hani olur ya günlerden bir gün yazın ortasinda günes etrafi kavurma yaparken ve kendinizi cölde hisedersiniz. işte calilar falan ucusur, sagda solda kaktusler falan vardir. bir de tepenizde utanmadan akbabalar dolanir durur hani. aha işte o vaziyette bile sing in the rain parcasini terennum eden kişidir.
fred astaire denilen şiir gibi dans eden - fred astaire feat ginger rogers hani- adam marifetse bu vaziyette dans etsin bakalim.
süphesiz zat-i alileri su hepimizin binbir bedeller ödeyerek zar zor ayakta durdugu salincaklarda dimdik ayakta durduguğu için ve birde butun bunlara ragmen - olumsuz hava kosullarina- gülebildiği için her gün dogumu ona tatli gelecektir.
dag basında kelek ve tebesir rengi bir ovada bile olsa, o ova bile ne bileyim venezuella sahillerindeymiş gibi gelecektir.
cünkü o da bilmektedir ki her nereye baksa dertten cok sey yoktur. ve ne aranirsa bulunur derde devadan gayri.
belki bir kus gecer - yahut bulut- tepesinden o griliklerin katresi ile gökkusagini rengine bulanir.
bu yazi spontane olarak serbest cağrisim olarak, 2 paket sigara 6 adet zift kıvamında sekersiz neskafe ile mayhos bir manzara karsisinda - bol bol tahtali ve kartonlu- kaleme alinmiştir.
feyzolof rizaca bitirelim sözümüzü:
Gölge gibi bir varlığın ru'yasını düşünme
Sabahı yok, nihayetsiz karanlıklar içinde
-Bir kıvılcım gibi- bir an beliririz, söneriz.
Varlık budur benim için, hatta senin için de;
bir hakikat var mi derken bir hayale doneriz.
sevdiği bir şehirden ayrılmak zorunda kalmış yazar. insan hayalleriyle ve hayal ettiği müddetçe yaşar, bir şehre gelir ve bu şehir onun yüzüne gülücük katar, öyle ki şehri kalbinin bir parçası yapar, ondan kopmayacaktır artık. ne yazık ki bazen bir şeyler ters gider, öyle olduğunda sevenler ve sevilen şehirler terkedilir, o kadar uzak olur ki özlem katlanır. böylesi zamanlarda en iyisi cesareti kaybetmemek, sabretmek ve her zaman hayallere sımsıkı sarılmaktır.
sevdiği şehri bir yaz öğle sonrası gözyaşlarıyla terketmiş biri olarak, elbet bir gün güneşin doğru yerden doğacağını hatırlatmak isterim kendisine. moralini hiç bozmasın.
küçücük birşeyden bile mutlu olabilen insan.. bir daha belki de hiç dönmemek üzere ayrılacagı deniz kokulu şehire doya doya elveda demeye çalışan, birbirlerine verilen sözlere ragmen bi daha görememe ihtimali bulunan canı ciğeri insanları ölesiye seven ve küçük bir anı olarak verilen o ufacık şeylere bile ömrü billah gözü gibi bakacak olan...
ne zormuş hayatının en güzel en unutulmaz zamanlarını gecirdigin şehirden ayrılmak;
sevenlerini geride bırakarak..
ilk entry altımı doldurmuş (türkçe'nin esnekliğine sığınıyorum),benimde terbiyesizlik sonucu teeeeee şimdi yazabildiğim, dikkatli takip etmek istediğim halde bir türlü yakalayamadığım yazardır.
gece gece beni çileden çıkartmış yazar ama en nihayetinde, birbirimizi doğru anladığımızı umuyorum. bu yazar ki bakmayın şen şakrak olduuna yeri geldiğinde sizi sinir etme konusunda 10 ahmet çakar gücündedir ama bi tanemdir o benim.
(#2812732) bahsi geçen entryi photoshopla değil bin zahmet ugraşıp işi gücü yokmuş gibi **paintte yapmıştır. zaten bahsi geçen entry de bu yüzden hayaldir. photoshop bile bilmeyen adama hangi kız yüz verecektir.
"eşi benzeri" derken caps kullanmış ve malesef çuvallamış yazardır. 2008in en beğenilen entrylerine oynamış bence. giremezse yazıklar olsun bu sözlüğe.
(#2812732) bahsi gecen entry de cok guzel bir mizahi durum yakalayan, ancak photoshopta yapıldıgı belli olmasıyla birlikte ,yazılarda bazı punto farklılıkları gozumden kaçmamış yazar.***
yazdığı entrylerin ard arda okunması yasaklanası yazardır. özellikle #2812732 bunun üzerine hiçbir entry okunmasındır, çok iyidir.
(bkz: kangıraculeyşıns)
ölüme gömüldük biz.
ölümle biz de gömüldük üstelik..
tarih gerçekleri yargılarken ,
yalan yere idam edildik.
kulagımızda çınlıyordu son nefes,
dilimizde bu dünyaya ait olmayan bi tat vardı..
Zaman dardı ve bitmek bilmeyen işkence saatleri başlamıştı,
Kimsesizliğin acısı ile sızlayan yüreğimiz..
ve kimsenin hatırlamayacağı hatırlasa bile umursamayacağı isimlerimiz kalmıştı geriye
bi adım kalmıştı geriye..
soguk bi taş üstündeki adım..
senin onun şunun bunun adı gibi,
sadece adım..
ama geri adım atmadım,
yürüdüm ölümün soğukluğuna usulca..
kimse farketmedi ve kimse görmedi beni kurumuş yaprakların gözlerinden başka.
yeşil bir örtüye sarınmış koşuyordum sanki sonsuzluğa,
ne arkama bakma telaşı ne de yorulma endişesi,
yürüdüm...
yürümüştüm hep çünkü..
yürümeye ayarlanmıştı sıg ruhum.
bedenim de yoktu artık kendime bile söz geciremiyordum,
rüzgarla arkadaş oldum,
geceyle sırdaş.
toprak en güzel şarkısını benim için söylüyord.u
memleket hasreti çeker ya insan.
işte öle özlemişti bedenim toprağı.
o soguk mizacına ragmen,
sıcacık karşılamıştı ruhumu.
uyandım...
gözlerim çakmağı aradı kalktım
bi sigara yaktım
duraksayınca uzun uzun
ruhum içimden çıkıverecek sandım.
sagıma döndüm ordaydın,
işte o zaman hayatın güzel, ölümün zor oldugunu anladım..
çünkü öyle çok seviyordum ki seni ölmek mutfakta biriken çöpü atmak gibi zahmetli bir işmiş gibi geliyordu,
üşeniyordum...
Seni yalnız bırakmaktan korktuğum kadar hiç bir şeyden korkmuyordum...
edit: kendi başlıgım değil mi sonuna kadar sömürürüm.