istanbul şehirhatları vapurunun, hız kesip inilecek olan iskeleye yaklaştığının farkedilmesi üzerine, tezcanlı çakalların ve benim (böyle de soyutlarım kendimi) ard arda gerçekleştirdiği iki stratejik hamledir..
iskeleye yanaşma açısı, halatçıların hal, tavır ve mimikleri (''halatçı ne?'' diye soruyorsanız zaten vapurlar hakkında bu kadar derinlemesine bilgiler almayı haketmiyorsunuz, tecrübelenin biraz.. halatçı, o vapur her yanaştığında karşıdaki herife halatı fırlatan, her seferinde tutturmasına rağmen de gram sevinmeyen o memnuniyetsiz adamların adıdır..), rüzgarın şiddeti ve kaptana yapılan empati ile kafada belirlenir..
ve bu yere göre de sağ veya sol kısmında konumlandırır kendini kişi.. millet de o işbilir tavrından ötürü onu izler..
eğer ki tahmin doğruysa adamımız kral olur, ayakta alkışlanır.. zaten o durumda kimse yere çöküp alkışlamayı düşünmez aslında..
eğer tahmin yanlışsa da denize atılır adamımız.. siz siz olun tahmin yapmaya çalışmayın, öfkeli kalabalığa uyun..
yapı olarak aslen dolu bir bkz olan (bkz: deniz otobüsünün yanaşacağı tarafı tahmin etmek) ile benzerlik gösterse de, ondan daha kolay tahmin edilebilir ama sonuçları daha ölümcüldür.. işin ucunda bir o kenara bir bu kenara koşturup sersefil olmak da var..
en güzeli ortada durmak valla..
zaten hayatta da öyle değil midir? hayat bir vapur biz yolcuları geziy...
bu sefer de haşmet babaoğlu geçmiş bilgisayara.. pardon..