ilişki demek abesle iştigaldir. ilişki mana itibari ile interactivite gerektirir. yan yanalık gerektirir. bu ise ilişki süsü verilmiş aldatmacadan ibarettir. uzaktan yemek sesiyle doymak, su sesiyle susuzluk gidermek gibi. boştur. ama yurdum insanının kaderidir o başka. sadece telefon operatörleri zevk alır bu tür ilişkilerden.
"karsisindakini uzmemek icin yalan soylemek" gibi bir olgu sokar eninde sonunda iliskinin icine ki en aci olani budur. yanlis yapmadigini bilirsin, aslinda karsindaki de bilir yanlis bir sey yapmayacagini, ama huzursuz olur. oyle ben kiskanc degilim, o bana sadik ve durust bi sevgili soylemleri kendini rahatlatmana yarar, ama uzun surmez. sonra sen onun iyiligi icin yalan soylemeye basladiginda ayni seyi onun da yapiyor oldugu suphesi baslar, off suphe, yalan, ozlem, gereksizdir. al sevgilini yanina saril sicacik ne gerek var uzak uzak allaskina.
neyse ki 3g var ve tugay ağbimizin reklamında ki gibi sevgililer hiç ayrılmadan sohbet edebilirler. düşünsenize ağbi otobüse biniyor yan koltuğa telefonu koyuyor, başka yolcu geliyor oturmak istiyor o zaman yok olmaz orada sevgilim var diyor. ne komik. aslında böyle anlatınca komik olmadı ama ironik bir durum bence.
özellikle üniversite zamanlarındaysanız çok zordur. çünkü insan dediğimiz olgu önce her zaman kendini düşünür. hani bu bencilliktir tamam ama bunun nedeni biraz da doğal yapıdan gelmektedir. o nedenle, bir ilişkiye başlandığında da genellikle herkes kendini düşünür. kendinin zevk alacağı şeyleri yapmak, kendi sözü geçmesi vs. vs. ancak yine yanyana olunca o bir iki kapris bir iki kavga bir sarılmayla bir bakışla geçer gider. gidebilir en azından. gelgelelim ayrı şehirlerde iseniz sadece telefonun ucundaki sestir sizi anlamasını sağlayacak olan şey. o nedenle zordur anlatmak, anlamak kendini.
işte bu noktada uzak mesafede bir ilişki götürürüm ben diyorsanız çok sevmek gerekli. değerini gerçekten bilmek gerekli. farklı yerlerde olmanın getireceği belki gereksiz kıskançlıklar belki gereksiz tartışmalara mahal vermemek için belki kendi eğlencelerinizi biraz kısmak bile gerekli. işte bu noktada eğer yaptığınız şey size sıkıntı veriyorsa, en ufak bir sıkıntı bile olsa zamanla büyür büyür ve bir süre sonra birbirinize "ben şunu yapmadım sırf şunun için" diye caka satmaya başlarsınız ki kopuşun başlangıcıdır bu. o nedenle sabahın 4ünde kalkıp trene binmek, 4 saat yola gitmek aynı gün geri gelmek, bunun her hafta belki haftada iki kere yapmak size eziyet vermiyorsa, telefonda saatlerinizi geçirmek size eziyet gelmiyorsa zaten gerçekten seviyorsunuz demektir.
ha uzak olmuş ha yakın. önemli olan varolduğunu hissettiğin aşkın hiç uzaklaşmaması...
