washington penceresinden tayyip erdogan

entry1 galeri0
    1.
  1. 28 Ocak 2002 yılında Washington'a ilk kez geldiği zaman yanında ne bir Türk ne de Amerikalı koruma vardı. Yasaklıydı.Adam başına 26 bin isviçre Frangı ödeyerek New York'taki Dünya Ekonomik Forumuna katılacaktı. 8 kişiydiler. Eğemen Bağış tercümanlığını, Cüneyd Zapsu da akıl hocalığını yapıyordu. Adı sonradan Swiss olan Watergate Oteline yerleşti. Türkiye'den yanına gazeteci almayı da ihmal etmedi.

    Washington'da ilk teması Amerika'nın iki ünlü istihbaratçısıyla oldu.

    Zapsu, yasaklı AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı Amerikan Merkezi Haber Alma Teşkilatı CIA'nın Türkiye bölge sorumluluğunu yapan, terör ve islam uzmanı Graham Fuller'e götürdü. Aynı gizlilik içinde daha sonra Dışişleri Bakanlığında istihbarat bölüm başkanlığı da yapan eski Ankara Büyükelçisi Morton Abramowitz'e gidildi.
    Zapsu'nun tüm gayretlerine ragmen Bush Yönetimi ve Yahudi lobisi itibar etmedi. Yönetim,Erdoğan'ın randevu taleplerine Türk masasından sıradan bir memur düzeyinde evet dedi. Bozuldular ama önemli değildi. En azından köprünün istihbarat ayağı kurulmuştu. Washington'da 3 gün kaldıktan sonra New York'a geçtiler.

    Bush Yönetimi savaş planlarını hazırlamış Irak'ı vurmak için sabırsızlanıyordu. Türkiye'ye ihtiyaçları vardı. Abdullah Gül başbakandı ama Erdoğan'a güveniyorlardı.Gül ve Erdoğan'ın Washington'daki biyografileri farklıydı. Erdoğan çok daha güvenilirdi.
    Fuller ve Abramowitz'le yapılan konuşmalar etkisini gösterdi. Pentagon'un 2 nolu şahini Paul Wolfowitz, kanatlarını açtı, 1 nolu şahin Rumsfeld'le Beyaz Saray'a uçtu.Pentagon , Türkiye üzerinden ikinci cepheyi açmayı düşünüyordu.

    Başkan Bush,11 ay sonra Erdoğan'ı Beyaz Saray'a davet etti. Erdoğan yere, göğe sığdırılmadı.
    9 Aralık 2002 tarihinde Washington yakınlarındaki Andrews askeri hava üssüne indi.
    Georgetown'daki Monarch Oteline yerleştiler. Cüneyd Zapsu arkadaşı Wolfowitz'e telefon açtı. Her şey tamamdı. Oval Ofis'te bir sıkıntı olmayacaktı.Wolfowitz yanına Dışişleri Bakan Yardımcısı eski Ankara Büyükelçisi Marc Grossman'ı alıp otele gitti. Amerikalı şahinlerin yüzü gülüyordu. Erdoğan, danışmanlarını taktik vermeleri için odasına çağırdı. Zapsu'ya göre her şey yolundaydı. Önemli olan haberin Türk kamuoyuna aktarılış biçimiydi.

    Eğemen Bağış söze girdi. ''Efendim, siz Bush'tan daha uzun boylusunuz. Boy farkını bir şekilde gösterin. Ayrıca karşısında otururken bacak bacak üstüne atın.Bu imaj Türkiye'de hoşa gider. Bülent Ecevit'ın Bush'un karşısındaki duruşu gazetelerde söz konusu edilmişti. Böylece dikkatler fotoğrafa çevrilmiş olur''

    Moda mecmualarına manken gibi kapak olan Ömer Çelik, ilgi ve uzmanlık alanı olan giyim konusuna girdi. Erdoğan'a kıyafetlerini seçti.
    Erdoğan Washington'dan ayrılırken, Başkan Bush çok rahattı. Şahinler zil takıp oynuyordu.
    Erdoğan ve ekibi, aslında Beyaz Saray'da Türkiye'nin başına çuval geçirtecek sürecin harcını koymuştu. Erdoğan'ın yetkisiz danışmanları hükümet adına her türlü sözü vermişti. Nitekim ,Amerika'nın bağımsızlık günü 4 Temmuz'da Türk askerinin başına Süleymaniye'de çuval geçirildi. Tayyip Erdoğan bir protestoyu bile çok gördü. Müzik notası mı diye hafife aldı.

    Başkan Bush, Erdoğan'a kızgındı. Erdoğan endişeliydi. Washington'un elinde çok koz vardı.Hakkında çok şey biliyordu. Defterini her an dürebilirdi.Bir an önce ilişkileri düzeltmeliydi. Tezkereyi tamir etmeliydi. 'Irak'a asker gönderebiliriz' dedi olmadı. Kıbrıs'ta Annan planına destek verdi tutmadı. Amerikalıları rahatsız etmemek için PKK terör örgütü konusunda sessizliğe büründu yaranamadı. Zapsu'yu yeniden devreye soktu. Washington'a gidip derdini anlatmalıydı.

    Tarih 25 Ocak 2004'ü gösterirken 5 bakan ve eşleri,165 işadamı ile 53 gazeteciyi THY'nın 340 tipi Airbas uçağına binip Washington'un yolunu tuttu. Erdoğan kendisini giydiren Sarar'ı çağırdı. Başkan Bush'a da bir takım elbise , gömlek ve kravat hazırlamasını söyledi. Ne de olsa zevkleri aynıydı.
    Biri Musa, diğeri isa soyundan geliyordu.
    Ziyaretin Türkiye açısından hiç bir yönü başarılı olmadı. Aksine başarısızdı. Bush ,Erdoğan'a gereken ilgiyi göstermedi. Göstermesi için bir neden de yoktu. Erdoğan zaten tek taraflı herşeyi yapmaya hazırdı. Amerikalılar bunun farkındaydı. Ancak Türk basını Erdoğan'ı koruma ve kollama görevi yapıyordu. Erdoğan'ı Türkiye'ye pazarlamak için yarışıyordu.

    Erdoğan'ın kızları Amerika'da okuyordu. imam Hatip mezunu oğlu Bilal'de Dünya Bankasına girmiş ekonomist olmuştu!

    2005 yılının Mayıs ayına gelindiğinde Erdoğan'ın Washington'a gitme arzusu yeniden alevlendi. ''ben istediğim zaman Bush'la görüşebilirim'' dedi ama sözleri gerçeği yansıtmıyordu. Hesabına göre,Haziran ayında kızının mezuniyeti için Amerika'ya gidecek, bahaneyle de Washington'a geçip Bush'la görüşecekti.Halbuki kızı mezun olabilmek için yeterli krediyi toplayamamıştı.Ayrıca Bush görüşmek istemiyordu.

    Beyaz Saray bin dereden su getirdi, uzun süre randevu vermedi. Erdoğan inatçı bir kişiliğe sahipti.israr üzerine israr edildi. Sonunda yarım saatlik bir randevu ayarlandı.

    Ama Washington bildiğini okumaya devam etti. PKK terör örgütü Irak'ın Kuzeyindeki kamplarda Amerikan silahlarıyla donatıldı. Amerikan Kongresi Ermeni lobisine boyun eğdi.

    22 Temmuz seçiminden zaferle çıkan AKP lideri Erdoğan , 2007 yılı Eylül ayında BM toplantıları için New York'a gitmeden önce Washington'a uğrayıp Başkan Bush'la görüşmek istedi.

    Beyaz Saray 'Hayır' dedi, randevu vermedi.Peki New York'ta görüşemezler mi dendi, ''Başkanın vakti yok'' cevabı verildi.

    Erdoğan, Eylül ayının sonunda akılları karıştıracak bir şekilde Başbakanlığa ait ANA uçağıyla Washington'a geldi.Beyaz Saray'a bir sokak ötede Willard Otelde eşi Emine,kızları Sümeyye ve Esra ile damadı Berat Albayrak, oğlu Bilal, torunları Mehmet Akif ve Ömer Tayyip'le 3 gün geçirdi.iki iftar yemeği dışında Cuma namazına bile gitmeden otele kapandı.
    Daha sonra New York'a geçti bir hafta kaldı. Ankara'ya döndükten 2 gün sonra Beyaz Saray'dan Başkan Bush'u telefonla aradı. Kongredeki sozde Ermeni soykırım tasarısına karşı destek istedi.
    Garip bir durum değil mi?

    bir yılmaz polat yazısıdır.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük