uludağ sözlük yazarlarından minimal öyküler

entry53 galeri0
    28.
  1. Kırlaşmış sakallarına eliyle bir makas attı ve çocuğa, “Bir insan kusursuz olduğunu düşünüyorsa, ona insan dediğim için özürlerimi ilet,” dedi.

    vesselam...
    1 ...
  2. 27.
  3. 26.
  4. Bulutlar buharlaşmanın yükünü, daha fazla taşımadı o gece. içlerinden geldiği gibi döktüler gözyaşlarını. Şimşekler her çakışlarında, "ağla! Açılırsın,"diye güç verdi. Şehir, bulutların teessürünü paylaşmak istemez görünüyordu. Bulutların omuzuna elini koyup, "üzülme geçer!" diyen kimse yoktu etrafta. Herkes inine kaçmıştı birer birer. Onlarda ağladıkça yalnızlaştı; yalnızlaştıkça daha çok ağladı.

    vesselam...
    5 ...
  5. 25.
  6. bir kaybeden vardı, bekliyordu birisini bilmediği birisini dayanamadı güçsüz düştü vazgeçti. dönülmeyecek bir yola gitti. beklediği geldi ama artık çok geçti.
    0 ...
  7. 24.
  8. Her kandamlasının hayatını alıp götürdüğünün farkındaydı. Çatık kaşlarıyla yere düşen al boncukları seyrediyordu. Yerde ise aldan ziyade kara bir göl oluşmuştu. Ölümün rengi, ölümün habercisi...

    vesselam...
    1 ...
  9. 23.
  10. Bombayı fark ettiklerinde artık çok geç. Bomba saniyeler içinde infilak ediyor. Gökyüzüne et parçaları, et parçalarına kemik parçaları, kemik parçalarına da kan eşlik ediyor. Şarapnel parçaları sırıtıyor şimdi. Bir zafer sırıtışı gibi, kahraman bir metal sürüsü gibi...

    vesselam...
    1 ...
  11. 22.
  12. genç kız, yağmurlu havada ağlaya ağlaya yürüyordu... aklında o vardı, elin de kitaplarıyla. adeta umutsuzluğun pençesine kapılmıştı. hayat onun için bitmişti, hiç birşey düşünemez oldu. derken karşısına geçen adama çarptı. tam sinirli bir şekilde özür dileyecekken gözgöze gelir... gözlerinde ki o ışıltıyı görür ve heycanla adama sarılır...
    1 ...
  13. 21.
  14. kılıcı tek bir hamleyle indirdi. Gövdesini, piknik masasının üstünde bırakırken, kellesini de yamaç aşağı yolculuğa çıkardı. Özgür kelle, toprak ve kandan çamur yaptı kendine; çamurla oynaya oynaya gezdi, eğimli ormanda. Bazen birkaç çam iğnesi de eşlik etti ona. Biraz takılıp, ayrıldılar; fazla kalmadı çam iğneleri. Özgür kelle, dereye kadar yuvarlandı. Çamurdan sıkılmıştı herhalde(!).

    vesselam...
    1 ...
  15. 20.
  16. Boşluğa baktı ve düşündü: Hayatın boyunca bir dönüm noktası beklersin, bir şey olacak ve her şey çok güzel olacaktır; ama bu hayatın dönüm noktası ölümdür. Çok şey değişir.

    vesselam...
    0 ...
  17. 19.
  18. sözlük yazarlarından küçük öykülerdir.
    yerde duran taşa boş ve anlamsız bir tekme attı. adımlarını hızlandırdı. nereye gideceğine henüz karar vermemişti. aceleyle topladığı valizi her adımda biraz daha ağırlaşıyordu. durdu saatine baktı. az sonra hava kararır diye düşündü. hızlandırdığı adımları yavaşlamaya, kararlılığı pişmanlığa dönüşmeye başladı. istemsizce geri döndü. ''henüz gidemem diye mırıldandı'' az sonra tamamen terk edeceği bir dünya olduğunu bilmeden.
    sırtında hissettiği büyük bir acı ile yere yığıldı, yağmurun oluşturduğu küçük su birikintileri kanının kızılıyla bulanıklaşırken.
    0 ...
  19. 18.
  20. içinde hiç pişmanlık yoktu. Vicdanına yenik düşmüştü. Bir insan öldürmek kolay iş değildi. Bir ara kendine kızar gibi olup, kalbindeki huzuru dinledi. Vicdan, özgürlüğü yendi…

    vesselam...
    0 ...
  21. 17.
  22. 16.
  23. Evet bir odun parçası" dedi ve ortadan ikiye ayırdı. Oysa bir bahar sonra o odun parçası hem meyve hem çiçek hem yaprak verecekti ama o şekilciydi ve maverayı goremiyordu.
    0 ...
  24. 15.
  25. Evet, evet oradaydı! Arafın girişinde, annesi gülümseyerek karşıladı onu. “Bak anne, sana verdiğim sözü tuttum; vazgeçmedim anneciğim, yanına geldim.” dedi Mirza. “Öldüğüne, en çok o gaddar babandan kurtulduğun için sevindim bi’tanem; hoş geldin.”

