Ölmedi gitti. Bir aydır her gün intihar eder mi bir insan ? Öl lan artık. Hazar gölünün en derin yerini bulmaya çalış oksijen tüpü olmadan mesela. Yada ne bileyim kadın kılığında mısıra git.
'...Bana yalnızlığı zerre kadar göstermedi bu adam. Yalnızlık nedir bunu zerre kadar öğretmedi, hissettirmedi. Satılmak nedir, yarı yolda bırakılmak nedir, insanların sana güvenmemesi nedir, bunları hiç bilmedim. Bunlar bana sadece rüyada ve filmlerde olan çok sıradışı olaylarmış gibi geldi...'
'...Çünkü yanlış bir iskeletin üstüne bir şeyler inşa etmeye çalışıyorum. Hâlâ hayatımın merkezine başka insanları koyarak ayakta durmaya çalışıyorum. Oysa benim tek kurtuluşum, hayatımın merkezine Allah'ı koymak. Bunu ara ara yapabiliyordum ama artık hiç yapamıyorum. Çünkü hiç gücüm kalmadı. Hem de hiç kalmadı be hacı. Ve bir insanın ne olduğu zor dönemlerinde ortaya çıkıyorsa, ben galiba yavaş yavaş kaybediyorum sınavı...'
'Allah'a çok inanıyorum ben. Çok da güveniyorum. Saçma sapan bi herif olmama rağmen hep dört ayak üstüne düşürüyo beni mesela, yoksa ben tek başıma hayatta bile kalabileceğimi zannetmiyorum. Ama işte, nedense onu hayatımın merkezine koymayı bu kadar güvensizliğin ve yalnızlığın içinde beceremiyorum. Bu bir mazeret veya özür değil, sadece var olan durum. Allah kuluna yetmez mi ayetiyle çok zıt düşüyorum, ama durum bu. "Onlar zora da gelemezler" ayetinde de benim gibi denyolardan bahsediliyor, ama durum bu. Ve tek çarem yine O'nun yardımı. Biliyorum ki Meryem'e doğum sancısını verip yanında hurma ağacını da veren, bana da sıkıntının yanında ilacını da verecek. Çünkü zorluğun yanında bir kolaylık muhakkak vardır. Tüm bunları biliyorum, ama mücadele edecek gücü kendimde bulamıyorum. Çok güçsüzüm. Perişanım.'
Vefatının 2. Ayı kutlu olsun dayım.
Evet kutlu olsun.
Bu nefret edilesi dünyadan göçüp, 'ne bilmiyorum ama bir güç var useless, var yemin ederim, allah mı dersin, tanrı mı, buddha mı bilmem ama var' dediğin o gücün yanında mutlu olduğun için.
Zerre üzülmüyorum, biliyorum çünkü yengem yokken bu dünyada yaşamak sana çok acı veriyordu. 5 yılda bir kere bile içten gülmediğini biliyorum. Hele bir oğlun moskova'ya, diğer oğlun ve ben de okumak için ankara'ya geldiğimizde evde tek başına kaldığını, ne kadar üzüldüğünü de biliyorum.
Bir gün kalktım gece su içmek için. Baktım dayım ayakta. Kapıdan usulca baktım şarkı dinliyor. Tahran üniversitesi'nde okumuştu bu yüzden farsça bilirdi. Dinlediği şarkı da farsçaymış zaten. Öyle dertli duruyordu ki hiç gitmedim yanına. Karısını yeni kaybetmişti, belliydi gözlerinden hüznü.