Ulus baker, ülkenin aydınlık yüzüydü. Sinema, film, sosyoloji eleştirileri, siyasetten, müziğe uzanan ve Tarkovski’den, bergman’a uzanan geniş bir yelpazede onu anlamak ve onun fikirlerini benimsemek güZeldir.
ulus baker'in 47.doğum günü olması gereken bugün,
iki gün önceki vefatının entrysini girmek çok acı.
sözlüğümüzde hiç ilgi gösterilmemesi de bir o kadar...
ulus baker'i duymamış ve okumamış insanın eksik bir sosyolog olacağını düşünüyorum ekonomi siyaset felsefe sinema -ama özellikle sinema- konularındaki engin bilgisiyle ilgili söz etmeyeceğim dahi.lakin her ölüm erken ölümdür.
kimine göre çatlak profesör, kimine göre garip adam, ama bana göre dev bir beyin ve yürek.
ben daha gidip, dersine girip bilgilerini çalacakdım.
hakikaten yıkıldım.
iki gündür anlayamadığım ölüm, sürekli aklıma gelen " neden kendine bakmadı" cümlesi. varoluşu, paraya, şan ve şöhrete takılmazken, kendisi gibi bir avuç insan kalmışken terk etti, gitti.
seni dinlemeyi ve yakından tanımayı geciktirdiğim için kızgınım kendime, mütevaziliğini sadece duymak, fakat yakından tanık olmamam adına da büyük kayıplardayım.
eminim oturup iki çift laf ettiğin insanlara, gidişinle bile çok şey bırakmışsındır.
kendini; türkiye'ye gelmiş gelecek en entelektüel kişisiyim diyerek tanıtan, mütevazilikten kimi zaman sıkılan ve bir çok yazara ilham veren ademoğlu.
huzur içinde mi yatıyordur yoksa gittiği yerde baruch spinoza ve aristoteles ile daşşak mı geçiyordur bilemem. aslında biliyorum geçiyordur.
hakkında hiç kimsenin bilmediği efsaneler üretme niyetinde olduğum düşünür. örneğin; dünyanın herhangi bir yerinde bir kişi ola ki votka içer ve bunu yaparken "ne olacak ulan bu memleketin hali" moduna girer o an bir kalın çerçeveli gözlük yerlere düşer imiş. oldu mu? olmadı ama olsa da olur olmasa da.