atatürk nutukta hain dedi diye kemalistler hain ilan ettiler bu adamı.
aynı kemalistler nazım hikmet i de komünistim diyince hain ilan etmemişler miydi?
vahdettin hain değildir kanımca.
to: his exellency, general harington,
c-inc of the forces of occupation,
in constantinople.
sir,
considering my life in danger in constantinople, i take refuge with the British Government, and request my transfer as soon as possible from constatinople to another place. november 16th, 1922.
mehmet vahdeddin,
caliph of the mussulmans
*********************************
Dersaadet (istanbul) Orduları başkumandanı general harington cenaplarına (ekseanslarına)
istanbul'da hayatımı tehlikede gördüğümden ingiltere devleti fahimesine (büyük devlet) iltica (sığınma) ve bir an evvel istanbul'dan mahalli ahara (başka yere) naklimi talep ederim. 16 Kasım 1922.
Halifei müslim
Mehmet Vahidettin
Necip Fazıl Kısakürek'in ifadesi ile:
"Osmanlı imparatorluğu'nun siyaset mezbahasında koca ve yaralı bir fil gibi yere çöktürüldüğü ve tepesine asırların hesabı yükletildiği bir hengamede başa geçmeye mecbur olmak ve peşinden milleti ve devleti kurtarmanın planını bizzat tertipledikten sonra, zafer kazanılır kazanılmaz, milli hınca hedef diye gösterilmekten büyük felaket ve talihsizliğe acaba tarihte hangi misal denk düşebilir?"
evet diyenlerinde hayır diyenlerinden kendi düşüncelerini destekleyecek sağlam kayıtlar belgeler bulabildiği durumdur. Neticesinde yakın zaman bir olayımız için objektif bir ekibin budur budur demesi lazımdır bence. Velhasılı çok magazin yapılası bir konu değildir
ahhh olurmu vahdettin sadece işgalci güçlere yardım etti o kadar şeyden vatan haini olunurmu? asıl vatan haini mesleğini icra edipte kendi köken takımına gol atan adını bile zikretmekten tiksindiğim igrenc pis adam mesut özil değilmidir?
tam olarak vatan haini değil korkaklığının en büyük sebebi, bana göre istanbul'un Yunanlılara ingilizler tarafından verilmesi tehdidiydi. bu ciddi bir meseledir. adam bunu göze alamamış.
milletin selameti için tahtını ve servetini terketmiş fedakar insan. ona yatacak bi mezarı çok görenlerdir hain olanlar. tahtına düşkün olanlardan bu milleti korusun yüce ilah!
zorunlu edit;
okumayanlar için; yok atatürk bir ingiliz valisi olarak çalışırım demişte, asıl hain oymuşta... cevabı kankanızdan alın; hasktir diyorum hasiktir.
merhaba önyargılı sözlüğümün sıradan okuru veya yazarı. her zaman yaptığım gibi kendimi ve amacımı tanıtıyım ki sonrasında başlığı okuyup doğrudan oylama işlemine geçmeyiniz.
amacım bugün tarihte gizlenen ve bizlere anlatılmayan olayları anlatmakla beraber aynı zamanda da günümüzde tarihi çeşitli kaygılarla saptıran kimseleri başarısız kılmaktır.
vahdettin son osmanlı padişahıdır. ve bu kişi belki de en talihsiz padişahtır. kendisi hakkındaki öğrenilmesi gerekenleri sizlere çeşitli başlıklarla sunuyorum.
1- vahdettin'in amerikan başkanına yazdığı mektup
2- vahdettin'in serv antlaşmasında imzası yoktur yalanı
3- vahdettin'in ingilizlerle imzaladığı gizli antlaşma
4- vahdettin'in savaş kazanıldıktan sonra ingilizlerden kaçış için yardım istemesi
vahdettin'in hainliği konusunda anlatılabilecek çok şey vardır. atatürk'e kurduğu komplo gibi ancak bu yazıda en can alıcı olan konular kısa ve öz şekilde anlatılmaya çalışılacaktır.