    vesselam...
    1 ...
  26. 14.
  27. Hemen yatak odasına çıktım. Son kez bağırdım Rıfat efendiye. "git be adam, git de bir şeyleri değiştir. Karını bul! Ona yalvar, ayaklarına kapan! Ama ne yaparsan yap; onu ikna et ve eve getir! Aynada kendinle konuşmayı da kes artık!"

    vesselam...
    0 ...
  28. 13.
  29. gayet rutin bir öğle vaktiydi; ayna, saç maşası, iş görüşmesi, umutsuzluk ve haziran sıcağı... sonra birşey oldu ve hayat durdu sanki...
    ve hayat durduğunda nefes alamaz evrendeki hiçbir varlık.
    0 ...
  30. 12.
  31. Hastanın birisi vardı yoğun bakımda, 35 yaşında epilepsi hastası. konuşuyor kendi kendine dedim bende sevgili yaptı herhalde gittim yanına

    - napıyosun kimle konuşuyosun sen
    + alişle
    - aliş kim
    + oğlum benim
    - kaç yaşında
    + 15 , aliş tanışsana onlarla
    - merhaba aliş çok tatlısın ( eğlenelim dedik ammaa. bir yandan arkadaşta aliş bu kızı alcak mısn evlendirelim sizi diyor.. uyarı geldi bize tabi, aliş kim biliyor musunuz dendi. bilmiyorduk, gerisi malum işte. aliş aklınıza gelen ilk kişi )
    0 ...
  32. 11.
  33. 10.
  34. Böylece ninesini, dedesini ve babasını kendisinden alan toprakları görmek için aşmıştı kilometreleri. Ayrıca, babasının oksijeni ilk kez ciğerlerine çekip feryadı bastığı yerdi burası. Can alıp can veren yer…

    vesselam...
    0 ...
  35. 9.
  36. Neden insanlar kendiyle böbürlenmek için diğerlerinde kusur arardı? Neden kendini yüceltmek adına diğerlerine bir kulp takardı? Her şeyi yapabildiğini anlatmak için birilerine engelli demek, zengin olduğunu haykırmak için birilerine fakir demek müstahak mıydı?

    vesselam...
    1 ...
  37. 8.
  38. Senin beni anlamadigın gün ve benim bunu kabüllendigim gün gitme vakti gelmişti. Aldim ceketimi çiktim kararlı ama şaşkın, vazgeçmiş ama üzgündü bedenimde taşıdığım ağırlık. insanlar gelip geçtiler ve ben aralarından ruh gibi geçtim, görünmek istemiyorum artık, yorgunum...
    1 ...
  39. 7.
  40. hava çok soğuktu. ıssız rüzgarlı bir sonbahar akşamı karanlığın son zerresinde ufacık bir ışık yayan minik evine doğru giden adam karşılaşacağı şeyden habersizdi. bi göz oda da iki çocuğu ve hasta eşiyle birlikte yaşıyordu. bugünü de boş geçirmiş iş bulamamıştı. sigarasından son bir nefes alıp evin girişindeki çamur birikintisine attı. kapının gıcırtısı kulakları iyice tırmalamıştı...
    1 ...
  41. 6.
  42. kurmakolunun militarist bir erotizmi vardı sevgilim, sen benim seksüel imgelemime hayranken, o namlunun içinde ne fişekler patladı, kolpa değil harbiden.
    1 ...
  43. 5.
  44. Gece, aciziyetini perdeleyen bir siyah pelerindi onun için. Güneşin vedasıyla kara sandıktan çıkartırdı pelerinini. Şöyle bir savurur, sırtına geçirirdi. Bir düz, bir kelebek düğüm…

    vesselam...
    0 ...
  45. 4.
  46. sene bin dokuzyüz bilmem kaç, karlı bir eylül sabahı saat 06.15, bir ses duydum koğuş kalk. dedim kalkmazsam ne olur lan. dediki dur seni komutana. dedim komutanınında seninde ha yürü lan dedim canımı sıkma benim. 5 dakika geçti geçmedi baktım komutan beni çağırtmış. bak bak dürzüye bak. beni ayağına çağırıyor. neyse vurdum kapıya bir tekme girdim içeri. sonrası malum. önce hastane sonra disiplin koğuşu ardından mahkeme derken 3 senede zor bitti askerlik.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük