Mükelleflerin canı gönülden vergi ödemesini sağlayacak yasal-yapısal dönüşüm.
Öyle ki;sistem işlerse mükellef kar etsin etmesin her hareketini kayıt altına almayı isteyecek.
Teoriye göre: vergi nerede ortaya çıkıyorsa öncelikle orada geri dönmeye başlamalı. Örnekle;turist hizmet alımını antalyada ne kadar yapıyorsa verginin dönüşümü o oranda antalya ve antalyali diger mukellefe olmalıdır.
Yerel yönetimlerde toplanan verginin yerel giderlerden artanı 5-10 yıllık kalkınma planına göre yerel yatırımlara ,ulusal bütçeye ve mükellefin kimlik kartına bağlı hesaba ödediği vergi oranında dağıtılır.
Yerel yönetimin iştiraki olduğu toplu taşıma, fırın, mezbaha, sebze meyve hali vb kuruluşların karları gerekli planlamadan sonra mükelleflere dağıtılan paya eklenir. Hepimiz ödediğimiz vergi oranında hissedar gibiyiz bu yapıya.
Bireysel vergi mükelleflerinin dağıtım katsayısı firmalardan yüksek olur çünkü onların harcaması ile firmalar tekrar kazanır.
Böyle olursa vatandaş olarak en iyi hukukçuyu, mali müşaviri, kamu yönetimcisini, süreç yöneticisini, süreci yürütmeye faydası olacak diğer erbabları yerel meclislerde görmek isteriz. Kimi seçtiğimize dikkat etmemiz gerekir.
Galiba bu durumda seçim süreci yukarıdan değil aşağıdan, bireyden güdümlü hale gelebilir.
Gelir dönüm katsayısı ile nüfus ve yatırım dağılımına ayar verilebilir.
Sadece yatırım desteği alanların değil tüm müteşebbislerin kalkınmasını sağlar.
Boyle bir sistemde bana dokunmayan yılan yaşasın anlayışına yer olmaz. Vergi ödemeyen veya kamu malına zarar veren bütün ülkeden önce kendine ve komşusuna zarar vermiş olur. Doğal denetim, otokontrol kendiliğinden sağlanır.
Deniz, maden vb doğal kaynak gelirleri ve yerel kamu iştirakleri gelirleri göz önüne alındığında bir memurun ödediği vergiden daha fazla dönüş almasının önü açık. Özellikle ürün ve hizmet ihracatı, yerel ürün kullanımı dönüşü arttıracak... Ve biz bir birimizi daha cok sevecegiz...
