unutulmuşluğu yaşamak

entry2 galeri0
    1.
  1. ilk okulda yaşayamadığımız, aşklarımızı 'en güzel aşkar lisede başlar' cümlesini kendime felsefe edinerekten liseye başladım. liseye bak meslek lisesi, 3000 erkek 100 tane kız var hacım. 100 tane kız mı dedim? 90' ı bıyıklı kızlardan. zaten geri kalan 10 tanesini de okuldaki tiki-concon diye tabir ettiğimiz elemanlar kapıyor. biz de avucumuzu yalıyoruz. neyse işte... öyle diğer arkadaşlarımın yaşadığı gibi birşey yaşamakdık biz. talihimiz meslek lisesiymiş dedik olsun dedik... neyse... oradan kimya bölümüne geçtim üniversite değil bildiğin meslek lisesi kimya bölümü. ulan millet 'olum orada püsssürüü gız var lannn' diyor, benim amaç tabi idealist düşünce ile kimya bölümü okumak. milletin gitme amacı farklı zaten bana da fizik öğretmenim 'bak olum seni severim, bırak bu torna bölümünü, kimya bölümüne git' dedi. saolsun çok faydasını gördüm bölümün.

    neyse... sınıfa girdim şöyle baktım sınıfın en güzel kızını gözüme kestirdim hacım. liseden boş mezun olmucam kafaya koydum desem de kafaya koymakla olmuyor. tabi bu güzel meslek lisesinde boş kalır mı? mümkünü yok. bir tane tiki-concon buldu. abi eleman dersliklerin kordidorundan geçerdi 2 ders sonra geçtiğini anlardın hala parfüm kokardı o derece. biz garibim doğal erkek parfümü afedersin ter kokuyoruz. tiki-concon okul kurallarına uymaz, saçlar yapılı, üstte renkli polar, dar paça, ayakta conerse...

    bu kız bilader bu conconla çıkmaya başladı. lise aşıkları işte. tabi o zamanki düşünce şu 'mutlu olsun da, gerisi önemli değil' ama tamamen tıraş dilim öyle diyor ama içimde tufanlar kopuyor genciz nasıl olsa.

    teknik destek sağlamya başladım. nasıl? kızımız geldi benden ikisinin hiç fotoğrafı yok muş, ayrı ayrı fotoğrafları var mış, benden photoshop yapmamı istedi. hay ben senin... diyemedim hemen dedim, hemen yaparım. yeterki mutlu olsun mantığı hala sürüyor. yaptım da taş gibi de olsun ama çok uzun sürdü çünkü hiç belli olmaması için uğraştımıştım. ellerim titredi yaparken, concona gösterdi concon bile şaşırdı biz ne zaman fotoğraf çektirdik diye... sonra alıştı kızımız geldi benden videolarını yapmamı istedi, ulan onuda yaptım be, sırf bana bi tebessüm göstersin, teşekkür etsin diye... ediyordu da sağolsun...

    kızımız, conconla el ele, benim kıyamadığım, dokunamadığım ellere düşüncesizce, sıradan bir el tutarcasına tutuyordu conconumuz. tabi gençlik içimizde tufanlar kopuyor ama dilimiz 'mutlu olsun da önemli değil' dyor.

    konu çok uzuyor sadede gelelim. hacım lise bitti o bir yere gitti, ben bir yere... aramızda fersah fersah duble yol var. tek bağlantım telefon... ben de gurbetteyim bilader. gurbeti yaşayanlar bilir. ilk gittiğinizde çevren arar nasılsın diye, sonra haftada bir, ayda bir, sonra aramalar kesilir (bkz: unutulursun). sadece ve sadece anan-baban arar saolsunlar.

    neyse... ben tabi turkcell kullanıyorum reklam olmasın, olursa da olsun... o kadar dandik bir operatör cepte ne varsa soyuyor. iki alo diyorum kontör/tl kısmı sıfırlanıyor. eksilere düşüyor hatta... sırf ben bu kızımızı aramaz için - bu arada galiba concondan ayrıldılar - kontör/tl yüklüyorum. uzun uzadıya havadan sudan konuşuyorum... hacım bildiğin boşu boşuna ümitleniyorum.

    neyse... her gece yatarken iyi geceler, her sabah kalkarken günaydın mesajlarını eksik etmiyorum falan ilgi anlıyacağın. bir ara zaten kızlar ilgiden hoşlanır gibisinde cümle kurmuştur. ben de bunu felsefe edindim. ilgi gösteriyorum.

    neyse... üniversiteden - kazandığını yukarıda yazmadım, kimya yüksek okulu işte, şu direk geçişlerden olanından - eve dönüyor. mesajlarından anladım. ben de ders çalışıyorum finallerde kalmayalım diye... canım sıkıldı otobüste olduğunu biliyorum çünkü mesajında öyle dedi. yani kızımız şuan yolda ve müsait. aradım, çaldı çaldı açmadı bilader... 1 sn sonra neyse... ben ders çalışıyorum dedim. iyi çalışmalar dedi... bak demekki telefonun başında ama kasıtlı açmadı. bir kaç kere daha bunu yapmıştı. bende garibim boşuna kulaç atıyorum... kendime söz verdim bilader iyi geceler, günaydın mesajları yok...

    ben mesaj attığım için kızımız da atıyordu... ulan varya hacım... onun günaydın mesajıyla uyanmak ne kadar güzel oluyordu, ne kadar güzel bir gün oluyordu... hacım ben mesajları kestim, kızımız da kesti. bir ara bi mesaj attı ama boş denilebilecek mesaj.

    kaç gün oldu lan... kaç gün oldu... insan hiç aklına getirmez mi? bi özgür vardı ne oldu diye? insanın hiç aklına gelmez mi? arkadaşı olduğunun - düşünceye bak arkadaş, arkadaş ayağı derler ya o hesap - yok hacım... kaç gün oldu hiç mesaj yok... bu kızımıza ben mesaj atmayı kestim, mesaj hakkım aynen duruyor....

    hacım, sözlük acaba bu yadıklarımı, yazmaya çalıştıklarımı, içimde esen tufanın bir kısmını okur mu? okusa bile ben olduğumu anlar mı?

    ben nerdeyim, sen nerdesin güzel kız... belki birgün bir yerlerde kaşılaşırız... belki o zaman aklına gelirim...

    bu kaçıncı boşa attığım kulaç... bu kaçıncı unutulmuşluğum.... bu kaçıncı unutulmuşluğu yaşamak...

    siz gambazlar... yazımda arayın çok fazla hata bulursunuz... çünkü hatalıyım gambaz kardeş... gönlüm hatalı, gönlüm kırık...

    ama olsun be sözlük, şuan mutlu mudur? mutluysa ben de mutluyum....

    not : entryi girdiğim günün akşamı 'ne haber' şeklinde mesaj attı sözlük... aklına geldim sözlük... ama cevap atamadım, başka türlü unutulmaz be sözlük...

    derdim var... efkarım var... gün itibari ile mesajları sıklaştı... niye cevap atmıyorsun, niye konuşmuyorsun diye... ama ne yapacağımı bilmiyorum sözlük... ne yapmalıyım. sence bunları ona okutmalı mıyım?
    2 ...
  2. 2.
© 2025 uludağ sözlük