aralarında konuşuyorlar diye, öğrencilerini tahtaya çağırıp, birbirlerini tüm güçleriyle tokatlamalarını isteyen, aksi takdirde kendisinin vuracağını belirten, 7-8 yaşındaki iki çocuk yüzleri kıpkırmızı ve parmak izleriyle dolu olduğu halde ağlamaya başlayınca yerlerine geçmelerini söyleyen "öğretmen". tokat, sınıf arkadaşlarının kahkahaları falan bunlar önemli değil de, asıl götünde boncuk bulmuş gibi sevinen, o sarı dişlerini gözümüze sokarak, salyalarını üzerimize sıçratarak hatta hıçkırarak gülen adamın yüzüdür unutmak istediğim.
Dersin ortasında yere düşen kalemimi alırken bir ses gelir. Ne olduğunu anlamadan karşımdaki çocuk sorar: ''Sen miydin?''. Bense o an anlarım olanları.Kalemimi almak için eğildiğimde osurmuştum. Çok utanmıştım. Hayatım boyunca unutamadım. Keşke unutabilsem!
2. sınıftayken zıçmam nedeniyle oluşan koku esnasında 1 arkadaşımın bayılmasıdır. Kendisi senle alakası yok demişti ama korktuğundan yalan söylüyor olabilir. Acı bir durum.
2.sınıftı sanırım, sıra arkadaşımı sınavda kopya çekiyor diye hocaya şikayet etmiştim. yuhh!! bu nasıl bir yavşaklıktır ya. çocuğun suratındaki ifadeyi gördüğüm an köpekler gibi pişman olmuştum. 23 yaşıma geldim o surat hala gözümün önünde.
bu arada, 2.sınıfta da kopyamı çekilir lan sinan ? oha be abi !
edit: şunu da söyleyeyim sinan'dan çok sağlam bir dayak yemek istiyorum gerçekten ancak öyle rahatlayacağım sanırım. ağzımı burnumu kırsın şöyle. bu vicdan azabı bitirdi beni.
1. sınıf öğretmenim halamdı. ilk gün, ilk sıraya giriş diziliş, ilk kez o sabah karşımda halamı görüşüm ve 'halaaa' diye saçma bir seslenişim işe beraber halamın, 'hala evde, burada öğretmenim' diyerekten ilk azarımı işitişim.
cevizle top oynarken beni yakalayan öğretmenimin bana o cevizi yedirmesidir. cevizin tadı güzel olmasına rağmen herkesin gözü önünde onu yemek biraz boktan bir duygu idi.
ilk okul beşte başıma gelen olay; dersten çok sıkılıp izin alıp tuvalete gitmiştim tekrar sınıfa geldigimde içeri girmeden önce kapı deliginden bakmak istemiştim gözümü deliğe götürmemle birlikte kapıyı suratıma yemem bir olmuştu!
en çok bu anıyı unutmak istiyorum.
öncesi sonrası var hikayenin ama unutamadığım tek bir sahne var.
1. sınıftayım. tahtanın önündeyim. bütün arkadaşlarım karşımda. ben ağlayarak sıçıyorum ve sıçtıkça ağlıyorum. sınıfta herkes burnunu tutuyor, bana bağırıyor. ben bunun üstüne ağlıyorum. ağladıkça da sıçıyorum ve sıçtıkça da ağlıyorum.
ilk sınıfta aYLAR BOYU defterim hep birinci sayfada kalması Ama 1. Sayfanın inanılmaz yıpranması. Öğretmen tahtaya yazdığını silince ben deftere yazdığımı siliyordum. *
sanırım birinci sınıftı. son dersin sonları, defteri kalemi kitaba koymuşuz ve evlere dağılmak için zilin çalmasını bekliyoruz. nası olduysa haca birden "hadi çocuklar zil çalana kadar biri tahtaya çıksın şarkı söylesin" dedi. sınıftan bir kızla yüksek özgüvenli sonunu düşünmeyerek kahraman olabileceğini düşünen ben tahtaya attık kendimizi, bütün gözler üzerimizde ama görmeyin herkeste acaba ne yapacaklar bakışı. nası gaza geldiysek artık o bakışlarını etkisinde ne kadar kaldıysak ben kendimi yonca evcimik'in abone şarkısını belli figürler eşliğinde söylerken buluyorum kendimi. tabi sonra sınıfa bi ara göz ucuyla bir baktım, sınıftakiler hayran olup alkışlayacaklarına gülüyorlar benimle maytap geçiyorlar dengesizler.
