geçenlerde tayad ile ilgili tartıştığım bir tıpçı kişisini anlatmak isterim. facebook milliyetçilerinden olduğunu düşündüğüm bu kişiye tayadla ilgili ne bildiğini sorduğumda ben kendimi ülkesine allahına milletine adamış bir tıpçıyım dediydi. tıpı referans verince her boktan üstün olacağına inanan zihinlere şunu demek isterim ki latinceyle yaktığınız balatalarınızı başka yerde kokutun. üniversiteli olmak zamanı tutmaktır. gündemi yakalamaktır. ziraat mühendisleri mahmut tuncer show'a katılsın, besyo öğrencileri toplu taşımada indirimsiz bilet bassın. ee başka? hadi aslanım sen git dökülen saçlarının hesabını başka yerde sor.
üniversite Eflatun ve Aristo'nun hiçbir politik ve dini baskı unsuru olmadan öğrencileri ile felsefi tartışma yarattıkları ortamdan esinlenerek günümüze kadar evrensel ölçekte bağımsız ve tüzel kişiliğe sahip kurumlar olarak "universitas" üniversite adını almışlardır. üniversite felsefi tartışma ortamında akıl sürecini duygusal sürecin önüne alarak kişilerin olayları görerek ve tartışarak farkına varılabilirliğini sağlayan ortamlardır.
şimdi bu tanımın üzerine daha ne denebilir ki? üniversiteli olmak okuduğun bölümle bağlantısız birşeydir. önemli olan o felsefi tartışma ortamında aklını ve düşünce boyutunu geliştirebilmektir. hayata artık o kadar sığ bakmamaktır. kısacası ufkunu genişletebilmektir. tıp, işletme, radyo-tv vb. hiç fark etmez. fark eden insandır.
tıpçı olup tus sınavını kazanamayıp anadolunun ücra bir köşesinde ücra bir sağlık ocağında hayatını idame ettirmeye aday bir bünyenin ishal şeklinde ağzından çıkıveren cümleler öbeğidir.
"kullandığınız malzemeleri ebeniz mi tasarlıyor?" adlı soruyu duymamışlar muhtemelen tıpçılar. mühendisliğinden, öğretmenliğine kadar hangi bölümü okumak kolaydır acaba? tıpa girince rahatlamışlar mı yani?
bana şu ata sözümüzü hatırlatan saçma başlık.
'' okumak cahilliği alır, münasibetsizlik * baki kalır.
sen tıp okuyorsun diye emek veren, yılarca adam gibi çalışıp mezun olan o kadar üniversite mezunu insana ne hakla bu şekilde hitap edebilirsin?
silkinde kendine gel! yarın öbürgün doktor çıktığında hastalarını da ayır o zaman, yaftala onları da bu şekilde ve hatta senin gibi doktor olmayanları muayene etme sosyete doktoru ol olur mu? *
6 yıl diye zor sanma tıp okumayı yiğenim,
al kitabı ezberle bu kadar senin işin,
bir makina bir inşaat okuyanı sakın ha küçümseme,
kız bile yok sınıfta ulan ötüp durma ordan.
tamam sizinkide zor bir şey demedik ağlama,
ama biz de kala kala bitirdik 6 yılda,
aha bak eşit oldu hani tıp zordu,
bas git ulan burda asabımı bozma.
kız getir bizim sınıfa 8 sene okuyalım,
siz tıp bayramı kutlarken biz proje okuyalım,
biz yeni yıla girerken betonarmede bize girdi,
hala tıp zor diyorsan ağzına çok pis sürerim. **
siz nasıl kendinize tıpçı diyorsanız, bizde kendimize örneğin muhendisiz diyoruz. yoksak üniversiteli ne demek ki!
ha çöpçülük olsa da okusam gururla da çöpçüyüm derim, üniversiteli demem.
(bkz: beni bunun gibi tepeden bakan türk doktorlarına emanet etmeyiniz!)
tıpçıların kendilerini üniversiteli olarak görmesinden daha yerinde olan durumdur.
sanıyorum binlerce sayfalık kitaplar yazan tıp fakültesi profunun, aralarda bi yere "üniversiteli nedir?" sorusunun cevabını koymaması bu tür başlıkların açılmasına sebep olmuştur.
bu başlığı açan tıp fakültesi öğrencisi üniversiteliyi 4-5 kiloluk kitaplarla gezen onları taşımaya üşenmeyip bir amele edasıyla hepsini yalayıp yutan bir tür canavar sanmaktadır, yazık.
sabahtan akşama kadar dışarıda sürtüp arada bir okula uğramayı üniversite zannedenlerden daha iyidir.
ayrıca
(bkz: kedi ulaşamadığı ciğere mundar dermiş)
bir diplomaya bir ömür adayıp sonra aslında o diploma olamadan çok daha başarılı olan bir çok insan gören kişinin kendini kandırma sözlerinin eskiz hali.
hukuku bu kapsamın dışında tutmak gerekir. keza sözel alanın tıpı, hukuktur. hukukçular ile tıpçılar hemen hemen aynı eziyeti çekerler. tek fark tıpın 6 sene, hukukun 4 sene olmasıdır. aslında hukuk da 5 sene olmalıdır, hukukçuların dersleri de az buz değildir, 4 seneye sığdırılmamalıdır.