1- vahdettin'in amerikan başkanına yazdığı mektup:
Siyasi olayların ve gelişmelerin tüm iç yüzünü, hangi nedenlerden dolayı
Saltanat merkezimi geçici bir süre için terk etmek zorunda kaldığımı
biliyorsunuz. Bu konuda ayrıntılı bilgi sunmayı gereksiz görüyorum.
Bu süresiz uzaklaşmanın, babadan kalma sahip olduğum Saltanat ve Hilafet
makamından vazgeçtiğim anlamına gelmeyeceği açıktır. Ankara meclisi gibi bir
isyancı fitnenin bu konuda alacağı tüm kararların geçersiz olacağını
bildiririm. Şöyle ki;
islam Hilafetinin Osmanlı Saltanatı'ndan soyutlanması ve ayrılması ve
Hilafetin tümüyle kaldırılması dini, kavmiyeti, vatanı belirsiz ve karışık
askerlerden ve öteki sınıflardan oluşan küçük bir şer zümresinin kısmen
zorla ve kısmen bilgisizlik ve gafletle yönlendirdiği beş-altı milyonluk
Türk kavminin yetki alanı içinde değildir.
Bu ancak tüm islam dünyasınca atanan uzman kişilerden oluşan bir meclisin
toplanması ve tüm din bilginlerinin ortak kararı ile çözümlenecek büyük bir
evrensel sorundur. islam bilginlerinin bildiği üzere şeriata aykırı kararlar
herhangi makamdan olursa olsun sonuçsuz kalmaya mahkumdur.
Bundan başka bu durumun, içinde bulunulan koşullarda islam dünyasında
sonuçları pek vahim olabilecek büyük bir heyecana yol açacaktır.. Ayrıca
gelişmiş ülkelerin iç güvenliklerine de büyük bir etki yapacaktır.
Hanedanımın ileri gelenleri aleyhinde Ankara meclisi tarafından kabul
edilen sürgün ve kovma, emlakine ve bireysel mallarına el koyma gibi haksız
kararları hanedanım bireylerini, insan ve kişilik haklarından soyutlar
mahiyettedir.
Bu konuda yüce kişiliğiniz ve cumhuriyet hükümetiniz tarafından olanaklar
ölçüsünde yapılabilecek yardımları pek değerli sayacağımı açıklamaya gerek
yoktur. Bu vesile ile sağlıklı olmanızı yüce haktan niyaz eylerim.
--spoiler--
13 Mart 1924
Mehmet Vahdeddin Han
Kaynaklar: ABD arşivi 867.00/1788/4118; Toplumsal Tarih sayı 142; Murat Bardakçı, Şahbaba, s. 337; Yılmaz Çetiner, Son Padişah Vahdeddin, s. 395
--spoiler--
bu mektup dahi söz konusu kişinin hain olduğuna tek başına delil değil midir?
bakınız mektupda kendisi açıkca savaşı kazanan türkiye büyük millet meclisini nasıl tanımlıyor:
"hilafetin kaldırılması dini, vatanı, kavmiyeti, vatanı belirsiz ve karışık askerlerden ve öteki sınıflardan oluşan küçük bir şer zümresinin kısmen zorla ve kısmen bilgisizlik ve gafletle yönlendirdiği beş- altı milyonluk türk kavminin yetki alanı içinde değildir."
vatanını düşünen bir kişi halkını cehalet içinde 5-6 milyonluk bir türk kavmi diye tanımlar mı?
tmbb'de bu ülke için canını ortaya koymuş mebuslara dini kavmiyeti ne idüğü belirsiz şer zümresi denilebilir mi?
ve kendisi bununla da kalmıyor ve devam ediyor:
"bundan başka içindelunulan koşullarda islam dünyasında sonuçları pek vahim olabilecek büyük bir heyecana yol açacaktır ayrıca gelişmiş ülkelerin iç güvenliklerine de büyük bir etki yapacaktır."
