öncelikle ingilizcesi venice, fakat italyancası veneziadır. Bu nedenle, venezia kelimesini duyunca şaşırmayınız. Venedike vaporettoyla gidebilirsiniz. Eğer böyle yaparsanız ilk göreceğiniz binalardan biri eski venedik hapishanesi olacaktır. Söylentilere göre eski çapkın casanova bu hapishanede yatmıştır, fakat aşığı olan kadınlar onu bir yolunu bulup zindandan kurtarmıştır.
Venedikte diğer ilgi çekici yerler kesinlikle st. Marco katedrali ve meydanı, dükler sarayı ve rialto köprüsüdür. St. Marco meydanında yemek yemenizi tavsiye ederim. O atmosfer gerçekten güzel. Yalnız katedralin yakınındaki cafeler çok pahalı. Özellikle canlı müzik olan kafelere sakın oturmayın. Müzik parası da alıyorlar. Canlı müzik olmayan kafelere de zaten müzik sesi geliyor. Yemek yemeyecekseniz 10 euroya bu aralar italyanın tüm şehirlerinde çok meşhur olan turuncu renkli hafif kokteylden (spirit) içebilirsin. Bunun bir tatlı, bir de acı olanı var. Ben tatlısından içtim. Acı spirit dediklerinin içinde limon varmış.
Burada bir de hard rock cafe var. Ama şimdi tam tarif edemiyorum. Çünkü kaybolmaya karar verdiğimiz, yani rastgele yürüdüğümüz bir anda karşımıza çıktı. St. Marcoya çok uzak değildi. Sora sora bulabilirsiniz bence. Bu hard rock cafeye çok yakın bir de sanat galerisi var. gallerie del accademia. Çok büyük ve güzel bir galeri. Sanata ilgi duyuyorsanız tavsiye ederim. Bu arada venedikte ulaşım çok pahalı. Hard rock cafe rialto köprüsüne çok uzaktı. Bu nedenle vaporettoya binelim dedik. Kişi başı 7 euro ödedik. Aslında ben yalnız olsam hiçbirşey ödemeden binerdim ama neyse. Yani vaporettolarda gördüğüm kadarıyla pek bir bilet kontrolü yoktu. Ama gizli kamera falan olabilir. Siz yine de bilet alın bence. Yoksa casanovanın hapishanesine düşebilirsiniz.
Venedik çok dar ve labirent gibi sokaklara sahip. Ama benim gibi yer yön duygusu zayıf birinin bile orada kaybolması çok zor. Çünkü venedik sokaklarında kafanızı kaldırdığınız her yerde per st. Marco ya da per rialto yazan ok işaretlerinin bulunduğu tabelalara rastlıyorsunuz. Bu yüzden venediki çok sevdim. Bu arada rialto venedikin en büyük köprüsü. O yüzden bu kadar gündemde. Yani herkes yerini yönünü st. Marco ve rialtoya göre tayin ediyor.
