tam da soluduğun havadan zehirlenmek üzereyken, buram buram boşluk çekerken ciğerlerine, en onurlu şey olan miskinliği seçerek asaleten yapılması gereken seçim.
çok okudum. çok adamın, çok kitabını okudum. öğrendiğim yegane şey, her eylemin bir sonucu olduğuydu. ve daha da önemlisi her kitapta satır satır yalanlar söylendiği. o yüzden umursamadım aptallara anlatılan masalları. yine de çek ettim okuduklarımı ama hayatımı kurtaran salık amcam zekeriyadan gelmişti:
"aylak bakkal taşşağını tartar yeeenim. erkek adamın taşşağıyla oynamasından daha güzel ne olabilir?"
o yüzden, kaçtım çalışmaktan. sizlere yeminler olsun hayatım boyunca çalışmadım. bir sırtlan gibi, bir asalak gibi yaşadım. benim karşıma misal, çıkmaz ya hadi çıktı diyelim, dengesiz bir patron çıkıp dese ki, "zorba, al şu karşılıksız sermayeyi ve kendine bir iş kur" oradan kaçarak uzaklaşırım. onurumla, bağımsızlığımla, etiketsiz yaşamaya devam ederim. internet, komşumun.