şarkıcı değil miydi bu vahdettin. hani bir şarkı vardı 'aynı nakarat, hep aynı aynı... yarısı bayat.' diye sürüp giden. hiç bir şarkı yüzünden adam vatan haini ilan edilir mi kuzum.
merhaba önyargılı sözlüğümün sıradan okuru veya yazarı. her zaman yaptığım gibi kendimi ve amacımı tanıtıyım ki sonrasında başlığı okuyup doğrudan oylama işlemine geçmeyiniz.
amacım bugün tarihte gizlenen ve bizlere anlatılmayan olayları anlatmakla beraber aynı zamanda da günümüzde tarihi çeşitli kaygılarla saptıran kimseleri başarısız kılmaktır.
vahdettin son osmanlı padişahıdır. ve bu kişi belki de en talihsiz padişahtır. kendisi hakkındaki öğrenilmesi gerekenleri sizlere çeşitli başlıklarla sunuyorum.
1- vahdettin'in amerikan başkanına yazdığı mektup
2- vahdettin'in serv antlaşmasında imzası yoktur yalanı
3- vahdettin'in ingilizlerle imzaladığı gizli antlaşma
4- vahdettin'in savaş kazanıldıktan sonra ingilizlerden kaçış için yardım istemesi
vahdettin'in hainliği konusunda anlatılabilecek çok şey vardır. atatürk'e kurduğu komplo gibi ancak bu yazıda en can alıcı olan konular kısa ve öz şekilde anlatılmaya çalışılacaktır.
1- vahdettin'in amerikan başkanına yazdığı mektup:
Siyasi olayların ve gelişmelerin tüm iç yüzünü, hangi nedenlerden dolayı
Saltanat merkezimi geçici bir süre için terk etmek zorunda kaldığımı
biliyorsunuz. Bu konuda ayrıntılı bilgi sunmayı gereksiz görüyorum.
Bu süresiz uzaklaşmanın, babadan kalma sahip olduğum Saltanat ve Hilafet
makamından vazgeçtiğim anlamına gelmeyeceği açıktır. Ankara meclisi gibi bir
isyancı fitnenin bu konuda alacağı tüm kararların geçersiz olacağını
bildiririm. Şöyle ki;
islam Hilafetinin Osmanlı Saltanatı'ndan soyutlanması ve ayrılması ve
Hilafetin tümüyle kaldırılması dini, kavmiyeti, vatanı belirsiz ve karışık
askerlerden ve öteki sınıflardan oluşan küçük bir şer zümresinin kısmen
zorla ve kısmen bilgisizlik ve gafletle yönlendirdiği beş-altı milyonluk
Türk kavminin yetki alanı içinde değildir.
Bu ancak tüm islam dünyasınca atanan uzman kişilerden oluşan bir meclisin
toplanması ve tüm din bilginlerinin ortak kararı ile çözümlenecek büyük bir
evrensel sorundur. islam bilginlerinin bildiği üzere şeriata aykırı kararlar
herhangi makamdan olursa olsun sonuçsuz kalmaya mahkumdur.
Bundan başka bu durumun, içinde bulunulan koşullarda islam dünyasında
sonuçları pek vahim olabilecek büyük bir heyecana yol açacaktır.. Ayrıca
gelişmiş ülkelerin iç güvenliklerine de büyük bir etki yapacaktır.
Hanedanımın ileri gelenleri aleyhinde Ankara meclisi tarafından kabul
edilen sürgün ve kovma, emlakine ve bireysel mallarına el koyma gibi haksız
kararları hanedanım bireylerini, insan ve kişilik haklarından soyutlar
mahiyettedir.
Bu konuda yüce kişiliğiniz ve cumhuriyet hükümetiniz tarafından olanaklar
ölçüsünde yapılabilecek yardımları pek değerli sayacağımı açıklamaya gerek
yoktur. Bu vesile ile sağlıklı olmanızı yüce haktan niyaz eylerim.