Gelmişken kanalda bir gondol turu yapmanızı da tavsiye ederim. Biz gondolda 5 kişiydik. Kişi başı 25 euro ödedik. Tabi sevgilinizle baş başa olacaksanız bu tur size pahalıya patlayabilir. Gondol turunda bir şişe beyaz şarap da ikram ediyorlar. Ayrıca isterseniz tur boyunca size italyanca şarkılar söyleyecek adamlardan da kiralayabilirsiniz. Biz kiralamadık fakat diğer gondollardakiler kiralamıştı, biz de onlar sayesinde dinlemiş olduk. Yani her zaman ki gibi müziği bedavaya getirmeyi başardım. Gondolcumuzun esmer, yeşil gözlü olmasını umuyordum fakat italyandan çok rus ya da yunanlı gibiydi. Bildiğimiz kıvanç tatlıtuğun italyan versiyonu bizi kanallarda dolaştırdı. Çok da sıcak kanlıydı. Arkadaşlarımın resimlerini çekerken o da gülümseyerek bol bol poz verdi. Türk olduğumuzu duysa yine gülümser miydi merak ediyorum doğrusu. Gondola binerseniz dikkatli olun, sakın hareket ettikten sonra yer değiştirmeye kalkmayın. Çok hassas bir taşıt. Her sene bir çok turist kanala düşüyormuş haberiniz olsun. Bu gondol gezisinde beni gülümseten bir başka şey de yol üstündeki bazı köprülerin çok alçak oluşu nedeniyle normalde ayakta kürek çeken gondolcuların eğilmek zorunda kalması. Çünkü eğilmeseler direk köprüye çarpacaklar. Ama bu köprüler bir yandan da avantajlı. Çünkü geleneğe göre bu alçak köprülerin altından geçen sevgililerin öpüşme zorunluluğu varmış. Merak etmeyin köprüler herşeyi kamufle ediyor. Yani öpüşmeye çok müsaitler. Eğer yanınızda sevgiliniz yoksa insanın içi burkuluyor desem yeridir. Bir de burada gondolların rengi standart siyah. Bu benim çok ilgimi çekti ve yanımdakilere ne iş? diye sordum. Haksız rekabeti önlemek için böyle yapmışlar. Ama bir gondol festivali varmış. Bu festivalde ne kadar renkli gondol varsa hepsi piyasaya çıkıyormuş. Neyse, renkleri siyah olsa da eğlendik biz.
Son olarak st. Marcodan rialtoya kadar olan yol boyunca bir çok dükkan var, ve bu dükkanlarda aradığınız herşey var. Kendimi sanki alışveriş cennetine düşmüş gibi hissettim. Ama tabi venedik bir ada olduğu için pahalı. Yine de venedike kadar gelmişken uygun birşeyler bulabileceğinizi düşünüyorum. Ben çok beğendim, gidip görün derim.
arabayı parkettikten 10 dakika sonra kaybolacağınız şehir. böyle karmaşa görmedim ömrümde. daracık sokaklarda saatlerce dolaşıyorsunuz ama bir tanesinden iki kere geçmiyorsunuz nasıl iş anlamadım. bazen sokaklar çıkmaza giriyor bir bakmışsınız birinin evinin avlusundasınız. çok pahalı olduğunu söyleyebilirim, italyanları zaten sevmem orada bu duyguyu perçinlemiş oldum. esnaf bildiğin puşt olmuş, nasıl sikerim havasıyla yaklaşıyor size. bir yerde yemek yiyecekseniz menüsüne iyi bakın sorun öyle oturun yoksa ayak üstü geçirirler. insanlar kaba, zerre kibar değiller hiçbir konuda. arabayla gidecekseniz topu topu iki tane otopark var ve 26 euro park ücreti. evet yanlış duymadınız neredeyse 60tl. yarım saatte kalsan bir günde kalsan 60tl. otobüs hatları fena değil 1- 1,5 euro civarı tek gidişlik biletler. bir mekana gittik pizza yiyelim diye herifin mekanın camında visa etiketi gördük girdik neyse siparişi verdik 45 dakika sonra pizzalar geldi. içinde sadece mozarella domates ve permesan olan pizzayı seçmeme rağmen içinden domuz eti çıktı. ordan bir gol yedik neyse hesabı ödeyeceğiz kredi kartını uzattım yalnızca nakit alabilirim dedi. bende nakit yok dedim. neden post çekmiyorsun dedim, bozuk dedi. çok da sikimde bu benim