hani yanınızda olsa, hiçbir şey söylemediği zamanlarda bile mimiklerinden, tavırlarından bazı anlamlar çıkartabilirsiniz lakin uzaktaysa belirleyici unsur telefon oluyor. öyle ki bir süre sonra kafa yorduğunuz şey; karşı tarafın telefonu nasıl açıp kapadığı, ne sıklıkla aradığı, aramadığında ne yaptığı, aradığında ne dediği, aramadığında ise ne düşündüğü oluyor. misal,
siz onu aramayı düşünürken o sizden önce davranıp arıyorsa; deli gibi özlüyor,
yok siz aramışsanız ve ilk çalışta hemen açmışsa; telefonunuzu bekliyor ve sizi seviyor,
açıp, "ben sonra seni ararım" diyorsa; endişelenmeye gerek yok işi vardır herhalde,
çalan telefonunu hiç açmıyor, saatler sonra sizi arıyorsa; artık size eskisi kadar önem vermiyor,
meşgule alıyorsa; kafanda bir dolu endişeye sebep oluyor,
arayıp hesap sorduğunuzda; içinizi rahatlatmıyor aksine bir de üstüne telefonu suratına kapatıyorsa belliki kızmış tavır alıyor,
ertesi gün gene aradın telefonu kapalı,
sonraki gün gene aradın hala ulaşılamıyor,
bir hafta sonra hala mı açmamış telefonunu?
e o zamanda anlamanızı bekliyor..
bir daha hiç aramadı mesaj dahi atmadıysa
geçmiş ola,
sizden ayrılmış demektir..
uzak mesafe ilişkisi olacak sey değildir,
kattiyen uzak durulası bir sorunsaldır.
Sorunsaldır diyorum çünkü her ne kadar,
hangi deniz daha büyük bizim sevgimizden, hangi dağ daha yüksek özlemimizden,
şarkıları bize moral versede, birde gercekler vardır.
bulusmak için sekizbin küsür saat sayan ben, o zaman net filan yok
bütün maaşımı telefon kartlarını harcayan biri olarak ben. Cok sıkıntılı bi sürec olduğunu düşünüyorum.
saatim fransa saatine ayarlanmış gezerdim ben eskiden, saatim bir saat erkendi hep.
neyse gelelim sorunsala,
bir zmaan gelirki onda olmayan özellikleri ona eklersiniz, yanınızda olmamasından mütevellit onu yeniden şekillendirirsiniz kafanızda, yeni bir form verirsiniz ona, daha cok seviyordur sizi orda, yada daha güzeldir. mükemmeldir kafanızda, çünkü telefonda görüşürsünüz bilmem kac dakka, yada bilmem kac km uzakta.
lakin gün gelir kavusursunuz. zaman uzadıysa eger en azından 1 yıl kadar.
bakarsınız ki, kafanızdaki sevgili ile aslolan arasında devasa bi fark var. bir suret yaratmıssınız, onu sevmişsiniz. Suretin sureti fight clup ta dendiği gibi. tokat gibi gelir gerçekler.
işte o zaman anlarsınız ki. bırakmak gerekir bazen 2 saat uzaklıga gitmişse bile.
bırakmak iki taraf için hayırlıdır.
fakat su sarkı calar durur aklınızda kayahandan
hangi dag daha yüksek bizim sevgimizden...
hiç bir zaman sonunun nereye varacağını bilmeyeceğiniz bir ilişki türüdür.
her ne kadar subjektif bir tanım gibi görünse de o araya giren mesafe güvensizliği, çevrenizde olan başka birine olan ilgiyi, çevresinde olan birine olan ilgisini bir şekilde ortaya çıkarır ve sonu olmadığı için sonunun nereye varacağını bilemezsiniz.
esaslı sevginin ispatıdır... o yanında değilken bile, dokunamadan sevebilmek... tabi yürek ister bu iş. özlem de öyle bi güzellik katar ki bu ilişkiye, aşkın büyüdükçe büyür içinde...
tabi zorlukları da fazladır: en mutlu anında koşup boynuna sarılamazsın, telefonda burukça paylaşırsın sevincini ve keza üzüldüğünde omzunda ağlayamazsın. ama en önemlisi o'nun yokluğunun ve verlığının gerçekten ne demek olduğunu bilirsin. yani zordur emek ister, o'nu o'nsuz da sevebilecek kadar yürek ister bu tür ilişki vesselam...