sana da hayat verir.”
Sırf ismimden dolayı bu kafeye defalarca gitmek. Hem Shakespeare’i edebiyattan çıkarırsak geriye tiyatrosuz bir dünya yaratın. Hamlet, Romeo ve Juliet ne güzel nadide eserlersiniz.