uzaydaki boşluğun dahi enerjiden ibaret olduğu gerçeğini kabul edersek şöyle der kısaca vahdet i vücud; bizim algılayabildiğimiz ve algılayamadığımız madde formunda olan veya olmayan her şey bir bütündür der, ve buna tanrıyı da dahil eder.
aslında allah'tan (c.c.) başka hiç bir şeyin olmadığını her şeyin ona bağlı olduğunu ve belli bir seviyeye çıkarsın o'na bağlanacağını iddia eden tasavvufi terim.
tassavvuf işlerinden anlama kapasitesi olmayanlar bu işe girmesin sapıtırlar. namaz kılan kaç kişi "miraç" seviyesine çıkıyor. hz. ali gibi kaç kişi baldırındaki oku namaz sırasında çıkarttırır da acısını hissetmez.
o yüzden kafanızı fazla yormayın.
Tasavvufta ehl-i olmayanın hal ile yaşamayanın kurcalamaması gereken mevzu olarak verilir. Onların görüşünde Tevhiddir bu.
Örneği de şudur. Usta çırağa seslenir şu raftaki kavanozu verir misin? diye. çırak hangisi der. Çırak şaşıdır çift görür. Bunun üstüne çırak elini uzatır derken vazoya çarpar da eli kırar kavanozu. alınması gereken ders ise şudur "şaşı iseniz kurcalamayın. imanın şer-i boyutu size bize yetecektir."
şii,batinilerin birleştiği anlayış. anlayışa göre: tüm varlıklar tanrının çeşitli belirim ve yansımalarıdır. bizzat birey tanrıdır. vahdet-i vücutta varlıklar, ayrı görünüşlerinden ayrılıp, tek tip formolojiye kavuşurlar. örneğin, muhyiddin ibni arabi, mevlana celaleddin i rumi gibi isimler, varlığın bu son kaynaşma ve benzeşme aşamasına erişmişlerdir. tanrı metalaştırlır, ottur tanrı, klozettir, böcektir. panteizm ile aynı paralelliktedir. zaten panteist düşüncenin babalarından spinoza vahdet-i vücudcu muhyiddin ibn arabi ile görüşme gerçekleştirebilmek için, endülüs diyarına varmıştır.
Tâliplere mânevî yolda zuhûr eden tevhîd iki türlüdür: (1) Tevhîd-i şuhûdî (vahdet-i şuhûd) ve (2) tevhîd-i vücûdî (vahdet-i vücûd). Tevhîdin birinci kısmı (vahdet-i şuhûd) bu yolun zarûrî hâllerindendir. Yani tâlibin (Hakk'ı arayan sâlikin) gördüğü şey bir olmadıkça ve kesret (çokluk) onun nazarından kalkmadıkça, velîlikteki ilk adım olan fenâ makâmından nasip alamaz. Tekliği (vahdet) görmek, her şeyi bir tek görmek değildir. Çünkü bu, bizzat çokluğu görmektir. Ancak o (tâlib) bu bir görme esnâsında çokluğu, tekliğin aynı olarak görür. Bu durum ise hakîkat (gerçeklik) bakımından bir şey ifâde etmez. Aynı şekilde, çokluk imkân âleminin husûsî veya hayâlî şekillerinden ve sûretlerinden ibâret değildir ki, sâdece onları ortadan kaldırmakla tekliği görmek mümkün olsun.
muhyiddin ibni arabi tarafından sistemleştirilen allah'ın birliğini anlatan terimdir. diğer varlıklar allah'ın tecellisidir.
bunu daha iyi anlayabilmek için alttaki beyiti inceleyelim.
kendi hüsnün lûblar şeklinde peyda eyledin
çeşm-i aşıktan dönüp sonra temaşa eyledin.
laedri
beyitte Allah ın kendi güzelliğini lûblar yani sevgililer şeklinde dünyada var ettiğini sonra aşıkların gözünden bu güzelliği seyretiğini belirtmiştir.
yani bir olan allah varlığını kesret şeklinde dünyaya serpiştirmiş ve bunları bir vücutta kendinde birleştirmiştir. burada kesret denizdeki dalgalarsa, deniz de allah ın varlığıdır.
pervane mum ilişkisinde de vahdet i vücudu görmek mümkündür şöyle ki;
karanlık bir gecede yanan mumun(sevgili) ışığı pervanenin(aşık) dikkatini çeker. pervane sevgiliye doğru uçmaya başlar fakat rakip unsuru olan sarsar rüzgarı pervaneyi yolundan alıkoyar. bir şekilde zar zor muma yaklaşan pervane ateşte yanar ve onunla bir olur. işte bu birlik vahdet i vücuttur. bu olayda sarsar rüzgarı edebiyatta rakiptir. tasavvufta ise rakip nefstir. eğer nefsi yenersen hakka ulaşırsın.
hallac i mansur ve nesimi nin uğruna öldüğü düşüncedir. ham sofuların yanlış anlamalarına karşı kendilerini anlatmaya çalışmamışlardır: sevgiliye kavuşmak bu kadar yakınken yolu uzatmak niye?
kelimelerle anlamlandırmaya çalışmak beyhude sonuçlara gebedir. nitekim "hal" gereklidir ki anlaşılsın. işin ehli bu "halden" yoksun olup bu mevzuları kurcalamayı samimiyetsizlik olarak addetmişlerdir. eğer idrak edilmek isteniyorsa kati suretle bir rehber eşliğinde ilerlemek icab etmektedir.
peşinen eklenilen not: gaye ders vermek değildir. maksudumuz, başlıktaki mevzuyu işin ehline sorduktan sonra aldığımız cevapları kendimizce not düşmektir.