--spoiler--
13 Mart 1924
Mehmet Vahdeddin Han
Kaynaklar: ABD arşivi 867.00/1788/4118; Toplumsal Tarih sayı 142; Murat Bardakçı, Şahbaba, s. 337; Yılmaz Çetiner, Son Padişah Vahdeddin, s. 395
--spoiler--
bu mektup dahi söz konusu kişinin hain olduğuna tek başına delil değil midir?
bakınız mektupda kendisi açıkca savaşı kazanan türkiye büyük millet meclisini nasıl tanımlıyor:
"hilafetin kaldırılması dini, vatanı, kavmiyeti, vatanı belirsiz ve karışık askerlerden ve öteki sınıflardan oluşan küçük bir şer zümresinin kısmen zorla ve kısmen bilgisizlik ve gafletle yönlendirdiği beş- altı milyonluk türk kavminin yetki alanı içinde değildir."
vatanını düşünen bir kişi halkını cehalet içinde 5-6 milyonluk bir türk kavmi diye tanımlar mı?
tmbb'de bu ülke için canını ortaya koymuş mebuslara dini kavmiyeti ne idüğü belirsiz şer zümresi denilebilir mi?
ve kendisi bununla da kalmıyor ve devam ediyor:
"bundan başka içindelunulan koşullarda islam dünyasında sonuçları pek vahim olabilecek büyük bir heyecana yol açacaktır ayrıca gelişmiş ülkelerin iç güvenliklerine de büyük bir etki yapacaktır."
gördüğünüz gibi kendisi gelişmiş ülkeleri pek bir düşünmktedir? peki kimdir bu gelişmiş ülkeler?
tabii ki daha 3 yıl önce ülkemizi anadolumuzu işgal etmiş, dinimizi dilimizi kültürümüzü çalmaya kalkmış kadınlarımıza annelerimize tecavüz etmeye kalkmış gelişmiş ülkelerdi. kendisi açıkca bu durumun bu ülkelerin güvenliğini bozacağını ve kendisini kullanarak islam dünyasındaki özgürlük heyecanını bastırıp yeniden esaret altına alabileceklerini açık seçik söylemiştir.
ve bitti mi? üstüne üstlük halife olduğunu idda eden bu zat dünyanın en büyük emperyalist devletnin başkanına
peki sizce bu mektup işe yaradı mı ? kısmen... evet ingilizler kendisini yeniden halife ilan etti ve hindistan'daki isyanları bastırmak için kullanma kararı aldı. ancak daha sona bundan vaz geçtiler neden mi? bunun sebebini sizlere hindistan kralı naim'in bakanlar kurulu'na yazdığı mektuptan kısa cümlelerle özetleyebiliriz.
"bugün hindistan'da müslümanlar atatürk'e islamın son şampiyonu, allah'ın kılıcı gibi unvanlar vermiş durumdalar. sanırım ki vahdettin'i halife ilan etmek hele ki bir de buraya getirmek isyanları daha da arttıracaktır. bugün atatürk islam dünyasının kahramanı olmuş durumda."
ve bu mektup üzerine vahdettin kullanılmaktan vazgeçilmiştir. peki gerçekten de vahdettin'den o dönemde nefret mi edilmekteydi?
bunu anlamak için savaşın kazanıldığı dönemlere gidelim. istiklalimizi kazandığımız günlerde yıldız sarayı'nın önüne gelip kalabalık gruplar eylemler yapmaktaydı. tramvayların üstüne "kahrol vahdettin" şeklinde pankartlar asılmaktaydı.zaten bu yüzden ingiliz yüksek komiseri robeck'den vahdettin açıkca sığınma talep etmiş ve ingiliz zırhlısına binip kaçıp gitmişti. çünkü can güvenliğinin olmadığını açıkca görmüştü.
2- vahdettin'in serv antlaşmasında imzası yoktur yalanı:
yalanların en büyüklerinden birisi de budur. bugün mustafa armağan gibi çeşitli kaygılarla tarihi saptırmaya çalışan zavallılar bu konuyu şöyle açıklamaktadır. "vahdettin'in imzası o metinde yok üstüne üstlük meclis de kapalı yani antlaşma onaylanamadı."
peki bu zat sizce şunu bilmiyor mu? 22 temmuz 1920 günü saltanat şurasının toplandığını ve 45 üst düzey osmanlı yöneticisinin bu şurada uzun bir süre görüşme yaptığını? bu görüşme esnasında ingilizlerin serv onaylanmazsa istanbul'un dahi elimizden alınabileceğine dair metinler okunduğunu? tabii ki biliyor ama gizliyor.