gördüğünüz gibi kendisi gelişmiş ülkeleri pek bir düşünmktedir? peki kimdir bu gelişmiş ülkeler?
tabii ki daha 3 yıl önce ülkemizi anadolumuzu işgal etmiş, dinimizi dilimizi kültürümüzü çalmaya kalkmış kadınlarımıza annelerimize tecavüz etmeye kalkmış gelişmiş ülkelerdi. kendisi açıkca bu durumun bu ülkelerin güvenliğini bozacağını ve kendisini kullanarak islam dünyasındaki özgürlük heyecanını bastırıp yeniden esaret altına alabileceklerini açık seçik söylemiştir.
ve bitti mi? üstüne üstlük halife olduğunu idda eden bu zat dünyanın en büyük emperyalist devletnin başkanına
peki sizce bu mektup işe yaradı mı ? kısmen... evet ingilizler kendisini yeniden halife ilan etti ve hindistan'daki isyanları bastırmak için kullanma kararı aldı. ancak daha sona bundan vaz geçtiler neden mi? bunun sebebini sizlere hindistan kralı naim'in bakanlar kurulu'na yazdığı mektuptan kısa cümlelerle özetleyebiliriz.
"bugün hindistan'da müslümanlar atatürk'e islamın son şampiyonu, allah'ın kılıcı gibi unvanlar vermiş durumdalar. sanırım ki vahdettin'i halife ilan etmek hele ki bir de buraya getirmek isyanları daha da arttıracaktır. bugün atatürk islam dünyasının kahramanı olmuş durumda."
ve bu mektup üzerine vahdettin kullanılmaktan vazgeçilmiştir. peki gerçekten de vahdettin'den o dönemde nefret mi edilmekteydi?
bunu anlamak için savaşın kazanıldığı dönemlere gidelim. istiklalimizi kazandığımız günlerde yıldız sarayı'nın önüne gelip kalabalık gruplar eylemler yapmaktaydı. tramvayların üstüne "kahrol vahdettin" şeklinde pankartlar asılmaktaydı.zaten bu yüzden ingiliz yüksek komiseri robeck'den vahdettin açıkca sığınma talep etmiş ve ingiliz zırhlısına binip kaçıp gitmişti. çünkü can güvenliğinin olmadığını açıkca görmüştü.
2- vahdettin'in serv antlaşmasında imzası yoktur yalanı:
yalanların en büyüklerinden birisi de budur. bugün mustafa armağan gibi çeşitli kaygılarla tarihi saptırmaya çalışan zavallılar bu konuyu şöyle açıklamaktadır. "vahdettin'in imzası o metinde yok üstüne üstlük meclis de kapalı yani antlaşma onaylanamadı."
peki bu zat sizce şunu bilmiyor mu? 22 temmuz 1920 günü saltanat şurasının toplandığını ve 45 üst düzey osmanlı yöneticisinin bu şurada uzun bir süre görüşme yaptığını? bu görüşme esnasında ingilizlerin serv onaylanmazsa istanbul'un dahi elimizden alınabileceğine dair metinler okunduğunu? tabii ki biliyor ama gizliyor.
üstüne üstlük bu görüşme sonucunda 45 görevlinin 44'ü damat ferit ve vahdettin dahil serv antlaşmasını onaylamıştır.
sadece bir kişi ayağa kalkmayarak vatanı satmamıştır. o kişinin adı da:
"topcu feriki rıza paşadır." serv antlaşması paris'de osmanlı devletinin görevlendirdiği içlerinde rıza tevfik paşanın da olduğu 3 kişi tarafından imzalanmıştır. lozan antlaşmasında da atatürk'ün imzası yoktur. ama imzalanmasını isteyen ve antlaşma şartlarını belirlemesi için oraya ismet inönü'yü gönderen atatürk'tü. atatürk, kazım karabekir, ali fuat cebesoy gibi kahramanlar anadolu'da direniş başlatmaya çalışırken, ya istiklal ya ölüm, böyle bir millet esir düşeceğine yok olsun daha iyi derken damat ferit ve ona kızını vererek kendisini damadı yapan hain vahdettin düşmanın karşısında korkakça titremiş makamlarının derdine düşmüştür.
bu konuyu bakın ingiliz yüksek baş komiseri robeck'in adamları ingiltere hükümeti'ne yazdıkları raporda nasıl belirtiyor.
