uludağ sözlük yazarlarından minimal öyküler

    26.
  1. Bulutlar buharlaşmanın yükünü, daha fazla taşımadı o gece. içlerinden geldiği gibi döktüler gözyaşlarını. Şimşekler her çakışlarında, "ağla! Açılırsın,"diye güç verdi. Şehir, bulutların teessürünü paylaşmak istemez görünüyordu. Bulutların omuzuna elini koyup, "üzülme geçer!" diyen kimse yoktu etrafta. Herkes inine kaçmıştı birer birer. Onlarda ağladıkça yalnızlaştı; yalnızlaştıkça daha çok ağladı.

    vesselam...
    5 ...
  2. 32.
  3. tüm hayat yoldaşlarını bir bir törpüleyerek yok etti. artık yalnızdı.
    3 ...
  4. 33.
  5. uyandı. karanlıktı, sessizdi, teoman şarkısı açtı ve duşa girdi. son duş olduğunu bilse 70 yaşında olmasına rağmen teoman dinlemeye devam eder miydi?
    3 ...
  6. 49.
  7. Ay ufukta hilal şeklinde gülümsüyordu. Ben de ona gülümsedim. iki sevgilinin birbirine gülümsemesi gibiydi. Dış dünya ile tanışma vaktim gelmişti. Nereye gideceğimi bilmiyordum. Aslında biliyordum: Özgürlüğe.

    vesselam...
    2 ...
  8. 39.
  9. her şey güneşin doğuşuyla başladı. sıkıntı, stres, hüzün ve göz yaşı... çünkü bugün pazartesiydi.
    2 ...
  10. 52.
  11. 51.
  12. Ruhları onları terk ettiğinde, hepsinin yolu morga düştü. Musalla taşında yatarken gerçek bir hiçtiler. Öyle hiçtiler ki, en sevdikleri bile onları görmeye dayanamıyordu. Soğuk, canlılığını kaybetmiş benzi görenler gözyaşlarına mani olamıyordu. “Hayır! Olamaz! Nasıl olur bu?” diyorlardı. Yakıştıramıyorlardı hiçliği. O kadar üzülüyorlardı ki, toprağın altına gömüyorlardı cenazelerini. Görmek istemiyorlardı. Ölüleri de durumu fark edip terk ediyorlardı dünyayı. Başka boyutlara geçiyorlardı. Sevenleri ilk yıllarda, her bayramda seyranda ziyaret ediyorlardı mezarlarını. Bu bir özür dileme yöntemiydi. Sonraki yıllar fark ediyorlardı: “Bu o değil; o gitti. Mekânı cennet olsun!”

    vesselam...
    2 ...
  13. 3.
  14. seni lacivert perdelerin kararttığı odamın en ılık köşesinde, yatağımda öptüm. ntvspor'da real madrid maçı açıkken umursamadım, seni öptüm. battaniyenin altında, apartmanın merdivenlerinde, kapının girişinde öptüm. hiç tanımadığın bir semtte, bir okulun üst katlarında öptüm. iddaa kuponu yaparken "tek maçtan yatmamak" için öptüm. karla karışık yağmur yağarken, boş bir bahçeyi denizmiş varsaydım, yine öptüm seni.

    -şimdi bir başkası sadece öpebiliyor seni, daha fazlası değil yani. içim rahat.
    2 ...
  15. 53.
  16. hücremden dışarıya açılan küçük bir pencere var, bir hayli yüksekte bir hayli küçük bir hayli demirlerle süslenmiş. uyumak dışındaki vakitlerimde karşıma alırım penceremi, sırtımı duvara yaslayıp pencerenin ötesini düşünürüm. pencerenin ötesi hayat, berisi ölüm sessizliği. yıldızları seyrederim kimi geceler, ayı bile görmüşlüğüm vardır bu pencereden, bir defasında taş duvarlara tırmanarak. zaman zaman içeriye esen rüzgarda ötelerle ilgili hayaller kurarım. bir çocuğun oyun oynarken terlettiği elbiselerinin kokusunu duyarım içimde, rüzgara verdiği uçurtmasını hayal ederim. hayvan kokularını taşır rüzgar bazen de içeri, tezek kokuları dahi hayata dair düşlere salıverir ruhumu. duvarlar kalbimi saran sevinçlere ve düşlere engel olamadı hiçbir zaman. karanlık ve daha az karanlık ve pencereden dolan gün ışığı. karanlık derinlik sunuyor bana, derin acılar yaşıyorum bu doğru, ama kendime ve her şeye dair de bir derinlik hissediyorum, derin düşünüyorum ve pencereden süzülen gün ışığı o derinliğin içinde parlayan bir inci gibi. uzun zamanlarla birlikte ruhumla bütünleşen pencere rüyalarımın içinde de bir şekilde yer alıyor. bir defasında bir uçurtma olmuşum tuhaf bir şekilde ve pencerenin demirlerine bağlanmış ipimle gökyüzüne doğru süzülüyorum. rüzgarla yükseliyorum, rüzgarla uçuyorum yükseğe en yükseğe. zindan ufacık görünüyor ta yüksekten, ama bağımız var kopamam. bir süre sonra rüzgar sağa sola savurmaya başlıyor beni ip aşağıdan çekiyor, canım acıyor, sevdiğim rüzgar canımı acıtıyor; terlemişim uyandığımda. küçükken dayımın benim için yaptığı ilk uçurtmam geliyor aklıma, rüzgara direndikçe yükselişini hatırlıyorum. direnmeye tutkumun o zamanlardan başladığını, uçurtmaya olan sevgimden sanıyorum. vakit pek çok ve ben kendimle ilgili çok düşünüyorum, çok yorum yapıyorum bu da onlardan biri işte. acı çektikçe kendimi yüceltiyorum ki ancak bu beni ayakta tutuyor. ne büyük acılarım var, ben de büyüğüm tesellisi. pencerem, düşlerim, rüyalarım, rüzgar, kokular, yıldızlar, karanlık... zindan bile bir günümü bir günüme eşit kılamıyor.
    2 ...
  17. 7.
  18. hava çok soğuktu. ıssız rüzgarlı bir sonbahar akşamı karanlığın son zerresinde ufacık bir ışık yayan minik evine doğru giden adam karşılaşacağı şeyden habersizdi. bi göz oda da iki çocuğu ve hasta eşiyle birlikte yaşıyordu. bugünü de boş geçirmiş iş bulamamıştı. sigarasından son bir nefes alıp evin girişindeki çamur birikintisine attı. kapının gıcırtısı kulakları iyice tırmalamıştı...
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük