sansasyonel başlık açmayı öğrenemedim hala. galiba derdim sansayon değil sadece konuya dikkat çekmek. ama sözlükte bunun başka yolu yok. bunu anlamış bulunuyorum.
insan boşuna troll olmuyormuş. sanırsam değişcem sözlük. eski prozacinsani geçmişte kalabilir. çok fena diş biledim olm size var ya. hem trollerden yakınır hem açtıkları başlığın altına toplaşırsınız. ama aklı başında bir başlık görünmez bile gözünüze. ee niye sızlanıyorsunuz o zaman. niye " moderasyon niye bu adamı tutuyosunuz" diye naralar atıyorsunuz ortalıkta. aklı başında başlıklara vermediğiniz tepkiyi onlara vermeyin asıl istediğiniz buysa gerçekten.
eksi vereceksen iyice okuyup ondan sonra ver, verdiğin eksi kimsenin umrunda değil ama yazdıklarının işe yaramadığını görünce buda insanı hem yazmaktan soğutuyor hem de başka mecralara gitmesine sebep oluyor, yani isme göre artı, eksi vermeyin. son zamanlarda dikattimi çeken bir başka şey sözlük inci olma yolunda büyük bir hızla ilerliyor, bol küfürlü başlıklar, gün içindeki kafasına takılan her hangi bir sorunla ilgili gelip başlık açmlar; bazı başlık altlarında gördüğümüz küfürlü entryler, kaldı ki bunlar seviyeyi belirleyen şeylerdir, bazen uzun entry girmek istediğimiz halde sırf bazı kişiler yüzünden girmiyoruz çünkü hemen ertesinde ya mesajla ya da dolaylı yollardan okallı bir küfür yiyoruz. daha ben bu entry yazarken sol fram de küfürlerin akması ayrı bir güzellik...
not: eğer illa küfür edeceğim diyorsan da, küfrü parçanın bütününe yay, doğrudan küfür etme. ve konuya daha geniş bir perspektiften bak.
sözlüğün siyasetle mına koyulmasına karşın yemek yapmasını bilmeyen gıda mühendisi diye başlık açıyorum, biraz eğlence olsun da eğlenek bunlar olayı ciddiye alıp utanmasa bir de küfür edecek hale geliyor. zeka yaşlarında şüpheye düşüyorum. üniversiteli olabilirler ama zeka olmadıktan sonra akıl 5 para etmiyor.
öncelikle okunmayacak bir giriye hoş geldiniz. ama hala okumayı seven birkaç gerçek sözlük yazarı kaldıysa meramımı da anlatmak isterim.
uludağ sözlük ile tanışalı fazla bir zaman olmadı ama birazcık analiz ettiğimde bile geçmişte çok güzel girilere ev sahipliği yaptığını, çok başarılı yazarlarının bulunduğunu ve şimdi bunlardan çok az kaldığını fark ettim. aslında sırf böyle güzel girileri olduğu için buraya kayıt oldum desem yalan olmaz.
aslında eski bir yazar olarak sözlükler ruhunu anlamakta da tecrübeliyim. bütün sözlüklerde de yazdım. bunu kendi reklamım olmasını istediğimden dolayı yazmıyorum. sadece işkembeden salladığım zannedilmesin diye belirtiyorum. yoksa başka sözlüklerde de vakit geçirmek iyi değil, hatta asosyal biri olduğunu gösterir nitelikte, kötü bir emaredir.
her neyse, uludağ sözlük yazarlarının da şöyle bir profili çıkıyor ortaya. çoğunluğunun yaşları çok küçük, liseli, 18 altı veya civarı, okumayı değil, deli gibi yaftalamayı seven, başlığı açana cevap giriler yazan, nötr başlıklara değil, her zaman agresif sözylemlere önem veren yazarlardan oluşuyor.
böylece bir kalitesizlik oluşmuş ve kalitesizlik de kalitesizliği getiriyor. hiçbir giri uzun giri oylanmayı bırak okunmuyor bile. bazen uzun giriler girdiğimde, sırf uzun yazdım diye artı oy verenlere rastlıyorum bir iki tane. çünkü o kadar kısa sürede ben bile girdiğim giriyi kontrol amaçlı okuyamamış oluyorum.
okumadıktan sonra niye oy veriyorsunuz ki? vermeyin adamım. bu sözlük iyi bir yer olsun istiyorsanız egolarınızdan sıyrılıp hak edene hak ettiğini verin ve nasıl eğlenceli bir yer olacağını görün.
tabii, bu söylediklerimi de kimse sallamayacak ama olsun. sonra, bana sen niye öyle yazıyorsun o halde diye sorular gelirse, direk bu cevabı yapıştırırım.
bakın artı oy verilsin/verin demiyorum. giri oylansın diyorum. eksi verin lan umurumda değil ki. yalnızca okunduğunu bilelim. zaten eksi oy umrumda olsa, karmam bu seviyelerde olmazdı.
kalitesizlik kalitesizliği, kalite de kaliteyi getirir bunu unutmayın.
daha 2 sn once entry mi girip 2 sn sonra begenmedim diye oy gonderen lavuk.. ulan ne zaman okudun, ne zaman idrak ettin, ne zaman begenmedim butonuna tikladin. senin oy verme zihniyetine sicayim.