"padişah yıldız sarayı'nda korkakca titriyor osmanlı devleti apdülhamit dönemindeki zeka ve cesaretten de artık yoksun." diyerek durumu özetliyordu. kaldı ki ingiliz muhipleri cemiyeti ile vahdettin arasındaki yakınlık da rahip frew ve sahit molla adındaki türk düşmanı iki kişi arasındaki yazılan mektuplarda dahi geçmektedir.
3- vahdettin'in ingilizlerle imzaladığı gizli antlaşma:
bu antlaşma ilk olarak amerikan the new york herald tribune gazetesinde çıkmtır. bizimle ankara antlaşmasını imzalayan fransızların temsilcisi franklin bouillon bu antlaşmayı ele geçirdiğinde bir amerikan gazetesinde çıkmasının daha etkileyici olduğunu söylemiştir. ayrıca atatürk bu antlaşmayı nutuk'da bir başka ihanet belgesi olarak göstermiştir.
12 eylül 1919 günü damat ferit paşa ile vahdettin'in temsilcisi sıfatıyla ingilizler arasında bir antlaşma imzalanmıştır. vahdettin ingilizlere daha cazip teklifler sunarak taviz üstüne taviz vermiş vatanın her köşesini düşmana teslim etmiştir. atatürk bu antlaşma hakkında nutukda şöyle söylemiştir.
--spoiler--
"12 Eylül 1919'da sadrazam Damat ferit ile ingiliz temsilcisi arasında imzalandığı ve az sonra padişahça onaylandığı ileri sürülen bir gizli antlaşma fransızlarca ele geçirilip yayınlanmıştır.Bu belgenin gerçekten var olup olmadığı üzerinde çok tartışılmıştır.Aancak o sırada duruma ve hem ingilizlerin,hemde padişahın istek ve düşüncelerine çok uygun olduğu ve bunların kağıt üzerine dökülmesinden ibaret bulunduğu için gerçek durumun bir ifadesi sayılabilir.(...)
vahdettin'in ingilizlerle olan gizli antlaşmasının maddeleri:
1.ingiltere Hükümeti kendi kumandası altında Türkiye'nin bütünlüğünü ve bağımsızlığını garanti eder.
2.istanbul,Hilafet ve saltanat merkezi olacak ve boğazlar ingiltere'nin kontrolüne bırakılcaktır.
3.Türkiye bağımsız bir kürdistan kurulmasına engel olmayacaktır.
4.Bunlara karşılık Türkiye ingiltere'nin suriye ve el cezire hakimiyetini sağlayacak ve hilafete ait manevi kudretve yetkinin ingiltere'nin lehinde gerek suriye bölgesinde ve gerekse Müslümanların yaşadığı diğer yerlerde egemen kılınmasını vaat eder.
5.Milli akımların önüne geçebilmek için Türkiye'de yeniden kurulacak olan Meşruti yönetime karşı meydana gelecek olumsuzlukları etkisiz hale getirmek için ingiltere Hükümeti bir zabıta teşkilatı kuracaktır.
6.Türkiye,Mısır ve Kıbrıs üzerindeki bütün haklarından vazgeçerek ,özel ve resmi niteliği olan ingiltere hükümeti konferansta,Türk temsilcilerinin bu yöndeki arzularını kabul edecektir.
7.Barış şsartlarının tekrarındansonra padişah,dördüncü maddeki özelliği konuşmak için ingiltere hükümetiyle ayrıca bir sözleşme imzalayacaktır.Bu sözleşmenin maddeleri gizli tutulacaktır.
görüyorsunuz 2. maddede abd başkanına yazdığı mektupdaki isteğini ingilizlerden yinelemiş makam sevdasını göstermiştir. söylenecek çok söz olmasına rağmen söyleyemiyorum lakin okuma alışkanlığı olmayan bir sözlük olduğumuzdan kısa kesme gereği duyuyor ve son başlığı kısaca açıklayarak yazımı bitiriyorum.
