cağaloğlu'daki emekli sandığı müdürlüğü'ne gideriz. dayıoğlunun alacağı burs için bu kurumda babasının kaydının olmadığına dair belge alacağızdır(bu olayı da hiç anlamadım ya neyse). belgeyi alacağımız bankonun önünde dışarıya taşmış bir sıra vardır. bankonun arkasında olması gereken memur yerinde değildir. saat 14.30'u geçmiştir halbuki. sıradan uğultular yükselir. birkaç sinirli vatandaş tepki gösterir, "nerde bu memur!" gibi bağırtılar yükselir. bir müddet sonra arka tarafta bir kapı açılır. elinde bir bardak çayla bir abla gelir. bankodaki yerine geçer ve,
"bi çay içirtmediniz bea!" diye bağırır. sinirli bir abi:
"ne demek çay içirtmediniz?! senin mesai saatin bu! nası çay içiyosun?!"
"içerim sana ne?!"
"içemezsin görev saatinde! yarım sattir seni bekliyoruz!"
"bekleyeceksin tabi işin ne?!"
"herkesin işi gücü var kardeşim! sen bize hizmet etmek zorundasın!"
"zo-run-da falan değilim! yapmam işini bak! kes artık!"
abi bakar olmuyor, susar. ablamız elini ağır tuta tuta bir saate yakın zamanda kuyruğu ancak eritir. hem suçlu hem güçlü derler ya, herhalde durumu özetleyen söz bu. memleket bu memurlarla doludur maalesef. binbir türlü evrak, bürokrasi, saçma formalite eziyeti yetmiyormuş gibi bir de insanları böyle kişilerle uğraştırırlar. benim devletim, benim memurum işte...
boyle durumlarda sizin de ka$larinizi catip sinirli sinirli bakmaniz becerebiliyorsaniz inceden inceden laf sokmaniz cok i$e yarar...
yalniz anlarsa sıctınız, pe$in soyleyeyim.
çoğu komplekslidir.
genellikle yaşlıları ya da hemcinslerini azarlarlar.
güzel/yakışıklı karşı cins olunca azarlamak bir yana kolaylıkla işlerini hallederler.