bir anda saksı muamelesi gören erol büyükburç gibi köpürdüm, kızdım sinirlendim. gülemezlerdi bana nasıl gülerler adamlara bak. o sinirle birden kendimi bu sefer tahtada ağlarken buldum. lan nası utanıyorum ama hem sinirlendim hemde ağladığıma utanıyorum neyse sınıf öğretmeni bayandı geldi sarıldı beni teselli etti felan. zil çaldıktan sonrada herkes dağıldıktan sonra eve gittim. o gün hiç gözümün önünden gitmiyor sözlük ne mallık yapmışım ben öyle ya. ne gerek var üst üste ikikere tuş olmaya. belki o gün tutuna bilseydim sahnede bugün çok farklı yerlerde olabilirdim. ne bilim sözlük sözlük gezip acaba bugün bana kaç milyar entry girilmiş aceba diye bakıyor olabilirdim.
3. sınıfta yaşadığım olaydır. tüm ilköğretim hayatımın kış mevsimleri, sinüzitim nedeniyle sümüklü olarak geçirmişimdir.burun silmek benim için düzenli ve sık sık yapmamı gerektiren bir uğraştı. bir gün matematik dersinde öğretmenimiz bir soru sordu ve ilk yapana bir ödül var dedi.
zor bir soruydu onu hatırlıyorum ama ödülü hatırlamıyorum.* tabi büyük bir heyecanla çözmeye başladım. bayağı bir vaktimi aldı. tabi o sırada benim güzel burnum içinde ki tüm mukozayı dışarı yollamış, bir güzel yeşil yeşil bakıyor çevremdekilere.
ben arada içime çekmeye çalışıyorum ama ne mümkün onların içeri girmesi küçücüğüm daha burnumda küçücük, burnumun o kadar mukozayı içinde tutmasının hiç bir mümkünatı yok. soruyu hemen çözdüm koşa koşa öğretmenimin yanına gittim.
önce cevabıma baktı.
yüzü gülümsedi ve doğru demek için suratıma baktı.
o gülümseyen yüzüyle biran baktıktan sonra ekşitti suratını;
-o burnunun hali ne?, diye yüksek tonda azarladı beni.
tüm sınıf soruyla uğraştığı için sessizdi. tabi onun bu haykırışı tüm sınıfta yankılandı. biran hoşlandığım çocuğun oturduğu sıraya baktım bana bakıyor ve burnumun halini merak ediyordu herkes gibi. o sırada kulağımda öğretmenimizin ikinci haykırışı yankılandı:
-git!!! çabuk temizle şu burnunu. oradan yeşil yeşil sümüğünü biz görmek zorunda mıyız?, diye.
tüm sınıf öğrenmişti burnumda olanları. herkes kıkırdamaya başladı tabi. bende büktüm boynumu gittim lavaboya. bir baktım dudağımla burnumun arasında yemyeşil bir tabaka. ama gözlerimle de güzel bir uyum olmuş. göz rengim daha bir açığa çıkmış. güzel de geldi bir taraftan. bana yakıştığını bile düşündüm.
neyse işte unutmayı hep çok istediğim anılardan biridir.