4- vahdettin'in ingilizlere sığınma talebi
atatürk osmanlı hanedanını hanedanın dirilme çabaları yüzünden kovmuştur. kaldı ki çarlık devriminde veya fransız ihtilalinde kral ailesinin son bebeğine kadar öldürlürken atatürk bir de hanedana ömür boyu yetecek kadar maaş bağlamış ve öyle sürmüş malları ve mülkeriniyse devlet idaresine almıştır.
vahdettin normalde veliaht dahi değildi. veliaht yusuf izzettin 1916 yılında ittihatçılar tarafından öldürlünce taht ona kalmıştı. vahdettin bir besteciydi ve islam hukukcusuydu. devlet işleriyle alakası yoktu. bunu kendisi dahi tahta çıkınca "şaşkın bir haldeyim." diyerek dile getirmiştir. ayrıca kendisi sarayın tütüncü başının da dile getirdiği gibi sanılanın aksine içki içen birisiydi. tütüncübaşı şükrü efendi kendisine içki aldırdığını bizzat şam röportajında anlatmıştır. ayrıca ölmekten korktuğunu da "gitti gidiyoruz şükrü" diyerek belli ediyordu. şükrü efendi o kadar yakındı ki kendisine sabahları vahdettin'i dahi o giydiriyordu. ayrıca bu bilgilerin daha fazlasını "vahdettin'in son günleri kitabı"nda bulabilirsiniz. ayrıca vahdettin ilk eşine evlenirken başka kadınlarla evlenmeyeceği sözünü de vermiş ancak bu sözü sadece 7 yıl tutmuş ardından başka kadınlarla da evlenmiştir.
evet bugün belirli bir kesimin savunduğu insanın çok küçük bir kısmını sizlerle paylaştım. şimdi ingilizlere sığınma teklifini anlattığı metni sizlerle paylaşıyoruz.
"Dersaadet işgal Orduları Başkumandanı"
General Harington Cenaplarına
a
"istanbul'da hayatımı tehlikede gördüğümden ingiltere devlet-i fahimanesine iltica ve bir an evvel mahall-i ahare naklimi talep ederim efendim. 16 Teşrinisani 1922"
şarkıcı değil miydi bu vahdettin. hani bir şarkı vardı 'aynı nakarat, hep aynı aynı... yarısı bayat.' diye sürüp giden. hiç bir şarkı yüzünden adam vatan haini ilan edilir mi kuzum.
Niye sorunsal haline getirildiğini anlayamadığım olay.
Diyelim ki tertemizdi, yeni doğmuş kedi yavrusu gibiydi, yeni açılmış defter yaprağından farksızdı, cennetten az önce düşmüştü, herkes de aleyhine çalıştı; tarihi çarpıtanlar, adamı karalamak için sadece Türkiye tarihini değil nasıl beceriyse dünya tarihini değiştirme başarısını da gösterdi. Tamam da bunlar neticeyi değiştirir mi?
Senin üç cihana hükmediyor diye övündüğün osmanlı bir avuç toprağa kalmış, bi yığın ulus olma meraklısı zibidi, denize düşen ineğe saldıran piranhalar gibi orandan burandan toprak koparmaya bakıyor, ulan ingiliz donanması başkentinin ortasına gelmiş cirit atıyor, sen bunları bastıramadıktan, sen bunları kovamadıktan sonra sen alemin kralı olsan, gül goncası kadar temiz olsan ne yazar yavrum? Ege Yunanlıların elinde, Akdeniz italyanların elinde, Güneydoğu Fransızların elinde, Doğuda ermeniler, Musulda araplar, Trakyada Bulgarlar Yunanlılar, Marmarada Boğazlarda ingilizler cirit atıyor sen hala neyi savunuyorsun? Koca padişahsın burnunun dibine kadar girmelerine nasıl izin verdin? Japonya'da böyle bir şey olsa adamlar balık gibi sülaleriyle birlikte intihar etmişlerdi anladın artık sen onu.
