az kalsın kendini vuruyordu,
eli titremedi hiç ama ıskaladı
rezalet!
o, ölümüne sevdi hayatı.
zulmü de sevdi; yalnızlığı da bundan sebep
esrik şiirler yazdı, tam küfelik
pay biçemedi kendine sevgiden
peyda oldu bir şiirden
lüzumsuz görse de aşkı
illa birini sevdi.
nihayet, kendini vurmayı yeğledi. *ama rezalet, ıska geçti.
ağır ağır ilerler yolunda güllerin kokusu sümüklü burnunda nayır nolamaz modunda orospu niye terketti hayıfında sanmasınlar içten sever onu da taklidini iyi yapar icabında iyidir,güzeldir,hoştur da cebelleşir bol bol yaşanmamış yaşananlarla
illaki pınar sucuk mudur hayat nedir sucuklu yumurtanın püf noktası karabiber mi katmalı pul biber mi serpmeli içine içine napmalı napmalı katletmeli ortalığı zeytin peynir ekmek olmaz illaki pınar sucuk olsun neden taktım lan ben bu pınar sucuğa koy işte sofraya ne varsa.
sado ismini çok sevdi saadettin, aslında bilmezler içini, darısı tüm kıskananların başına derken, en temiz insan seçildi ama tipten kaybetti çoğu zaman traş olmak zor geldi ona hep iki eliyle bi saçını düzeltemedi ama nasıl da tavladı kızları hiç acıtmadan.
cenabet misin ey ciyzıs
işin mi yok gezersin
ye deyince yemezsin
zike daşşaa sürülecek adam değilsin
ibne misin nesin
siktrgit gözüm görmesin!
kovdukça geri gelirsin
içimdeki garip sessin
rakıyı taparcasına seversin
arkana bakmadan gidersin
yavşak gibi gülersin
zürafaya binersin *
sen sallama kimseyi elbet bir gün seversin.
en sevdiğim sesti
tik tak tik tak tik tak
en yalnız kaldığım andı
ramak kala ölümden önceki 5 dakikaya
nasıl geldiyse orağıyla birlikte
azrail
lambalar söndü...
mevsim sonbahardı şimdi
onlar ki benden daha yalnızlar
onlar ki benden zavallılar
nazire edercesine hayata
lanet ediyolarlardı
inadına
güller solmuştu
hayat yok
tarif edilemeyen duygular da cabası...
ortam çok karanlık
fenerimi arıyorum, bulamıyorum...
akşam olmuş bile çoktan
ufaktan ay görünüyor gri bulutların arasından
tüm ağaçlar ölüm marşını söylüyor
upuzun ağaçlar
mevsim sonbahar
ne güzeldi oysa yaşamak *
bilinçaltımda henüz tanışmadığım bir adet "rukiye nine" olduğunu bana göstermiş hadisedir. şöyle ki;
rukiye nineye buradan selam ederim.* onsuz geçmez hayat bilirim. adı üstünde sevgidir bu, hiç bilmez miyim? rukiye nineme değer derim. kıçı kırık bir şiir oldu bu, ben şimdi neylerim.*
efendim, bahsi geçen şiir üzerinden bir değerlendirmeye gidecek olursak;
yazar burada çocukluğuna dair sevgi ve şefkat eksikliğini gözler önüne sermektedir. hadisenin başrolüne koyduğu "rukiye nine" büyük ihtimalle yine bu eksiklikten doğmuş hayali bir karakterdir.
(bkz: anne ben sizofren olmusum)
(bkz: sözlükteki sizofren yazarlar)
juventus'un ben bir garip çobanım, uçamam ki kanadım yok kaçayım. vermedi lanet seni bana şu baban, elbet bir gün alacağım seni suzan. ne olurdu yaşın 18 olsaydı, tutmadı yaşı keşke erken doğsaydı. ulaştır beni ona artık allahım, seni arıyorum nerdesin yarim. **
silik entrym olsun istemem manasiz seyler de yazmaktan kacinirim yazilarimdan herkes birsey kapmali rahatsizlik vermemeye calismak ne kadar zormus meger oyle gorunuyor ki tez silinecek bu entry eh ne yapalim, dunyanin sonu degil.
güldür bakalım yine bizi işet bakalım altımıza zokayı yutunca görürüm seni embesilsin zannımca mutsuz gibisin nen var kuzum lakin sensiz uykusuzum işte söylüyorum son sözüm
yalanım varsa aksın iki gözüm artık yoktur başka yüzüm zaten ben bir ölümsüzüm ananı da al git öksüzüm rimi rimi leydir asıl benim özüm.*
k al, gitme diyemedim ona a nladım ki zaten gidecekti... f arkında değildi üzüldüğümün a ğlasam bile yine de anlamayacaktı... m adem ki bu kadar istekliydi gitmeye b en de izin verdim gitmesine... i çki şişeleriyle sevgili olacaktım ben de ... d ünyayı unuttum verdim kendimi ü mitsizce alkol şişelerine... n afile olduğunu bile bile unutmanın y aşamak gerekti kaldığım yerden... a ğlamadan zırlamadan tutunmalıydı hayata....