sorunum mu dedim. ben bir içeri sorayım dedi. geldi iki dakika sonra göt lalesi, makinanın bataryası bitmiş hemen değiştirip getiriyorum dedi. eyvallah dedik. makinayla geldi taktı kartı çekmiyor dedi. bak güzel kardeşim bu parayı sike sike bu karttan çekeceksin, yoksa polis mi çağırıyosun ne yaparsan yap paramı ödemiyorlar diye şikayet et dedim. ne olduysa makina '' çalıştı'' hesabı ödedik. adamların genel davranış şekli bu anlayacağınız. daha da gitmem amk! en güzel tarafı karlı içki alışverişi yapacağımız bir market bulmamızdı. ekşi sözlükte bir arkadaşın yönlendirmesiyle markete gittik. venediğe 15 km civarı bir hipermarket.iperlando shopping mall adında bir yer. önünden otobüs falan da geçiyor sanırım. içki alacak arkadaşlar free shopla falan uğraşmasın neredeyse yarı yarıya farkediyor fiyatlar. gondol turu falan yapacaksanız puşt davranış şekline burada da hazırlık olun. ben binmedim ama birçok tartışan turist gördüm. adamlar vaadedilen saat kadar dolaştırılmadıklarını söylüyorlardı fakat gondolu süren sik kafası adamları dinlemeden gondoldan indi gitti ve adamları orada öylece bıraktı. diyeceksiniz ki türkiye de de esnaf böyle doğrudur katılırım ama en azından kendi ülkemde sikildim derim. alışverişlerimi nerde bangladeşli var nerde çekik gözlü var ordan yaptım. param ibnelere gitmesin tribine girdim bir günde. akşamları siyahi arkadaşlar çakma çanta satmak için sokaklara dökülür görürsünüz. kaç para dersin sende kaç var der, güzel adamlar birkaç muhabbet ettik. kaçakmışlar göçmenmişler vs. her ülkenin sorunu işte. fotoğrafla uğraşan arkadaşlar için baya bir ekmek çıkacaktır özellikle akşam saatlerinde şehrin ışıkları kanalları doldurunca nefis kareler çıkabiliyor.
mükemmel bir mimari diye adlandırılan yapıları aslında coğrafi zorunluluktan oluşmuştur. evler dubaların sayesinde su yüzeyinde durmaktadır. zamanla su altında kalacağı bir gerçektir. ama o muazzam görüntüsü de görmeye, gezmeye özellikle gondolla şehri dolanmaya değerdir. italya roma'sı, milano'su olsa da venedik'i ile bir başkadır. ha bir de herkesin tuhaf şekillerde fotoğraf çektirdiği pisa kulesini de unutmayalım gidip fotoğraf çektirmek lazım.http://www.gormelisin.com/pisa-kulesi
istanbul kadar her sağanakta sular altında kalıyor dediler. o yağmur yağarken gez gez bitiremezsin dediler(ulan yağmur yağarken ne gezmesiymiş bu) ben de bu yağmurda istanbul da bir de tek başıma ne yapar ne ederim deyip sinop'a gittiydim.
Labirent gibi sokaklarını adımladığım, gördüğüm en ilginç ve güzel şehir. insan masaldaymış gibi hissetmiyor değil... Hele o San Marco Meydanı tam anlamıyla bir şaheser. Bu bağlamda italya'da Roma tarihin, Floransa sanatın, Venedik ise bambaşka duyguların şehridir. imkanınız olursa gidin görün derim. Pişman olmazsınız. Kesif bir koku var ama şimdi ondan dem vurmak istemiyorum.
Not: San Marco Meydanı'nın köşesinde bir dondurmacı var. (Bir dondurma: 5 euro) O paraya değmez. Hemen o yoldan devam edip ileriden sağa dönünce bir pizzacı var. Dilim pizza satıyor. Dilim'i 2.5 Euro. Gidin oradan pizza yiyin, italya'da yediğim en güzel pizzaydı.
Gidenlerin, benim de dahil hayal kırıklığına uğradığı şehir. Gondol haricinde sokakları berbat, dilenciler kol geziyor. Filmlerdeki gibi değil Gençler.
gezilip görülmesi gereken yer. burayı gezmenin en güzel yolu ise bir tur ile falan değil bireysel olarak gitmek ve muhteşem dar sokaklarda kaybola kaybola gezmektir.