Bir an sevinç duyarken, korkuyorum sonra hemen,
Haydut yıllar çalar götürür diye hazinemi;
Bir an, başbaşa kalmaktan öte bir şey istemezken,
Sonra diyorum ki, alem niye görmesin sevincimi?
Bazan, sana baka baka kendime çektiğim ziyafetle,
Doydum sanırken, bir bakışın açlığıyla ölüyorum sonra,
Senin bana verdiğin ya da verebileceğinden öte,
Ne bir şeyden zevk alıyorum, ne de çabalıyorum almaya.
işte böyle, her gün hem açlıktan ölüyor, hem tıkanıyorum;
Ya oburca her şeyi yiyorum, ya da hiçbir şeye dokunmuyorum.
shakespeare, fransız sembolistleri gibi 'sembol ormanlarında' kaybolmadan, ne de rus devrimci şairleri,fütüristleri, gibi gerçeği çırılçıplak yakalamak için lirizmden uzaklaşmadan anlatmak istediği duyguyu,düşünceyi,manayı, o bütün insana özgülüğü, tek hamlede yansıtan dahi şair.
öpmüştüm seni öldürmeden önce. öyle olacak yine. öldürüyorum kendimi can vermek için öpüşünde sözlerinin sahibi mükemmel adam. önce ışıklar söner, sonra da ışığım. işte bu yüzden tutkunun özü bir rüyanın gölgesiydi sadece. peki biz nerdeyiz? kaderin mahrem bir yerlerindeyiz. öyle ya doğru! bir orospudur talih dedikleri.
100000 kelimenin üzerinde kelime kullanarak yazabilen büyük üstad. hele günümüzde 3000 kelime üzerinde kullananlara iyi yazar sifati yakistirilmasi yapildigini düsünürsek, kiymetini daha iyi anlasilabilir sanirim.
bazen öyle bir döktürür ki, bu kadar cok konusmayi ezberlemek zorunda olan oyuncuya acirsiniz ister istemez.
hakkinda hic bir sey bilmeyen insan bile, mutlaka en az 2-3 oyununu ezbere sayabilir.
"Bir Yaz Gecesi Rüyasi" muhtesemdir tek kelimeyle. Puck özellikle; "Gecelerin sen gezginiyim ben... " diye girer sahneye, ortaligi birbirine katar, olay örgüsünü karistirir, tozunu atar sahnenin ve üstüne bir de özür diler seyirciden piskin piskin siritarak...
inanıyorum söylediğini candan söylediğine, ama bugünkü karar yarın bozulur çok kez.
Hafızanın kulu olmaz kararımız, çabuk doğduğu için büyümeden ölür, nasıl ki ham meyve
dalında durur da, oldu mu kendiliğinden düşüverir yere. Kendi kendimize verdiğimiz sözü
tutmak, en çabuk unuttuğumuz şeydir ne yapsak. Tutku bitti mi, istem de biter gider,
ateşli sevinçler de kederler de yeminleri yakarlar kendileriyle birlikte. Sevincin
en coştuğu yerde dert en çok yerinir, bir dokunmada dert sevince döner, sevinç dertlenir.
Madem bu dünya bile yok olacak bir gün sevginin bitmesine insan neden üzülsün? Sevgi mi
kaderi kovalar, kader mi sevgiyi? Daha kimseler çözmedi bu bilmeceyi. Düşen büyük adamı
en sevdiği unutur, yükselen züğürde düşmanları dost olur. Sevgi talihin peşindedir diyecek
insan bunca dost görünce büyüklere kul kurban! Başı darda olan dayanak aramayagörsün,
sözde dost düşman kesilir bütün. Ama ilk düşünceme döneyim yine isteklerimiz öyle çatışır
ki kaderimizle bütün kurduklarımız yıkılır gider, düşünceler bizim, olaylar bizim değiller.
Sen yine bir daha evlenmeyeceğine inan, inancın değişir kocan öldüğü zaman.
"hayat yürüyen gölgeden başka bir şey değil;
zavallı bir oyuncu,
sahnede hareket eden ve çürüyüp giden,
ve bir daha anılmayan; bu bir öykü
bir geri zekalı tarafından anlatılan, ses ve öfkeyle dolu,
hiçbir anlamı olmayan."
aslında bu yazarı anlamak için, ingiliz ingilizcesinin anasını bellemeli, öyle okumaya başlamalı. çeviri eserlerin verdiği tada bin basacağını düşünüyorum shakespeare ingilizcesinin.
gün gelip artık bana değer vermez olduğunda,
senin yanında yer alıp kendime karşı çıkacağım,
hor görüp yüz çevirdiğini gördüğüm zaman bana;
haksızlık etsen de, senin hakkını savunacağım.
en zayıf yanlarımı en iyi ben bildiğime göre,
çekinmeden açığa vurup arka çıkabilirim sana,
kusurlarımdan hangisi benim için en büyük lekeyse
beni kaybederken büyük şan kazanırsın aynı anda.
üstelik bu işte benim için de kazanç var;
çünkü seven düşüncelerim sana yöneldikçe daima,
ister istemez kendime vereceğim zararlar,
sana yarar sağlarken, kat kat yarar getirecek bana.
öyle bağlıyım ki ben sana, öyle ki benim sevgim,
sen haklı olasın diye, ben her haksızlığı üstlenirim...
zeki, duygu ve düşüncelerini en iyi şekilde ifade edebilen, tiyatro aşığı, edebiyata çok şey kazandırmış en büyük üstat. eserlerinde geçen çoğu cümlenin hayat felsefesine dönüştürüldüğü ve iyi ya da kötü, herkesin hakkında bir şeyler bildiği de onun büyüklüğünü kanıtlar niteliktedir.