üstüne üstlük bu görüşme sonucunda 45 görevlinin 44'ü damat ferit ve vahdettin dahil serv antlaşmasını onaylamıştır.
sadece bir kişi ayağa kalkmayarak vatanı satmamıştır. o kişinin adı da:
"topcu feriki rıza paşadır." serv antlaşması paris'de osmanlı devletinin görevlendirdiği içlerinde rıza tevfik paşanın da olduğu 3 kişi tarafından imzalanmıştır. lozan antlaşmasında da atatürk'ün imzası yoktur. ama imzalanmasını isteyen ve antlaşma şartlarını belirlemesi için oraya ismet inönü'yü gönderen atatürk'tü. atatürk, kazım karabekir, ali fuat cebesoy gibi kahramanlar anadolu'da direniş başlatmaya çalışırken, ya istiklal ya ölüm, böyle bir millet esir düşeceğine yok olsun daha iyi derken damat ferit ve ona kızını vererek kendisini damadı yapan hain vahdettin düşmanın karşısında korkakça titremiş makamlarının derdine düşmüştür.
bu konuyu bakın ingiliz yüksek baş komiseri robeck'in adamları ingiltere hükümeti'ne yazdıkları raporda nasıl belirtiyor.
"padişah yıldız sarayı'nda korkakca titriyor osmanlı devleti apdülhamit dönemindeki zeka ve cesaretten de artık yoksun." diyerek durumu özetliyordu. kaldı ki ingiliz muhipleri cemiyeti ile vahdettin arasındaki yakınlık da rahip frew ve sahit molla adındaki türk düşmanı iki kişi arasındaki yazılan mektuplarda dahi geçmektedir.
3- vahdettin'in ingilizlerle imzaladığı gizli antlaşma:
bu antlaşma ilk olarak amerikan the new york herald tribune gazetesinde çıkmtır. bizimle ankara antlaşmasını imzalayan fransızların temsilcisi franklin bouillon bu antlaşmayı ele geçirdiğinde bir amerikan gazetesinde çıkmasının daha etkileyici olduğunu söylemiştir. ayrıca atatürk bu antlaşmayı nutuk'da bir başka ihanet belgesi olarak göstermiştir.
12 eylül 1919 günü damat ferit paşa ile vahdettin'in temsilcisi sıfatıyla ingilizler arasında bir antlaşma imzalanmıştır. vahdettin ingilizlere daha cazip teklifler sunarak taviz üstüne taviz vermiş vatanın her köşesini düşmana teslim etmiştir. atatürk bu antlaşma hakkında nutukda şöyle söylemiştir.
--spoiler--
"12 Eylül 1919'da sadrazam Damat ferit ile ingiliz temsilcisi arasında imzalandığı ve az sonra padişahça onaylandığı ileri sürülen bir gizli antlaşma fransızlarca ele geçirilip yayınlanmıştır.Bu belgenin gerçekten var olup olmadığı üzerinde çok tartışılmıştır.Aancak o sırada duruma ve hem ingilizlerin,hemde padişahın istek ve düşüncelerine çok uygun olduğu ve bunların kağıt üzerine dökülmesinden ibaret bulunduğu için gerçek durumun bir ifadesi sayılabilir.(...)
vahdettin'in ingilizlerle olan gizli antlaşmasının maddeleri:
1.ingiltere Hükümeti kendi kumandası altında Türkiye'nin bütünlüğünü ve bağımsızlığını garanti eder.
2.istanbul,Hilafet ve saltanat merkezi olacak ve boğazlar ingiltere'nin kontrolüne bırakılcaktır.
3.Türkiye bağımsız bir kürdistan kurulmasına engel olmayacaktır.
4.Bunlara karşılık Türkiye ingiltere'nin suriye ve el cezire hakimiyetini sağlayacak ve hilafete ait manevi kudretve yetkinin ingiltere'nin lehinde gerek suriye bölgesinde ve gerekse Müslümanların yaşadığı diğer yerlerde egemen kılınmasını vaat eder.