Ey abiler, Osmanlı hayranları; Türkiye Cumhuriyeti, onlarca toprağını 1923'te kaybetmedi, 1699 Karlofça Anlaşmasından beri yenile bitirile o hale geldi, eder 230 küsur yıl, demezler mi senin onca Padişahın, üstelik halifeyken ne yaptı ne etti, nasıl böylesine devasa, güçlü bir imparatorluk böyle zayıf, zavallı hale düştü niye sorgulamazsın? Basiretsiz padişahlar, saray entrikaları ıvır zıvırlar mahvetmiş ülkeyi, kala kala bir avuç toprak kalmış üzerinde yaşayabileceğin, sen onu kurtaran adama şükretmiyorsun da, kalkmışsın ülkeyi batıran adamları savunmaya çalışıyorsun ne değişir öyleydi veya böyleydi, temizdi haindi?
Tarihi çarpıtmak isteyenler niye Fatih Sultan Mehmet'e laf atmazlar, niye Kanuni Sultan Süleyman hakkında iftira atmazlar, niye Yavuz Sultan Selim'e şöyle veya böyle demezler bi düşünsene?
Ha sen manen çok rahatlayacaksan aklansın Vahdettin, adına bir anıt dikilsin özür dilenen. Ama bırakın artık koca Osmanlıyı çökertmiş, tüm dünyanın gözünde rezil hale getirmiş, hiç kimsenin kaale almadığı, herkesin ne koparsak kardır diye köpek gibi saldırdığı bir ülkenin başında yöneticiyim diye miskin miskin oturan, bunların karşısında da acizlikten hiçbir şey yapamayanları övmeyi özlem duymayı. Yine aynı durumlara mı düşmek istersiniz?
haksız sorunsaldır. istanbul'dan hayır çıkmayacağını anlayıp m. kemal'in samsuna gitmesine yardım eden ingilizleri oyalayan bir insandı. ama hep hain olarak anıldı ne yazık ki.
yıllardır tartışılan sorunsaldır kendileri. bir görüşe göre vahdettin ülkenin içinde bulunduğu kötü durumun farkındadır ve mustafa kemal'in bu işin altından kalkacağına inanmaktadır. bunun neticesinde mustafa kemal'e gerekli desteği sağlayarak samsun'a göndermiştir. diğer görüşe göre ise vahdettin mustafa kemal'in isyankar tavırlarından rahatsız olmuş ve kuyusunu kazmak amacıyla ingilizlerle işbirliği yaparak ölüm fermanını çıkartmıştır. artık hangisine inanırsınız onu bilemem.
12 Eylül 1919'da ingiltere ile gizli bir antlaşmaya imza atan Vahdeddin, kendisine aşağıda dikte ettirilen maddeleri aynen kabul etmişti:
1- ingiliz Hükümeti, kendi mandası altında Türkiye'nin bütünlüğünü ve egemenliğini taahhüt eder.
2- istanbul Hilâfet ve saltanat merkezi olarak kalacak, istanbul ve Çanakkale Boğazları ingiltere'nin kontrolu altında olacaktır.
3- Türkiye bağımsız bir Kürdistan kurulmasına karşı çıkmayacaktır.
4- Osmanlı Devleti bilumum Müslüman memleketlerinde, Hilâfet nufuzunu ingiltere lehinde kullanmayı taahhüt eder.
5- Türkiye'de çıkabilecek millî hareketlerin önünü kesmek için, ingiltere Hükümeti kontrolünde olmak üzere ordu tesis edilebilir. ( Kuvay-i inzibatiye-Hilâfet Ordusu)
6- Türkiye, Kıbrıs üzerindeki bütün hukukundan feragat eder.
