buraya yazdıklarınızı bugüne kadar kaç kişinin yüzüne söyleyebildiniz bilmiyorum ama birçok insanın yüzüne söyleyemediğim şeyi ben buraya yazdım. bana önce kabul edildiğime dair mesaj attılar, sonra nickimi içeren bir sayfa verdiler. yazdıklarımı diğer yazar arkadaşlarım beğendiler veya eksilediler. sonucunda da hala mantığını çözemediğim bir karma ortaya çıktı. gün geçtikçe sözlüğe daha iyi ayak uydurdum ve hayatımın bir parçası oldu. sözlük yazarlığının çok da kolay bir şey olmadığını anladım. sözlük yazarı olan insanların olmayanlardan biraz daha farklı insanlar olduğunu düşünmeye başladım ki hala da bu düşüncemin arkasındayım. kimi zaman doğruları, kimi zaman da içimden geçen ve insanların yüzüne söyleyemediğim şeyleri eksiksiz bir şekilde harfi harfine buraya yazdım. kimi zaman da seyirciye oynadım, tasarladım, hayal ettim, yalan söyledim. arkadaşlarıma mümkün olduğunca nickimi vermemeye çalıştım ve bunu twitter, facebook sayfamda da paylaşmadım. korktum aslına bakarsanız çünkü paylaşsaydım belki de onlar hakkında eksiksiz harfi harfine yazdığım şeyleri okumuş olacaklardı. bu durumda bana olan düşünceleri de değişebilirdi. bunun yanında sözlükten birçok arkadaş da edinmiş oldum. hatta biriyle buluştum bile. hayatımda yaptığım ve tek bir anından bile pişmanlık duymadığım bir şeydir sözlük yazarlığı benim için. sonuç olarak dünyaya bir daha gelsem yine sözlük yazarlığı yapardım.
önüne gelen yazar olur çünkü. Format bilmeyenler, iki kelimeyi yan yana getirmekten aciz kimseler, tartışmayı-saygıyı ve dinlemeyi bilmeyen kimseler, skolastik biçimde başkalarının görüşlerine bağlı olanlar, mevzubahis görüşler uğruna kendi düşüncelerini söyleyemeyenler bile yazar olmuş.
güzel bir duygudur. yazar ünvanını alıp bir iş sahibi olduğunu düşünmektir. sabah sıcak çayını yudumlarken sözlüğün başına geçip, ufaktan beyin titreşimleri yaratarak entryler girmek güzel bir duygudur. *
artılarına ve eksilerine rağmen, 18 yaş altı rüştünü aşmamış ufaklık yazarlara rağmen, yavru ve büyük Troll'lerine rağmen, her türlü düşüncenin adabınca sergilenebildiği fikir yumağı içinde bir iplik parçası olmak çok güzel.
Gökkuşağı gibi rengârek olan bu yerde bulunup, fikir cümbüşüne bir renk olsun katabilmek çok güzel.
Burada Yazabilmek ama gerçekten yazarlığı hakedip etmediğimi düşünmek, bunun için endişelenmek, her yazdığımın ardından oldu mu acaba, okuyanlar ne der acaba düşüncesi ile yazdıklarımın etkisini ve buna verilen tepkileri beklemek ise sınırsız bir zevk.
bir çaylak olarak 20. entryi de tamamladıktan sonra kabul edileceğime inandığım ve sonra buraya nasıl bir duygu olduğunu yazacağım fakat söz verip sonra sözümü tutmayacağım. sözümü tutmamamın sebebi, tutsaydım çok duygusal olurdu. bu arada bu 20. entry di görüyor musunuz hangi başlığa yazıyorum şimdi bu tesadüf değilde ne! aşk tesadüfleri sever efendim. saygılar.
kalitenin yerlerde sürünmesinden dolayı her şeyi eleştiren, okurlara hiçbir şey vermeyen insanların da kendilerine verdikleri ad. inanın bir kahve köşesinde oturanlar, köşe başında sohbet eden gençler, kapı önünde dedikodu yapan mahalle karıları daha iyi yazar olur. eleştirel yazılar yazacaksa bile hiç olmazsa neyi eleştireceğini bilirler.
yazardan çok eleştirmen var. ama otu boku eleştiren...
sol frameden örnek gösterelim de kanıtımız olsun.
(bkz: otobüste erkek yanına oturan kadının gerçek amacı)
işin ilginci sayıca yazar sayısı eleştirmenden az. düşünsene bu başlığa şu ana kadar 79 gereksiz entry girilmiş. kimi başlıkta adı geçen kadını eleştiriyor kimide eleştireni eleştiriyor. insan yazar olsa utanır yazmaz bu tür başlıklara.
arasıra sözlüğe giriyoruz. belki bir gelişme olmuştur da birşeler düzelmiştir diye, hergün midemiz bulanarak kapatıyoruz. gecenin 4:40'ını bekleyip öyle girdik hala aynı bok...