hala bir gün milli piyangonun bana çıkacağına inanıyor olmam... umut... hani inanınca olurdu, inanıyorum öyleyse varım diyorum; sonuç amorti, o da binde bir * . umut var mı sözlük? *
beni gerçekten derinden etkileyen bir film.
nasıl bir şeydir efenim evladı için kendinden vazgeçmek nasıl bir seçimdir.
bir tarafta başlamamış aşk ve bir hayat, diğer tarafta ilik nakli gereken bir çocuk.
Umudun hayatına karşılık kendi hayatı.
ve seçim evladı..
son sahnedeki baba deyişi insanı en derinden etkiliyor.
gerçekten izlenesi güzel bir film.
küçük istavrit yiyecek birşey sanıp, hızla atladı çapariye önce müthiş, bir acı duydu dudağında, gümbür gümbür oldu yüreği sonra hızla çekildi yukarıya...
Aslında hep merak etmişti denizlerin üstünü neye benzerdi acaba gökyüzü?
'dudağı yarıklar' denir ya... şanslıdır onlar, hani görüpte gökyüzünü, insanı, oltadan son anda kurtulanlar.
ne fayda
Balıkcının parmakları hoyratca kavradı onu küçük istavrit anladı; yolun sonu..
koca denizlere sığmazdı yüreği, oysa şimdi yüzerken yeşil leğende cansız uzanıvermiş, dostlarına değiyordu minik yüzgeci.
insanlar gelip geçtiler önünden, bir kedi yalanarak baktı gözünün içine. yavaşca karardı dünya, başı dönüyordu son kez düşündü deli maviyi...
işte tam o anda eğilip aldım onu, yürüdüm deniz kenarına bir öpücük kondurdum başına, iki damla göz yaşından ibaret sade bir törenle saldım deniz sularına...
biran öyle bakakaldı. sonra sevinçle dibe daldı, gitti tüm kaderini söküp atarak teşekkürüde ihmal etmemişti bir kaç değerli pulunu avcumda bırakarak.
balıkçı ve kedi şaşkın baktılar yüzüme sorar gibiydiler
'neden yaptın bunu' diye.
birşey demedim ama demek istedim
'' birgün bulursam kendimi yeşil bir leğende küçük istavrit kadar çaresiz son ana kadar hep bir umudum olsun diye''.
attığımız her adımda var olan histir umut,beklentidir aynı zamanda da. gün gelir umut etmekten yorulur insan,kabuğuna çekilir. bir süre devam eder bu hali, vazgeçer istemekten. tam bu durumu kanıksama felaketini yaşayacakken, hiç ummadığı bir şey olur ve umut çiçeklerinin tohumları ekilir kalbine ve yeşertilmeyi beklemeye koyulurlar. sonra aklına bir yerlerden duyduğu bir söz gelir; ''her şey umut etmekle başlar...''.
dünyada taştan olmayan, kimsenin elinizden alamayacağı, kimsenin dokunayamayacağı bazı şeyler vardır. 'umut'bunlardan birisidir. umut iyi birşeydir.bu yüzdendir ki umut asla ölmez.
yılmaz güney külliyatının en sağlam filmidir. yapıldığı dönem itibariyle türk sinemasında çığır açmıştır umut.filmin etkileri geçmek bilmemiş, bir çok sol görüşlü aile oğullarının ismini umut koymuştur. geleceğe dair bir umut beklentisinde. filmde dikkati çeken olgu italyan sineması gerçekçiliğini bütünüyle görebilişimizde yatar. bunu doğal yaşam halleri içerisinde toplumunu hayli iyi tanıyan yılmaz güney gerçekleştirmekte zorlanmamıştır. 8-10 yıl sonra da bir diğer başyapıt yol yapılacaktır onun tarafından.
faytoncu cabbarın emniyetteki hali sosyal statülere derin bir gönderme içerir. yıllar sonra bu sahne yüksel aksu'nun dondurmam gaymak'ına da ilham verecektir. atı ölmüş bir arabacının hikayesidir umut. atı ölmüş arabacı kolu kesilmiş adama benzer repliğiyle kafama kazınmıştır yıllarca. bir diğeri de umutların gittikçe umutsuzluğa dönüşü akabinde dillere pelesenk olan 40 lira bırakmıştım evesidir ki can yakar fazlaca.
umut yolculuğu hızla umut içinde umutsuzluk yolculuğuna döner. rahatsız eder bu haliyle bu başyapıt. filmde yılmaz güney filmlerinin has adamı yakın zamanda fatih akın 'ın yaşamın kıyısında'da oynamış iyi oyuncu, emekçi tuncel kurtiz de döktürmektedir layıkıyla.
10 üzerinden 10!