5.Milli akımların önüne geçebilmek için Türkiye'de yeniden kurulacak olan Meşruti yönetime karşı meydana gelecek olumsuzlukları etkisiz hale getirmek için ingiltere Hükümeti bir zabıta teşkilatı kuracaktır.
6.Türkiye,Mısır ve Kıbrıs üzerindeki bütün haklarından vazgeçerek ,özel ve resmi niteliği olan ingiltere hükümeti konferansta,Türk temsilcilerinin bu yöndeki arzularını kabul edecektir.
7.Barış şsartlarının tekrarındansonra padişah,dördüncü maddeki özelliği konuşmak için ingiltere hükümetiyle ayrıca bir sözleşme imzalayacaktır.Bu sözleşmenin maddeleri gizli tutulacaktır.
görüyorsunuz 2. maddede abd başkanına yazdığı mektupdaki isteğini ingilizlerden yinelemiş makam sevdasını göstermiştir. söylenecek çok söz olmasına rağmen söyleyemiyorum lakin okuma alışkanlığı olmayan bir sözlük olduğumuzdan kısa kesme gereği duyuyor ve son başlığı kısaca açıklayarak yazımı bitiriyorum.
4- vahdettin'in ingilizlere sığınma talebi
atatürk osmanlı hanedanını hanedanın dirilme çabaları yüzünden kovmuştur. kaldı ki çarlık devriminde veya fransız ihtilalinde kral ailesinin son bebeğine kadar öldürlürken atatürk bir de hanedana ömür boyu yetecek kadar maaş bağlamış ve öyle sürmüş malları ve mülkeriniyse devlet idaresine almıştır.
vahdettin normalde veliaht dahi değildi. veliaht yusuf izzettin 1916 yılında ittihatçılar tarafından öldürlünce taht ona kalmıştı. vahdettin bir besteciydi ve islam hukukcusuydu. devlet işleriyle alakası yoktu. bunu kendisi dahi tahta çıkınca "şaşkın bir haldeyim." diyerek dile getirmiştir. ayrıca kendisi sarayın tütüncü başının da dile getirdiği gibi sanılanın aksine içki içen birisiydi. tütüncübaşı şükrü efendi kendisine içki aldırdığını bizzat şam röportajında anlatmıştır. ayrıca ölmekten korktuğunu da "gitti gidiyoruz şükrü" diyerek belli ediyordu. şükrü efendi o kadar yakındı ki kendisine sabahları vahdettin'i dahi o giydiriyordu. ayrıca bu bilgilerin daha fazlasını "vahdettin'in son günleri kitabı"nda bulabilirsiniz. ayrıca vahdettin ilk eşine evlenirken başka kadınlarla evlenmeyeceği sözünü de vermiş ancak bu sözü sadece 7 yıl tutmuş ardından başka kadınlarla da evlenmiştir.
evet bugün belirli bir kesimin savunduğu insanın çok küçük bir kısmını sizlerle paylaştım. şimdi ingilizlere sığınma teklifini anlattığı metni sizlerle paylaşıyoruz.
"Dersaadet işgal Orduları Başkumandanı"
General Harington Cenaplarına
a
"istanbul'da hayatımı tehlikede gördüğümden ingiltere devlet-i fahimanesine iltica ve bir an evvel mahall-i ahare naklimi talep ederim efendim. 16 Teşrinisani 1922"
zorunlu edit;
okumayanlar için; yok atatürk bir ingiliz valisi olarak çalışırım demişte, asıl hain oymuşta... cevabı kankanızdan alın; hasktir diyorum hasiktir.
milletin selameti için tahtını ve servetini terketmiş fedakar insan. ona yatacak bi mezarı çok görenlerdir hain olanlar. tahtına düşkün olanlardan bu milleti korusun yüce ilah!
tam olarak vatan haini değil korkaklığının en büyük sebebi, bana göre istanbul'un Yunanlılara ingilizler tarafından verilmesi tehdidiydi. bu ciddi bir meseledir. adam bunu göze alamamış.
ahhh olurmu vahdettin sadece işgalci güçlere yardım etti o kadar şeyden vatan haini olunurmu? asıl vatan haini mesleğini icra edipte kendi köken takımına gol atan adını bile zikretmekten tiksindiğim igrenc pis adam mesut özil değilmidir?