7- ingiltere Hükümeti Osmanlı varlığını korumayı taahhüt eder.
8- Padişah 4. maddeyi yeniden düzenlemek için ingiltere Hükümeti ile ayrıca bir mukavele teati edecektir.
Ayrıca: Milliyetçi bir hükümetin başa geçmesi halinde, ingiliz Yüksek Komiseri Amiral De Robeck tarafından 4 Ekim 1920 tarihinde, Sadrazam Damat(Ferit) Paşa aracılığı ile Padişah Vahdeddin'e gönderdiği bir taahhütname ile:
a- Padişah korunacaktır.
b- Padişah'ın izinsiz (ingilizlerden) olarak görevden çekilmesi uygun olmayacaktır.
c- Padişah Vahdeddin yurt dışına çıkmak (kaçmak) zorunda kalırsa kendisine mutlaka yardım edilecektir
".... ingiliz milletine kuvvetli sevgi ve hayranlık duygularımı Kırım Harbi'nde ingilizlerin müttefiki olan babam Sultan Abdülmecit'ten miras aldım. Şimdi bu sebepten memleketim ile Büyük Britanya arasında öteden beri mevcut dostane münasebetleri yenileyip kuvvetlendirmek için elimden gelini yapacağım."
Padişah Vahdettin bu güvenceleri ülkesini işgal edenlere veriyor ve onlara olan bağlılığını gösteriyordu.
Vahdettin'in tek düşündüğü ülkesi değil, tahtıydı.
ingilizlerin Türkiye yönetimine el koymasını istiyordu. Bunu da onlara her fırsatta aracılarla iletiyordu.
Ancak ingilizler öteki müttefikleri tedirgin edeceği için Vahdettin'in bu önerilerine sıcak bakmıyordu.
Vahdettin son çare olarak ingiltere yanlısı olmakla tanınan eniştesi Damat Ferit'i sadrazamlığa getirdi.
30 Mart 1919 günü Sadrazam Damat Ferit'i ingiltere Yüksek Komiser yardımcısı Amiral Webb'e gönderdi.
Padişah, sadrazamı aracılığıyla ingilizlere bağlılığını ve onlara karşı duyduğu sevgiyi yineledi.
Sadrazam Damat Ferit, Amiral Webb'e Padişah'ın Türkiye'nin ingilizlere yenildiğini, bu nedenle Türkiye'nin yalnız ingiltere'ye biat ettiğini belirttiğini söyledi.
Daha sonra da cebinden çıkardığı Padişah'la birlikte hazırladıkları memerandumu Amiral Webb'e verdi.
Memerandumda 15 yıl boyunca ingiltere'nin Türkiye'yi yönetmesi isteniyordu.
Vahdettin'in ülkeyi ingilizlere teslim etme ihaneti Mustafa Kemal önderliğindeki Kurtuluş Savaşı'nın zaferle sonuçlanması sonucunda gerçekleşmedi.
Ve tarihler 17 Kasım 1922'yi gösterdiği gün Vahdettin, ingiliz savaş gemisi Malaya'ya gizlice binerek ülkesinden kaçtı.
işte Padişah Vahdettin budur.
'Dersaadet işgal orduları başkumandanı General Harrington cenaplarına... istanbul'da hayatımı tehlikede gördüğümden, ingiltere devlet-i fahimanesine (yüce devletine) iltica ve bir an evvel naklimi taleb ederim efendim'
diye dilekçe yazıp, hiç utanmadan, 'halife-i müslimin' diye imzalayan, ingiliz işgal zırhlısı Malaya'nın ambarına fare gibi saklanarak kaçan, yurdumuzu düşmanlardan kurtarmaya çalışan Mustafa Kemal için idam fermanı yazan hain son osmanlı padişahıdır...
atatürke 19 mayıs 1919'da samsuna gitme emrini veren vahdettin, saltanatın yıkıldığını duyunca 'saltanat yıkılmış kime ne? halk kurtulmuş ya ona bak diyen vahdettin vatan haini oluyor tamam.