sultan ahmet - gülhane arasında dolapçı beygiri gibi döndüğümüz, her seferinde yazar kafilesine yoldan katılımların olduğu nadide, enfes, az görülür, olağan dışı bir zirve organizasyonu oldu. organizasyon demişken organizatörlerin de hakkını yememek lazım. iftar öncesi iyice bizi yorup acıktırmış, iftar sonrasında ise yediğimiz yemeği eritmemiz için çok iyi bir spor programı hazırlamışlardır.
tanım: en sportif zirvedir.*
zirveye katılanlar adına alınacak bir çok not vardı. bazıları şunlar;
ameleyim - "sen ameleysen ben neyim?" sorusunun sorulması gereken, zıplamalı konvoylar yapabilen yaratıcı uluyazarı. female demon - tarih öğretmenim ve ayrıca sinirli ve agresif * uluyazarı. fethedilen sehrin lal asklari - bizden bile erken ayrılan, telefonu elinden düşmeyen, yol tarifeli, cimbomlu uluyazarı. poisonx - tek bakışta beni tanıyan, ayakkabılarıma kötü laflar eden ancak ufku geniş, bomba etkisi yaratabilir uluyazarı. sekolo - sürekli tehlikeli bir şeyler yapma potansiyeli olan, çok konuşan, anlamsız gülüşen uluyazarı. tusu susuzu - muhabbetimiz hunharca bölündü, ancak bana benzeyen uluyazarı*. ayrıca meyve suyu hırsızı... vladurakul - zirve boyunca başının etini yediğim ve iğrenç esprilere maruz bıraktığım, ıslıkçı, canım falan uluyazarı. ayrıca kola hırsızlığı konusundaki yardımlarından dolayı.. neyse bu başka bir konu... weber - ulaşımdaki katkılarından dolayı teşekkür edilmesi gereken ancak nargile de külliyen yalan olduğundan çekinen uluyazarı. başlı başına kola hırsızı!!!* bu arada bana sözlük kaşarı dedi. zigonsehpa - göz alerjisine sahip fakat neşeli uluyazarı.
***nick neydi özelden ulaş kişisi*** - çay parası vercez diye bana dayak atan büyüğümüz, uluyazarı.**
***nick neydi özelden ulaş kişisi*** - iftardan hemen sonra ibretlik şiir paylaşımı yapan şair uluyazarı.
***nick neydi özelden ulaş kişisi*** - ortamı caps manyağı yapan ve tramvaydaki familyamıza dahil olan uluyazarı.
***nick neydi özelden ulaş kişisi*** - konuşmaya fırsat bulamadığım ancak kafadar gözüken diğer uluyazarları.
nick haznem bu kadardı, aklıma gelmeyen yazarlarımız alınmasın...
asosyallik, pc başında günler haftalarca vakit geçirmişliğin vermiş olduğu hamlık, sporsuzluk nedeniyle "yörüyün olm biraz bacaklarınız açılsın!" sloganıyla eminönü bayezit gittik geldik. iftarı dualarla açmasak da ilahilere hu hu çekip aşka geldik.**
yolculuk* boyunca yazarların birçoğuyla konuşma kaynaşma fırsatım olmadı ne yazık ki. bir daha ki sefere kısmetse deyip geri kalan şeyleri nick altı entrylerine bırakıyorum.**
nedense çok gitmek istediğim ama annemin de o gün iftara bizim aşireti topladığını duyunca mecburen gitmekten vazgeçtiğim zirve.
Aynı zamanda Yürümeye de ihtiyacım vardı. Tühh yazık oldu zirvesi.
(bkz: zigonsehpayla sağlıklı yaşam) *
şimdi abi iyi güzel hoş tatlı bir zirve. çok fazla yürüdük evet.
poisonx ve benim lise hayatımın geçtiği sultanahmette ve çevresinde oturacak edecek yer bulmamızın bu kadar meşakkatli olmasının sebebi her öneriye açık olmamızdır. ha öneriler biraz yürüttü evet haklısınız.
valla kimseciklerle ilgilenemedim. ilkokul aşkımla gelmiş idim zirveye. tanışamadığım selamlaşamadığım herkesten özür diliyorum. ilk aşkım layn kız boru değil. hatta platonik takıldğım tek kız heralde.