evet diyenlerinde hayır diyenlerinden kendi düşüncelerini destekleyecek sağlam kayıtlar belgeler bulabildiği durumdur. Neticesinde yakın zaman bir olayımız için objektif bir ekibin budur budur demesi lazımdır bence. Velhasılı çok magazin yapılası bir konu değildir
Necip Fazıl Kısakürek'in ifadesi ile:
"Osmanlı imparatorluğu'nun siyaset mezbahasında koca ve yaralı bir fil gibi yere çöktürüldüğü ve tepesine asırların hesabı yükletildiği bir hengamede başa geçmeye mecbur olmak ve peşinden milleti ve devleti kurtarmanın planını bizzat tertipledikten sonra, zafer kazanılır kazanılmaz, milli hınca hedef diye gösterilmekten büyük felaket ve talihsizliğe acaba tarihte hangi misal denk düşebilir?"
to: his exellency, general harington,
c-inc of the forces of occupation,
in constantinople.
sir,
considering my life in danger in constantinople, i take refuge with the British Government, and request my transfer as soon as possible from constatinople to another place. november 16th, 1922.
mehmet vahdeddin,
caliph of the mussulmans
*********************************
Dersaadet (istanbul) Orduları başkumandanı general harington cenaplarına (ekseanslarına)
istanbul'da hayatımı tehlikede gördüğümden ingiltere devleti fahimesine (büyük devlet) iltica (sığınma) ve bir an evvel istanbul'dan mahalli ahara (başka yere) naklimi talep ederim. 16 Kasım 1922.
Halifei müslim
Mehmet Vahidettin
atatürk nutukta hain dedi diye kemalistler hain ilan ettiler bu adamı.
aynı kemalistler nazım hikmet i de komünistim diyince hain ilan etmemişler miydi?
vahdettin hain değildir kanımca.
başlı başına nutuk'ta atatürk'ün " soysuz, hain " gibi sözler ile cevabını verdiği sorudur.
yani evet, hainin önde gideni idi. hemde kendini ingilizlere satıp, ülkeyi onlara peşkeş çekecek kadar.
bu soruya cevap vermeden önce tarihi kaynakları ve belgeleri araştırmak ve sağlıklı bir çıkarım yapmak gerekmektedir.
vahidettin ve damat ferit hakkındaki bazı ingiliz belgeleri;
vahidettin 24 kasım 1918'de, the daily mail muhabiri g. ward price'a şöyle der: "ingiliz milletine kuvvetli sevgi ve hayranlık duygularımı babam sultan abdülmecit'ten miras aldım.ermenilerin öldürülmeleri.. kalbimi yaralamıştır.adalet çok geçmeden yerini bulacaktır." (jeschke, ing. belgeleri s.4)
karadeniz ordusu başkomutanı general milne'in 16 aralık 1918 günlü raporu: "padişah, yeğeni sami beyi ordu karargahına göndererek, türkiye'nin idaresini mümkün olduğunca çabuk ele alması için britanya hükümetinden istirhamda bulundu, barışın beklenilmesi halinde geç kalınmış olacağını söyledi, britanya memurlarının kontrol maksadıyla memleket dahiline gönderilmesini ve britanya subaylarının idareye yardımda bulunmalarını rica etti." (jeschke, ing. belgeleri s.4)
damat ferit 9 mart 1919'da amiral webb'i ziyater eder. amiral görüşmeyle ilgili raporunda şunları belirtiyor: "kendisinin ve padişah efendisinin ümitlerinin allah'tan sonra ingiltere krallık hükümetinde toplandığını beyan etti ve bunun londra'ya bildirilmesini istedi" (jeschke ing. belgeleri s.9)
damat ferit 30 mart 1919'da ingiliz yüksek komiseri amiral de robeck'i ziyaret ederek, "babası abdülmecit'in vahidettin'i ingiliz devletine ve ingilizlere dostluk duyguları ile yetiştirdiğini, bugün takip ettiği gayenin osmanlı hükümetini ingiltere devletine mutlak bir teslimiyetle bağlamak olduğunu" söyler ve sultan vahidettin ile birlikte hazırladığını belirttiği gizli bir proje verir. projenin başlıca hükümleri:
1. doğu anadoludan verilecek topraklarla bağımsız ve ya özerk bir ermenistan cumhuriyeti kurulacaktır.
