geçenlerde diplomamı almaya gittiğimde beni bir hayli duygulandıran eski okulumdur. kafelerini yeşilini suyunu havasını binalarını o kokusunu her şeyini bir kadını özlediğim gibi özlemişim. bu arada diplomamı alamadım. henüz basmamışlar. bir dahaki sefere inşallah.
girmek isteyipte giremediğim üniversite, 3-4 yıl sonra adından çok söz ettiricek yeni yapılan binlar ve metrosu tamamlanınca her kesimden öğrencinin istediği bir üniversite olucaktır.
an itibari ile öğrenim gördüğüm ve önümde daha çok çok yıllar olduğunu düşündüğüm güzide okulum. otomasyonu ayrı bir dert hocaları ayrı bir dert. tek çıkar amaçları yaz okulu. her yıl farklı söylentiler yayılmaktadır. efendim, bir hocamız seneye gidicekmiş, yaz okulu kalkıp bütünleme sınavları gelecekmiş, çan eğrisi kalkacakmış, geçme notu yükselecekmiş falan filan.
değerini bilinesi üniversite.. 2004-2006 yılları arasında yüksek okulu bitirdiğim memleketimin üniversitesi. şuanda ise gazi ünide eğitim hayatıma devam etmekteyim. bazen 2 üniversiteyi karşılaştırıyorumda gerçekten uludağ ile gazi arasında daglar kadar fark var.. en basit örnegi ''çim alan''...
gelinecek en son üniversitedir.öğretim üyelerinin alayının ''kıçımızı yalamadan ders geçemezsiniz'' tavrında yaklaştığı,bu okula gelecek olan varsa ,ki bence gelmemeli-en son tercihi filan olmalı yani-,şu kıç yalama ve yalakalık olayını hallederek, yok halledemezse bir şekilde yıkama-yağlama kursu alarak gelmesi gereken;her bir hocanın bu okulu ben yaptırdım edaları,tamamına yakınının sizinle muhattap olmama durumu;mezun olduğunuzda size hiç bi bok katmamış olduğunu öğrendiğiniz;mimarisi,yönetimi,hocaları vs. her bi şeyi dandik,16 bin dönüm arazisini çayır çimen olarak değerlendiren,binaları berbat,eğitim kalitesi sıfırın altında gezinen,bursanın kendine 'üniversite' demekten bin pişman olması gereken lüzumsuz okul tarzı mekanı...
bu sene şenlik olmayacakmış. bahanelerde hastane için oluşacak 4 günlük gürültü kirliliği, eceliyle vefat eden rektörün yasının tutulması, şenliklerin öğrencilere sosyokültürel anlamda bir şeyler katmamasıymış mış mış... işte uludağ üniversitesi'nin öğrencinin ağzına sıçışının bir örneğidir. kırk bin öğrencinin hayattan zevk aldığı nadir anlardan birini de ellerinden almıştır. topluluk kurmayı etkinlik yapmayı acayip ve tuhaf dercede zorlaştıran öğrencinin kendine güvenip hiç bir şey yapmamasını etliye sütlüye karışmamasını, eğlence anlayışının hatta hobilerinin olmamasını isteyen bir üniversitedir. bunun en büyük örneği kıçı kırık şenliği de kaldırmalarıdır. görükle'de yaşanan korku kasabası haline getiren son olaylardan sonra öğrencilerin çoğunu bir depresyon hali almıştır. kafada tek soru eğitim desen havada sosyallik desen havada. mezun olsan işe almazlar. ne boka yarar burada okumak?
bireysel düşüncelerin büyük ölçüde cezalandırıldığı, güzel türkiyem için koyun sürüsü yetiştirmeyi amaç edinmiş takıntılı ve misyonu dar kadrosuyla kurunun yanında yaşı da yakan üniversitedir. nice hocalar bu markanın altında harcanmaktadır, başka bir ismin altında çalışıyor olsalar türkiyede ismi duyulabilecek öğretmenler de öğrenciler gibi burda kurban edilir, kötülenir, karalanır. otomasyonu ayrı bir oluşumdur. genellikle anarşik, başına buyruk bir yapısı vardır, yıl kaybettirir, sinir krizi sebebidir bir elin parmaklarını geçmeyen bazı çalışanlar bu otomasyonun boynunu dik tutmak için cebelleşir.
aldığım son bilgilere göre, büyük bir ihtimalle bu seneden itibaren yaz okulu yerine büt gelecekmiş. sanırım bu hem iyi hem kötü haber niteliği taşıyan bir entry oldu.
benim doğmama sebep olan üniversitedir. ailen kalksın gümüşhane'den istanbul'a taşınsın. istanbul'da büyü sen, kalk, bursa'ya üniversiteye git. orada adamın tekiyle tanış. evlen. daha öğrenciyken doğur. kim doğdu tahmin edin.