olayi sadece latince terimler ezberlemekten ibaret sanan tiplerin bok atmasidir. kardes bunun kadavrasi var, ameliyati var; dis hekimligindeysen milletin agiz kokusu var; ellerinin arasinda bir insanin hayati var. en zor bolum degil elbette cunku her fakulte ayri kulvarda, karsilastirilamaz. mesela bir hukuk fakultesi de zordur. onca kanun ezberleme, adli tip ta ceset inceleme morg falan... arkeologluk var. cehennem gibi sicakta aman su canagi kirmadan cikaralim diye kucucuk fircalarla, kucucuk kasiklarla kaziyorlar yeri.
gel gelelim bir tip fakultesine onemsiz diyemezsiniz. adamlar hayat kurtariyor yahu. gece gunduz dinlemeden yedi sekiz saatlik ameliyatlara girip; ici disina cikmis insanlari dikiyokar. biraz saygi.
hayat kurtarmak zordur, o kadar bilgiyi uygulama ile birleştirip karar vermek de... ancak en zor bölüm diye bir kıyas yapmak saçmadır. çünkü mühendislik fakültesi matematiksel zeka, mimarlık ise yetenek ister. kendi mesleğim için konuşacak olursam da konuşma yeteneği olmayan hayvancıkların derdini tam anlamı ile anlamak ve çözüm bulmak engin bir bilgi ve beceri ister.
bir gün 'asistanların bile bilmediği bu burun kaslarını bize öğretmenizdeki amacınız neydi' diye sormuştum bir hocaya, 'yani bize neyi vermeyi amaçlıyorsunuz??. sosyallik, popülerlik, tarz, dış görünüş, bir sevgilinin ve aktif bir cinsel hayatının olup olmaması gibi 'önemli' birçok konu varken bizi bu bir yığın ıvır zıvırla uğraşmak zorunda bırakmalarının hoşlarına giden garip, sadistçe ve benmerkezci bir tavrı vardı. zamanında kendisinin yaşamamış olduğu hayattan ötürü gelen bir 'ukte' ve her seferinde bizi yetersiz bularak daha da zorlamalarının sebebinin zor şartlardan geçmelerinin onları 'gaddarlaştırmasıyla' sonuçlandığını biliyorum. burada sidik yarıştırmaya gerek yok. fakat özelleşen bu hastane politikaları, doktorların işçi statüsüne konularak devletiyle ve halkıyla olan 'gönül bağı' aradan çıkarıldıktan sonra hayat kurtarmasının beklenilmesi, yapılan haksızlıklar, her hocanın gaddar ve sözlü sınavlardan çıktığında ağlayan kızların olduğu, şiddet, sosyal hayatın olmaması ve ciddi anlamda yerden bele kadar gelen notların tek tek ezberlenmesi ve sabahlamalar ve alttan ders alma gibi bir lüksümüzün olmadığı gibi bu şartlarda en azından bu konuda hakkımızı 'savunuyor' olmamızı, 'sanıyor' olarak yorumlamayın.
Dışarıdan bakanların; tıp okuyanların düşünceleri hakkında atıp tutmalarının ne denli beleş olduğunu gözler önüne serer.
Adamın işi yok; çekemiyor, tıpcı elemanın vize-final zamanını kendine dert ediniyor. Hayır yani nedir çekemediğin? öyle sanıldığını nereden biliyorsun? *
Otur ezberle diyen arkadaş; seni de bekleriz, çok zor değil.. önce otur ezberle kazan; sonra gel ezberlemeye devam et ve en kral ol. Hakkın neyse verilir sıkıntı yok... yeter ki kıçını devirip yatıp; totoşunu kaldırmaya üşenenlerden olup, klavye delikanlısı olma! Çok var onlardan. Kolayı seçme!