neyse benim adıma çok çok güzel geçti diyebilirim. yorduğum ettiğim sıktığım arkadaşlar olduysa. özür dilerim...
organizasyon anlamında türlü ve çeşitli açıklıkları bünyesinde barındırmış zirvedir. gene de gecenin sonunda taksim meydanı'nı adımlarken "güzel" vakit geçirdiğimizi, beyaz giymenin ne demek olduğunu falan düşünüyordum kendi içimde.
tâ zirvenin en başından dediğim üzere bir mekâna tıkışmayı ve tıkıştırmayı hak olarak görmüyordum toplanmış yazar tayfasını(evet, temelde kendimi). gülhane parkı'nın kapısında yazarlarla toplandık ve saat yaklaşık olarak 7 gibi zirvenin gerçek organizatörünü bulmak için kabile halinde sultanahmet'e doğru yürüdük(şahsen bir mekan falan ayarladılar sandım, yoksa 3 kişinin yürümesi ile 20 kişinin yürümesi arasında 3 kişiyi yürütmeyi teklif ederdim.).
sanırım ki bu "-sizlik" beni germiş olacak biraz enerjim düştü(sigara içememek de vardı tabi serde) asık suratımı görenlerden ve özellikle kırdıklarımdan af dilerim bu vesileyle... sonrasında aynı düzensizlik içerisinde tekrar aşağı doğru(sahile yani, restoranların falan olduğu yere) adımladık(ki bu durumdan yakınan tek kişi ben değildim o an). vakit ilerlerken bir büfeden paket yaptırdığımız iftariyeliklerimizi sirkeci garının hemen önündeki şarapçı parkı'nda tükettik. sonrasında benim planım daha önce buraya da yazdığım üzere gülhane parkı'na gidip yayıla yayıla "seyyar" çaycılardan nasiplenmekti. aynı zamanda rahat bir muhabbet etme imkânı da sunacaktı bunu yapmak katılımcılara(bana göre).
derken bu plana yanaşmayan arkadaşlarım, alternatif üretmek anlamında da bir girişimde bulunmayınca bir yazarın fikri ile "külliye'de çay keyfi" baskın çıktı. ama öteden beri bilirim ramazan ayı'nın bu semtteki yoğunluk bereketini. velhasılı saipsiz'i almak için geri dönmüş olmam, daha çok gerilmemi engelledi diyebilirim kendi payıma. külliye, külliyen yalan olmuş ve tıka-basa dolmuştu falan. sonrasında zigonsehpa'nın yardımları ile kıçlarımızı iki masaya ayrılarak koyacağımız bir yer bulmuştuk kendimize. öyle de yaptık. ilerleyen saatlerde bir kısım yazar, aramızdan ayrılınca da tek masaya sığacak hale gelmiştik.
özet geçmek isterdim ama elimde değil. gecenin sonunda taksim meydanı'na attık kendimizi geriye kalanlar olarak ve orada da biraz sohbet, muhabbet derken saati gecenin körü ettik. zamanı sırtüstü yatırdık da denilebilir.*
diyeceğim o ki tüm aksaklıklara rağmen güzel bir zirve oldu ve beyaz, kadınlara gerçekten de yakışan bir renk(ne alaka amınakoyim? haşlanmış mısır derim.)...*
sıradışı bir iftar günü oldu. hayatımda hiç çimene yayılıp iftar açmamıştım. samimi ve doğal bir ortamda geçen buluşmada herkes rahattı bir ben bir de meba1905 ağır takıldık ilkin. hadi ağır değilde çekingen diyelim. harbiden kola yürütmüş gibi oldum lan bilmeden...
neysem iftarı ettik çorlulu ali paşa külliyesine gidelim dedim klavuzu karga olan misali taktım milleti peşime, peeeh! ortalık tıklım tıkamaçtı. sığdıramadık kendimizi. ulan külliyenin adı medrese olmuş bu arada iyi mi?
neysem zigonsehpa bizi türkocağına götürdü. içeride vatanı kurtardık, geyik çevirdik saipsiz yahu sizin nickleriniz neden hep yabancı türkçe değil diye isyan etti. gecenin sonu da güzeldi. millet kalktı gitti ben çok sevdiğim bir yönetmen arkadaşımla geceyi sonlandırdım...
buradan organizatörlere sonsuz teşekkürlerimi sunarım efendim...