lisede adnan adında bir arkadaşım vardı. dev gibi bir adamdı. iki metreye yakın, tahminen 130 kilo falan. bu kalıbına rağmen yeşil yol'daki dev cüsseli mahkum gibi inanılmaz mütevazıydı. ne etliye karışırdı, ne de sütlüye. pek konuşmazdı. tipi gibi karakteri de olgundu. biz yanında çocuk kalıyorduk. şimdi bu arkadaş sınıftan çıkmaz, sadece işemeye ve yemek yemeye giderdi. adnan'ı garip yapan ise, benim birileriyle kavga ettiğimi öğrendiği andan itibaren delirmesiydi. konuşmayan, yürümeyen, yerinden kalkmayan bu adam, benim kavga ettiğimi öğrenince bir hışım yerinden fırlar, hasmımı bulur, omzundan tutar ve okulun arka bahçesinde yer alan trafonun arkasında döverdi. zaten silkelese bile dövmüş kadar oluyordu. o'nun yanında herkes plankton gibi kalıyordu.
bunu birçok defa yaptı ve sadece benim için. bir süre sonra dokunulmaz olmuştum. çünkü benimle kim atışırsa bilirdi ki adnan müdahil olacak. işin başka garip tarafı ise, bazen benimle bile konuşmak istemezdi. koyar kafayı sıraya ve uyurdu. konuşmuyordu adam. çok az sohbet etmişimdir. ama bir şekilde beni seviyordu işte.
resmen koruyucu meleğim gibiydi. sanırım benim gibi bir dengesizin bok yoluna gitmemesi için tanrı tarafından bir melek olarak yollanmış gibiydi. sonra ben okuldan atıldım. atıldıktan sonra adnan'ı çok aradım ama hiç karşılık vermedi.
çok garip adamdı. pek sevilmezdi ama ben çok seviyordum. kırmızı çizgilerinden dolayı sevilmezdi. halbuki adamın istediği tek şey, yalnızlık. yalnız olmayı seven bir kişiyi neden sevmezler anlamıyorum.
sadece beni koruduğu için değil, karakterli duruşunu da çok seviyordum. mümtazdı. kaşarlı ve ketçaplı tosta bayılırdı. sade soda içerdi.
bazen kantinden sevdiği bu tostu yaptırır, o'na getirirdim. soda da alırdım. "sağ olasın güzel insan" der, tebessüm ederdi. ben de tebessüm eder, el selamı verir ve o'nun alanından uzaklaşırdım. bilirdim ki o alanda çok uzun süre durulmaz. zira münzeviydi.
umarım iyi bir yerlerde, iyi bir şekilde yaşamını sürdürüyorsundur dev adam.
buradan sana selam olsun.
Bizim mahalle'de bi batuhan vardı babası polis çocukla rahatın'dan bi 10 yıllık arkadaşız herifle sürekli görüşürdük onlar bize biz onlara giderdik falan. neyse bu siktiğimi 1 hafta aralıksız aradım açmadı en sonunda mesaj attı bundan sonra seninle bidaha görüşemeyiz hadi eyvallah dedi. bidaha da batuya ulaşamadım derdi neydi acaba neden görüşmek istemedi ? çok anormal tipler var aq.
orta 1 de sınıfta adem adında bir arkadaş vardı. hoca sınıfta "baban ne iş yapar" sorusunu sorunca bu:
- yer altında soğan topluyor, dedi.
hoca anlamadı, soruyu tekrarladı, baban ne iş yapar evladım. adem kızdı:
- ölmüş, ölmüüüş. dedi.
öyle bir arkadaşım vardı ki, hiç unutmam; kendisi her hareketimi tekrar eder, benimle güler, benimle ağlar, istediğim her vakit yanımda olur, hiç konuşmaz hep beni dinlerdi. meğer aynada ki yansımamdan başka bir şey değilmiş.
(bkz: ebedi yalnızlık)
"Ben yönetilmekten hoşlanıyorum. Benim adıma karar versinler, ne söyleyeceğimi desinler...." bunları dedikten sonra koptum dinlemedim zaten. Kendisi 25 yaşında bir de.... 3 senelik arkadaşlığımı bu sebepten bitirim. Kendi kanatları ile uçamamak nedir?¿
ilkokul arkadasim selim ve barbaros hic unutmadigim hatta halen arada gorustugum dostlarimdir.
Onlari enteresan, hatta tuhaf kilan ozellikleri beslenme saatiyle alakaliydi.
Selim beslenme saatine her gun mutlak 3 tane haşlanmiş bildircin yumurtasi getirirdi.
Bir gun tum sinifin ortasina kustu.
Barbaros ise calve mayonez kavanozu icine koydugu taze marul göbegiyle hafizalara kazindi.
Nasil bir ilkokul ögrencisi her sabah marul göbeği yer ki?
ilkokulda karşılaştığımdır. arkadaş denemezdi ama sonuçta sınıf arkadaşıydık.
4. sınıf bilemedin 5. sınıf. seni lanet olası herif! o sümüklerini aldın, parmağı soktun burnuna tamam ama e ulan peki sıranın altına niye sürdün hep! al seninle dalga geçtik, sonra tekrar geçtik, tekrar geçtik ama sen bunu hep yaptın. burnunu karıştırırken yakaladık, etrafa sürerken yakaladık, marketten cipsleri alıp kaçtığına şahit olduk yüzüne söyledik ama sen utanmadan gittin cipsten çıkan bedavalarla yine cips aldın.
sonuç olarak geldik 21 yaşına, seni tanıdığım günden beri sabah kahvaltı yapmıyorum.
ekleme: sünnet olduğumun ertesi malum yere attığın tekmeyi de unutmuş değilim hani.
lise arkadaşımdır kendisi. öğretmen ne zaman yanına gelse bu konuşurken küfrediyordu. bilmiyo hocanın olduğunu tabi. disipline gidecekti en son. nasıl denk tutturuyordu anlamıyorum konu da hep o anda küfür edilecek moddaydı ahah, nevet.