bir çocuğun iki elini birleştirerek emre eda'ya böyle yaptı. demek ki onu seviyor. şimdi de ben sana yapıyorum demesi ve tüm sınıfın bizimle dalga geçmesi. ne saçma ya of.
ilkokul aşkımla okulun bahçesinde kovalamaca oynarken birden pantolonu belinden düşüvermişti. beyaz don eşliğinde kıçının çatalı da görününce utancından kaçıp tuvalete saklanmıştı. hey gidi günler..
Yaz tatilinden kalma bir alışkanlık. Evin önüne bahçeye çıkarken sürekli terlik giyerdim. Kim bilebilirdi ki bir gün dalgınlıkla okula terlikle gideceğimi.
sinifta erkeklerle taso oynuyor diye insani yerin dibine sokan hocanin poykurmesi. bir de okuma yarisinda basarili olunmadi diye tokat yenmesi. bunlar icin bir de evde aglanir.
3. sınıf, değişen dördüncü öğretmen. babam da o okulda öğretmen ya, kadın (ah be melahat hocam, ellerinden öpmek isterim yine de) her ders kaldırıp mütemadiyen matematik sorusu çözdürüyor tahtada. ulan istisnasız hepsini yapıyorum ama bir aşağılama, olmadılar falan. ulan el çocuna 1 tane , bana 4-5 tane, yapıyoruz ama, nasıl bir stres, yazık be.
bir gün hasta oldum bahanesiyle gitmedim, öyle ki o gün eve farklı zamanlarda 3 arkadaş geldi, öğretmen seni istiyor diye. gitmedim. bir de sınıf başkanıyım. ertesi gün gittim, yardımcım bayılmış sınıfta, becerememiş eleman (benim becerdiğim de söylenemezdi ya), herkes üstüme geliyor, senin yüzünden ali bayıldı, sınıf çığırından çıktı, ulan herkes beni suçluyor, nasıl suçlu hissettiysem kendimi başladım zırlamaya. adam benim yüzümden bayılmış, bunu bütün sınıf söylüyor, ulan salak desene * sussaydınız da bayılmasaydı çocuk, sınıf gürültü yapıyor çocuk bayılıyor, bir de beni suçluyorlar, 22-23 sene oldu heralde hala içimdedir. o zamandan hazır cevap olmadığım belliydi ya. ne yapalım. geçti işte. bir de melahat öğretmenim sayesinde matematikten nefret ettim. istikbalimi skti attı ama yine de saygım sonsuzdur canım öğretmenime.
kafaya kuş sıçması ve salak ergen bünyenin bunun üç teneffüs sonra sınıfın yakışıklısından öğrenilmesi. ev terliği ile okula gidilmesi. (bkz: ferdi tayfur unutmak istiyorum)
ilkokul beşinci sınıfta sıra arkadaşımın, 12'lik faber castel sulu boyayı(sulanmış şeklini düşün onun) yüzüme yapıştrması ve bütün sınıfın bana gülmesi. tamam pembe olsun kırmızı olsun bu tip baskın renkler beni açıyor, bunu arkadaşım da hissetmiş olacak ki hiç çekinmeden sulu boya kutusunu yüzüme geçiriverdi. bu da yetmezmiş gibi, yaklaşık 10 sene sonraki ilkokul arkadaşlarıyla olan toplu buluşmamızda bu kötü anıyı bana hatırlattı.
"-ay ne hoş hatırlıyormusun, sulu boyayla yüzünü boyamıştım ben senin?
+hatırlamıyorum ahmet ya, çok geçti üstünden.*
-nasıl hatırlamazsın ya herkes gülmüştü sana, sen hatırlıyorsun değil mi gökhan?*
*hatırlıyorum abi ya, sürrealist bir çalışmaydı nasıl unutabilirim hehehehe. *
+................ *"
- (bkz: nezle) iken vede yanınızda mendil ve türevleri yokken geçen tüm ders saatlerini unutmak istiyor insan. üstelik babanız marketçi iken, arkadaşların "lan bi selpağı bile yok! fırt fırt ne lan bu?" diye düşündüklerini düşünürsünüz bütün ders boyunca.
- oğlum bugün ne öğrendin(iz)?
* selpak mendilin önemini (a.q)!
- kırmızı etek,beyaz gömlek,kırmızı kurdela,kırmızı ayakkabı,kırmızı beyaz ponpon ve ricky martin şarkısı eşliğinde her bayram dans ettiğim o anıları unutmak istiyorum.
