çantamda amigo yazardı. bir tenefüste am am amigooooo diye bağırmıştım. biri öğretmene şikayet etmiş ve dayak yemiştim öğretmenden. (am nedir bilmiyordum bile).
ilkokul beşinci sınıfa gidiyorduk. bir kenan hocamız vardı(konuyla alakalı olmasa da, o zamanlar çok severdim ama şimdi düşününce ne kadar çakal biri olduğunu anlayabiliyorum). her neyse kızmış yine bu bir şeye, tam hatırlamıyorum. tam sözlü filan diyorken hilal diye bir arkadaşımız koşa koşa öğretmenin yanına gitti.
öğretmenin bu cümleyi demesiyle sınıfta kocaman bir sessizlik oluştu bir anda. biz hilal'e, hilal yere, öğretmen bize, hilal havaya ve en sonunda herkes yere baktı. buz kesilmişti sınıf, hilal'in yüzü ise bir o kadar kırmızı ve sıcak... bu sessizliği "fışşş" diye bir ses bozdu... güzelim şanssızlıktan o gün çorap bile giymemiş. bu kadar yaş gözlerinden dökülmüş değildi elbet, sınıfın orta sıralarına kadar yayıldı ağır ağır o gudubet sıvı. öyle donmuştu ki sınıf kimse ayaklarını dahi kaldırmadı... herkes öylece duruyordu, en ufak bir tebessüm bile yok kimsede. kenan bozdu sessizliği, kıvırmaya çalıştı ama nafile. hilal koşarak evine gitti, bir hafta okula gelmedi. ve kimse o olayı ağzına bile almadı zaten hiçbir zaman.
her neyse, ben bile unutmamışsam hilal hiç unutmamıştır. ya da unutmuş mudur? dur faceden bulayım da hatırlatayım unutmuşsa. güzel anıydı unutmasın hehe.
ilkokul birde iken çok kakam geldi ( o yaşlarda bok a kaka derdik ) neyse ben de bunu öğretmene söyledim ve tuvalete gittim.
erkekler tuvaletinde dört adet tuvalet var. bir tanesinin kapısı yok. diğerlerinin var. tabi doğal olarak kapısı olmayan tuvalet kullanılmadığı için temiz diğerlerini ise bok götürmekte. ben de herkes nasıl olsa derste diye kapısı olmayan tuvalete oturdum. ve zil çaldı.
bir dakka sonra ilk öğrenciler geldi. ben oturmuş kakamı yapıyorum ( bildiğin sıçıyorum). on beş yirmi çocuk ise bana bakarak kahkahalarla gülüyor. bazıları koşarak sınıflarına gidiyor arkadaşlarını filan çağırıyor onlar da görsün diye. zil çalana kadar kıpırdamadan bir yandan sıçtım bir yandan ağladım.
halen evde tek başıma olsam bile tuvalet kapısını kilitlerim.
2. sınıftayken zıçmam nedeniyle oluşan koku esnasında 1 arkadaşımın bayılmasıdır. Kendisi senle alakası yok demişti ama korktuğundan yalan söylüyor olabilir. Acı bir durum.
defterin son iki sayfası kaldığında annem yine '' ulan iki günde bitirdin defteri dimi'' demesin diye kendi defterimi kendim yırtıp önümdeki kızın sırasının altına atar ağlamaya başlardım. örtmeennimmmmmm yaaa bu kız defterimi yırtııııı böööğğğ yenisini alsın. öğretmende inanır yeni defteri kıza aldırırdı. o kızın '' örtmenim yemin ederim ben yapmadım'' diye ağlaması hiç gözümün önünden gitmiyor sözlük. çok pişmanım ve unutamıyorum bitürlü.
akla her geldiğinde karın ağrısı yaratan, o günlerde yaşanan hislere dönüş yaşatan anılardır. bendeki biraz tuhaf;
-sınıfın en güzel kızına bir aşk mektubu yazmıştım. o günlerden kalan bir özellik ya da lanet olacak ki, tekrar açıp kontrol etmek istedim. imla, devrik cümle, anlatım bozukluğu vs var mı diye bakıyordum. sınıfın piçlerinden bir tanesi mektubu elimden aldı, okumaya başladı. üstüne atlayıp ağzını kırmak istedim ama yapamadım. 4 tane abisi vardı bu sikiğin, korktum. öğretmen gelince, aldı mektubu öğretmene verdi. o da okudu. yanına çağırdı beni. "çok ayıp sana" dedi. bağırdı, çağırdı ama dövmedi. ağlamaktan balona dönen gözlerimi açamaz kıvama geldiğimde dedi ki; "büyüyünce yazarsın bunları, ama şu kısımları şöyle şöyle değiştirirsen daha etkili olur" dedi. şöyle şöyle değiştirdim serpil öğretmenim. daha etkili oldu. büyük öğretmensin vesselam.
ilk okul ikinci sınıf yıllarımda benim de başımdan unutmak istediğim bir anı geçti ama ne mümkün.
bir ders sonrası teneffüs zili çaldı ve ben bahçeye çıkmak istemedim. sıramda yastık yaptığım kollarımın üzerine başımı yasladım ve şekerliyorum. sınıfta benden başka 2-3 kişi vardı o sırada. teneffüsün bitiş zili çaldı ve öğrenciler kısa süre içinde sınıfı doldurdu. 2-3 sıra önümde oturan nagihan isimli kızın ** teneffüste defteri yere atılmış ve muhtelif sayfalarına basılarak yıpratılmıştı. öğretmen henüz ortalarda yok ve kız gördüğü manzara karşısında salya sümük ağlıyor. bende o sırada olayı idrak edemediğimden ötürü "acaba neden ağlıyor" diye düşünürken öğretmenimiz sınıfa girdi. kısa bir süre sonra nagihanı öyle ağlar vaziyette görünce sordu hayırdır gibisinden. bu da olayı anlattı tabi cevaben. ve öğretmen sordu:
Öğretmen: nagihan kim senin defterini yere atıp çiğnedi?
Nagihan: Mahmut yaptı öğretmenim.
Öğretmen: mahmut tahtaya gel. neden yaptın oğlum bunu.
Mahmut: hocam vallahi ben yapmadım. teneffüste sıramdan kalkmadım bile.
Diyalog şiddetli bir çift tokatla son bulmuştu ve ben o günden sonra ilkokul öğretmenimi hiç sevemedim. okuldam, dersten, hocalardan ve okumaya dair her nevi husustan beni soğuttu.
Not: isimler uydurma, olay tamamen gerçekten alıntıdır.
lütfü erdoğan isimli sözde ingilizce hocası - I am a girl. diyen bir erkek öğrencinin kafasına bir toka takarak tüm ders boyunca o şekilde oturma cezası vermişti. bu en önde gelen ve unutmak istediğim anılardan biridir. *