Bir adam çok sevdiği kadına şiirler yazıyordu.
Sonra o kadın ansızın onu terk etti.
Adam kadının ardından şiirler yazmaya devam etti.
Daha çok yazdı. Ve günün birinde çok ünlü bir şair oldu.
Yıllar sonra kadının yaşadığı kente gitti ve büyük bir şiir dinletisi sundu.
Dinleti bittiğinde uğruna şiirler yazılan kadın kolunda kocası ile çıkışa geldi ve adama “merhaba” dedi.
Adam ona sıradan bir insana bakar gibi baktı.
Kadın, “beni tanımadın mı” dedi.
Adam, “hayır tanımadım” dedi.
Nasıl tanımazsın!
Uğruna şiirler yazdığın kadınım ben;
Seni şair yapan kadın...
Adam kadının gözlerine baktı ve şöyle dedi.
“Kerâmet sende olsaydı, o koluna taktığın adam da şair olurdu..."
Bir Tomris uyar değildik ama bize de yazan olmuştur biz de az can yakmadık filan diyormuşum yok öyle bir şey de. Bu konuda en çok kıskandığım isimler Tomris ve Piraye sanırım. Ha birde Celile, az mı süründürmüş Yahya Kemal’i. (bkz: sessiz gemi)