öğretmen kimin sınıf başkanı olmasını istiyorsanız onu yazın demişti. herkes bi isim yazarken, kağıda '' ben '' yazmıştım. evet herkes gülmüştü ama hoca isim yazın demediki. küçücük ben nerden bilebilirdim isim yazacağımı.
-ilkokul 2. sınıfta iken ders zili çalmasından 5 dakika sonra dersliğe doğru koşarken, müdür yardımcısı tarafından görülmem ve geç kalmamın cezası olarak elindeki kızılcık sopasıyla** bacaklarımı hissetmeyinceye kadar bacağıma vurması; salya sümük bir halde sınıfıma girmem ve o halde olduğum halde, geç kaldığım için bir de sınıf öğretmenimden yediğim tokat ve ardından ellerime yine kızılcık sopası ile vurulması.
nasıl bir dönemden geçmişiz sözlük. kızılcık sopası diye bir şey vardı, bir zamanlar okullarda.
3 sınııf falandı galiba sevdiğim bir çocuk vardı yada o zamanki aklımla ben sevdiğimi sanıyordum gidip onu dudağından öpmüştüm. unutmak istiyorum çok utanıyorum hala karsılaştığımız zaman söyler sen beni öpmüştün diye.
daha o zamandan belliymiş cesaretim kız olduguma aldırmadan gidip öpmemden.
ben öyle çok izin alıpta dersten çıkan haylaz tiplerden değildim, usluydum ayıptır söylemesi. artık bir gün mesanemin son anları hissediyorum, dedim "oğlum çıktın çıktın, çıkmadın en büyük rezillik" çekinerekten bir izin aldım hocadan, tuvalete koşuyorum. neyse rahatlama anları filan, derken zil çalmış. millet hücum etti tabi, ne varsa tuvalette bu denli şevkle gelmeleri için, onu da anlamış değilim. 2 tane sığırın da su savaşı yapası tutmuş. biri saklanıyormuş tuvaletlerden birinde, bende daha çıkmamıştım. bu ses gelince benden, onu ben sanmış, köşede pusuda bekliyor. lan çıkmamla "foşşşşş" diye suyun üzerime dökülmesi bir oldu. sonrasını hiç anlatmıyım zaten, ortada sırılsıklam kaldım böyle direk gibi. ama hiç unutmadım o dangalağı, intikamımı çok ileride bile olsa alabilirim.
çantamda amigo yazardı. bir tenefüste am am amigooooo diye bağırmıştım. biri öğretmene şikayet etmiş ve dayak yemiştim öğretmenden. (am nedir bilmiyordum bile).
ilk okul ikinci sınıf yıllarımda benim de başımdan unutmak istediğim bir anı geçti ama ne mümkün.
bir ders sonrası teneffüs zili çaldı ve ben bahçeye çıkmak istemedim. sıramda yastık yaptığım kollarımın üzerine başımı yasladım ve şekerliyorum. sınıfta benden başka 2-3 kişi vardı o sırada. teneffüsün bitiş zili çaldı ve öğrenciler kısa süre içinde sınıfı doldurdu. 2-3 sıra önümde oturan nagihan isimli kızın ** teneffüste defteri yere atılmış ve muhtelif sayfalarına basılarak yıpratılmıştı. öğretmen henüz ortalarda yok ve kız gördüğü manzara karşısında salya sümük ağlıyor. bende o sırada olayı idrak edemediğimden ötürü "acaba neden ağlıyor" diye düşünürken öğretmenimiz sınıfa girdi. kısa bir süre sonra nagihanı öyle ağlar vaziyette görünce sordu hayırdır gibisinden. bu da olayı anlattı tabi cevaben. ve öğretmen sordu:
Öğretmen: nagihan kim senin defterini yere atıp çiğnedi?
Nagihan: Mahmut yaptı öğretmenim.
Öğretmen: mahmut tahtaya gel. neden yaptın oğlum bunu.
Mahmut: hocam vallahi ben yapmadım. teneffüste sıramdan kalkmadım bile.
Diyalog şiddetli bir çift tokatla son bulmuştu ve ben o günden sonra ilkokul öğretmenimi hiç sevemedim. okuldam, dersten, hocalardan ve okumaya dair her nevi husustan beni soğuttu.
Not: isimler uydurma, olay tamamen gerçekten alıntıdır.