2. sınıfta tuvalette kapı açık işerken sınıfın ağır abisi gelip çık oradan ben işicem dedi bende siktir lan manyak mısın dedim? aradan 2 3 saniye geçer geçmez bacağımda bi sıcaklık hissettim baktım bacağıma işiyor. hemen donu toparlayıp kovalamaya başladım o tenefüste beslenme saatiydi çatalı kaptığım gibi kafasına geçirdim ve sallandığını gördüm ve sonra müdürden bi dünya dayak tabi. ama yine olsa yine aynısı yapardım.
ilkokul 1. sınıfta tanıştığım arkadaşımı kesinlikle unutmak istiyorum sözlük. zira bu piçle ilkokulu, ortaokulu ve liseyi beraber okuduk, ben lise 1. sınıfta çaktım bu ibnede çaktı. üniversitede yollarımız ayrılmıştı. ben daha sonra şehir değişikliği yaparak tamamen kurtulduğumu sandığım anda bu piç benim bulunduğum il'de işbaşı yaptı ve hatta bugün yine beraberdik.
bir kere çılgın bir arkadaşımdan kaçarken tuvalette düşmüştüm lan. o lavaboların filan olduğu yerde değil baya bildiğin tuvalette. hala geceleri çığlıklarla uyanırım. **
1. ya da 2. sınıftır. 3. sınıf olamaz çünkü Balıkesirde okumuştum 3ten itibaren. Her neyse;
Pantolonumun düğmesi yoktur, lastiklidir. Bildiğiniz lastik yani. Bir öğlen arasında sınıfta oynama ihtiyacı duymuş ve ordan oraya koştururken birden lastik kopmuştur ve hoooop. Pantolon ayaklarıma kadar düşmüştür. Kimseler görmemiştir umarım umuduyla hemen pantolonumu çekip en ön sıradaki yerime gittim. Ve o gün akşama kadar yerimden kalkmadım. Eve gidince anneme olanı biteni anlattım ve o da bana pantolonumun lastiğinin koptuğunu ondan olduğunu söyledi. Çocukluk işte nereden bileyim. *
ilk okul 3 veya 4 e gidiyordum, o gün çok büyük bir deprem olmuştu bütün sınıf hatta okul dışarı kaçtı, benim kanka (rahmetli oldu sonradan) ile sözleşmiş gibi direk tuvalete girdik herkes çıkınca bizde boşalan sınıfları tek tek gezdik beğendiğimiz kalem silgi ne varsa toplamıştık, ihtiyacımız var mıydı? yoktu elbette ama sadece yaramazlık olsun diye yapmadığımız muzurluk kalmazdı.
şişe camı gözlüklerimden nefret ederdim ilkokul 1 deyken birgün takmadan gittim bütün gün oraya buraya takılıp düşmüştüm. küçük pislikler dalga geçmişti. unutamam ki. 4 sene taktım onları be.
yıl 1981..
zuzie:
- öğretmenim tuvalete gidebilir miyim?
öğretmen:
- hayır, gidemezsin.
iki dakika sonra...
zuzie:
- öğretmenim lütfen tuvalete gidebilir miyim?
öğretmen:
- hayır dedim!
bir dakika sonra...
nilüfer:
- zuzie, bu su nereden geliyor?
zuzie (gözleri yaşlı):
- çantamdaki limonata döküldü.
nilüfer:
- tamam da niçin ağlıyorsun?
zuzie:
tenefüste içecektim de ona üzüldüm.
vallahi billahi gerçektir!
henüz altıma girmemişim. dede zoruyla mini mini birli olmuşum. tuvalete anadan doğma soyunmadan giremiyorum. sıkıştım ki o biçim. tuvalete girdim ama pislikten ne soyunmaya ne de kakamı yapmaya gözüm kesmedi. sınıfa koştum sıkış pıkış. niyet, okul bitince eve yapmak ama gel gör ki sınıfta en ön sırada altına yapan ben. paçasından kakaları sızan ben. kokudan altına yaptığı koklanarak anlaşılan ben. sınıftan apar topar dışarı atılıp eve yollanan ben...
unut unutabilirsen.
bu arada varsa ufak bir karizma, o da gitmiştir ama insan olmakda böyle bir şey işte.