tesekkur ederim. **
sonuna yalarım yazılabilecek şarkılar ve benzeri başlıklara entry girmekten zerre çekinmeyen, bundan keyif alan, yüzeysel insanlardır dersem yalan söylememiş olmaktan gurur duymamı gerektirecek duyguma lanet edesim gelmez.
canım uludağ sözlük yazarlarım, nickaltımı karalama kağıdı gibi karalamışsınız.karalayın, canınız sağolsun ama birşey belirtmek için burdayım.talip bulmaya yada ilgi çekmeye ihtiyacım yok.öyle olsaydı zaten dediğiniz gibi izdivaç programlarına çıkardım.**
hala bayan değil kadın olduğunu anlayamamış olan başlıklara, her gün yenisi eklenen namusu bel altı arama, ve kadını küçümseme başlıklara, ergen muhabbeti oluşturduğunuz başlıklara, her yazılan anlamlı anlamsız entrye kötü oy atan ibne yazarlara son sevgili uludağ.
" bir alex değil " ya da " bim " ve türevleriyle artık espiri yapmayalım. Yapmayın demiyorum hobi olarak yine yapın. Aradan zaman geçsin öyle yapın ama hergün hergün de olmaz ki. Güldürmüyo, olmuyo,...
bazı yazarlar vardır; sadece yazarlar. entry'i gönderdikleri anda işleri biter, bir kenarda "acaba okunur mu" diye beklerler. bazen sol frame'in hızına yenik düşerler, bazen oylanmayan bir ana denk gelirler, bazen o esnada bulunan yazarlara hitap etmemiş olurlar. böylece entry veya başlık hafif hafif yenik düşer zamana ve diğer sayfalara doğru yol alır, başka bir zaman fark edilmek umuduyla. üzülürler, canları sıkılır. bunların bir kısmı siler yazısını, başka bir zaman tekrar gönderir; bir diğer kısmı ise "sikime" der bırakır oluruna, içi buruk veya tam tersi umursamaz bir halet-i ruhiye içerisinde. bazen de denk gelir hani. o anda abanırlar oylara, mesaj atarlar, ilgi gösterirler. bahse konu biçare yazar mutlu olur, egosu okşanır, hafif bir tebessümle "evet" der ve arkasına yaslanır.
bazı yazarlar vardır; bilhassa okunmak isterler. bunun için ekstra bir efor gösterirler. kimi zaman başlıklarını canlandırırlar, kimi zaman eşe dosta mesaj atarak destek isterler "oy verin, başlığı canlandırın, entry'nin olduğu başlığa yazın" vs derler. bu arkadaşların da anlayışla karşılanması gerekir. zira popüler olmak istiyorlardır, bunun için de "kendince yöntemler" uygularlar. ama bu eylemlerini "kendi nickleriyle" yaparlar. açık açık, saklanmadan, gizlenmeden.
bazı yazarlar vardır; kişilik bölünmesi yaşarlar. egoları uğruna yapmayacakları halt yoktur. gidip "fake" hesap alırlar. farklı hesaplardan kendilerini oylarlar, başlıklarına entry girerler. bunların tedavi olması gerekir. anlayışla karşılayacak olan kesim ailesidir. muhtemelen sosyal hayatta insanlara zarar vermesin diye bilgisayar alınmıştır ve 7/24 burada bulunmasına çocuğun sağlığı için göz yumuluyordur.
bazı yazarlar vardır; kendileri hiçbir bok üretmezler. benliklerini tek bir yazara adarlar. sürekli onun başlıklarını, nick altını canlandırırlar. bir gün içerisinde sıradan bir yazardan çok daha fazla entry girerler. aynı entry i adanmış olduğu diğer yazarın başlığına defalarca yazıp silerler, yazıp silerler. böyle bir bağlılığı 40 yıllık evlilikte göremezsiniz. 30 yıldır çalışılan iş yerinde göremezsiniz. vatan hizmetinde göremezsiniz. bunlar da aslında fake'tir. fake oldukları da asla ortaya çıkmaz. bu nedenle ayrı bir paragrafta incelemeye konu edilmektedir. asıl yazarın kişiliğinden bölünerek çoğalmış olan bu arkadaşlar sahte bir varlık kazanırlar sözlük ortamında. yok eğer harbiden fake değillerse bunlara insan demek de sıradan bir insana hakaret olur. bambaşkadır çünkü bunlar.
bazı yazarlar vardır; her boku eleştirip dalga geçerler, kendi değerleri eleştirildiğinde aslan kesilirler, tahammül eşikleri çok düşüktür.
bazı yazarlar vardır; okuduklarını artı/eksi oylarlar, hislerini yazarla paylaşırlar, sıcak ve samimilerdir. bunları pamuklara sarıp sarmalamak istersin.
büyük bir kısmı fena halde internet insanı olan, buna paralel olarak da sadece uludağ sözlük'te değil internet alemini kenarında, köşesinde bir şekilde izlerine rastlanabilen güruh...
öyle ki, "ulan herif yazıyo yazmasına ama nasıl bir tiptir acep ?" gibi kendi çapında bir gizeme sahip olanları bile google'ın görsellerinde bulmak mümkündür. vallaha bak. deneyin görün...
edit: diğer yazarlarla birlikte kendimi de deşifre etmiş gibi oldum ama. olan oldu artık...
yurdum insanı, günün yorgunluğunu ve stresini sözlükten haykıran ve bazen dilinin ucuna gelip söyle/ye/mediklerini bazen de zihninde şimşek hızıyla geçen düşüncelerini ifşa eden yazan kişisidir...