2.ingiltere, türkiye'nin dışa karşı bağımsızlığını korumak ve iç asayişi sağlamak için gerekli gördüğü yerleri 15 yıl süreyle işgal edebilecektir.
3. ingiltere, osmanlı bakanlıklarında gerekli görülen yerlere ingiliz müsteşarlar tayin edebilecektir.
4. ingiltere her ile bir başkonsolos tayin edecek ve bunlar 15 yıl müddetle valinin müşaviri olarak görev yapacaklardır.
5. belediye ve parlemento seçimleri ingiliz konsoloslarının kontrolleri altında yapılacaktır.
6. ingiltere, devlet merkezinde ve illerde maliyeyi sıkı bir kontrole tabi tutmak hakkına sahip olacaktır.
(amiral de robeck'in raporuna dayanarak, jeschke ing. belgeleri s.5 ve 38) ayrıca vahidettin'in babası abdülmecit, vahidettin henüz 4 aylıkken ölmüştür.
bu belgeler, buna benzer yüzlerce belgenin içinden alınmış sadece küçük bir bölümdür.
edit: soru tarzı bir başlık olduğu için, kendi çapımda cevabımı da vereyim;
vahidettin zayıf karakterli, olayların gelişimi ve yeni akımlardan habersiz bir insan ve yetersiz bir padişahtır. aslında tek derdi koltuğundan olmamaktır.
ingilizler ona, koltuk garantisi vermiş, mustafa kemal ve silah arkadaşları ise gerek konuşmaları gerekse eylemleriyle onun çağdaş türkiye'de yeri olmayacağını belli etmişlerdir.
işte bu yüzdendir ki vahidettin koltuğunu korumak için mücadele etmek yerine kendisine garanti verenlerin yanına geçmeyi tercih etmiş ve bir kumar oynamıştır.
sözün dönüp dolaşıp laik anti-laik tartışmalarına geleceği aşikar olan konu. bir konuyu rahatlayıp kategorizasyonları bi kenara bırakıp tartışamayacağımızın götergelerinden biri
"bir insanın dünyevi olarak isteyeceği her şey vahdettinde mevcuttu, derdine ne oldu ki hainlik etsin" diye cevaplanacak bir sorudur...
insan para pul şan şöhretten başka ne isteyebilir, bunların hepsini elde edebilecek bir kişi neden vatanına ihanet etsin, hangi menfaat için? üstelik o ülkenin sahibi olarak geçen bir kişi...
vahdettin vatanın kurtulması için kendini hain sıfatının altına bilerek sokmuş da olabilir. atatürk e sen git milleti örgütle beni ve padişahlığımı tanıma, benim imzaladığım sevr de pok yoluna gitsin demiş olabilir. çünkü bu işi bir tek atatürk becerebilirdi... farkı açıdan da değerlendirmek lazım bu mevzuyu. yada bırakalım da önümüze bakalım...
bize anlatılan resmi tarih kendi içinde bile ciddi çelişkiler içermektedir ve yalanlar da tabi ki. bu konu da ilkokul öğretmenim bize ''vahdettin, düşmanlarla ortak olup ülkeyi satmıştır, kendi menfaatinin düşmanlarla birleştirmiştir ve vatan hainidir. atatürk gelmiş yurdumuzu düşmanlardan kurtarmıştır'' derdi. fakat hayat tecrübemiz biraz artınca gördük ki mutlak iyi ve mutlak kötü kavramları ancak masallarda ve türk filmlerinde varmış. gerçek hayat bambaşkaymış. peki neden böyle anlatıldı.? bu olay acaba münferit miydi? yoksa resmi ideoloji bu masalları ile ayakta kalmaya mı uğraşıyordu? bilemem...
not: mustafa belgeselinde atatürk'ün vahdettin'le görüştüğü belirtilir. ve bu olay atatürk'ün ağzından çizdiği görüşme odası krokisi ile desteklenerek anlatılır