yıllarca sözel dersleri tarihi coğrafyayı sırf ezber diye sevmemiş bir insana, asla ezberleyemem dediğinin en az 10 misli kadar bilgi ezberleten fakülte. ezberleyemem diye bir şey yok görüyorsunuz.
tek suçları öss de iyi sayılabilecek kadar puan toplamak olan hugocukların tıkıldığı kale. "hehe geçtim bu bölümü sonraki aşama gelsin bakalım, açılsın kapılar huleeyn" tarzı gaza gelmiş, içlerinde bulunduğum postöss öğrencileri ne olduğunu anlamadan binerler bu alamete. lakin gedecekleri kıyamet pek yakın değildir. yolun sonu görünmez zira. dersler, hocalar, ve onların egoları altında ezilen bu zavallılar; yaşıtları öğrencilerin de genellikle kinlerini toplamayı başarmışlardır. bu zavallılara tek destek anne-baba, eş-dost, akraba-komşu kategorisindeki büyüklerden gelir. çoğu çıkar ilişkisine dayanan bu destekler de gerçekten "öğrenci" kelimesinin hakını vermek zorunda bırakılan bu beyin amelelerinin sınav zamanlarında morallerini yüksek tutmaya yetmez.
öss aşamasında hugocuklar tarafından toplanan puanlar, altınlar bu aşamayı atlatmak için zaruri olan tıp kitaplarına gider.
aşamalar geçer,yıllar geçer. hugo artık yaşlanmıştır,koşturmaya alışmıştır lakin yarış bitmez, nihayet bölüm sonu canavarıyla (bkz: tus) karşılaşma şerefine erişen hugoyu yeni maceralar beklemektedir. geçer veya geçemez. iki sonuç da beraberinde zorluklar getirir. bu hayat da böyle geçer gider işte.
yazarın aklına sonradan gelen notu: Çok isteyip de kazanamayanlara sabır, kazananlara yüce Allah'tan rahmet diliyorum. nitekim yazmayın, yazdırmayın.
genç diri bir bünye ile başlayıp nasıl geçti habersiz o güzelim yıllarım diye biten ömür törpüsü.
bir daha dünyaya gelsem asla yazmayacağım bölüm.
kıcı kırık bir kaç kişi hocam hocam diyecek diye en güzel 6 yılını zehir etmeye asla değmeyecek fakülte.
özellikle intern lük dönenminin işkence olduğu bir fakülte.Hocası ayrı stres,asistanı acayip,hastası bir garip olan bir fakülte.
Anne ve babaların övünmekten kendini alamadıkları yıllarınızı anında harcayıveren okul. okuması en zor olan okullardan biri. çalışmadan geçmek diye bir kavramla asla yan yana olamazsınız. ya eşek gibi çalışır geçersiniz yada kalırsınız. bu kadar net ve basittir denklem.
işletmelerde fen edebiyatlarda sallayıp gezerlerken siz kazım kazım kazınırsınız. ve okul bitip Allah defettiği bir yerde mecburi hizmete düşersiniz.
işte bu kadar çetrefilli bir fakültedir.
okul biter tus diye bir dert daha başlar kio çok ayrı bir konu.
doktor olanların zannedersem yüzde 80 bir daha doktor olmak istemez yani o kadar berbat bir fakültedir.
tıp fakültesine adım atan genç doktor adaylarının hemen hemen hayat hikayeleri ve bu mesleği seçme nedenleri benzerdir. o yüzden öğrencilerin birbirine fazla da anlatacak bir şahanelikleri yoktur. okulun ilk yılında öğrencilerin birbirlerine aşk itirafları alır başını gider. ben bunu uzunca süre kendini öss maratonuna odaklayan bünyenin fışkırması ve coşması olarak nitelemekteyim.
fakültede sayıları az olmakla birlikte kendi idealleri ve hayalleri için çalışan öğrenciler vardır. genelde başarılıdırlar. takdir edilmesi gereken kişilerdir.
diğer büyük bir grup ise ben ve benim gibilerden oluşmaktadır. "birilerini mutlu etme ya da kendilerine verilen evlatlık görevini en iyi şekilde yerine getirme" gibi omuzlarına binen ağırlığın akabinde kendilerini fakültede bulmuşlardır. dersler dışında herşeyle ilgilenirler. siyasetten tarihe kadar uzanan geniş bir yelpazede bilgi sahibi olsalar da kendilerinde en ufak bir doktor olma ışığı görülmez. sineklerin kanatlarından kurbağaların sıçrama yasalarından bahsedebilirler mesela!
bir de dikkatimi celbeden önemli bir konu da potansiyel sigara içen bünyelerin çokluğu!evet, hemen hemen herkes (hepsi demiyorum ya, hemen de yanlış anlmayın!) sigara kullanıcısıdır. ee, bu stresle başka türlü başa çıkılmıyor tabii!
komite sistemi işliyorsa yazları ağzınıza sıçan, tatili zehir etmesi yetmiyormuş gibi akli dengenizle oynayan bölüm. havası var bilmem ne tamam eyvallah da o kadar eziyet çekerken sokayım havasına afedersin. ha bu yazdığım komitelerini bütünlemeye bırakan arkadaşlar için geçerlidir. herkes bizden değildir.
ne yazık ki bitiren herkese doktor denilen ve eğitim sırasında öğrencilerine hava basıldığını düşündüren fakültedir. kasım kasım kasılan bazı mezunlar ve mesleklerinin amacını unutup, gözlerini para bürüyenler sayesinde insanları doktordan soğutan cinsten mezunları da mevcuttur. ayrıca kesinlikle belirli zaman aralıklarında mezunlarının bilgi ve tecrübeleri kontrol edilmelidir ki yanlış teşhisleri yüzünden hayatını kaybeden insan sayısında artış değil azalma gözlensin.
yıllardır aklımda sosyal, güleryüzlü, etrafı ile iletişimi mükemmel hatta süperötesi varlıklar olarak hayalimde kurmuştum ben bu bölüm öğrencilerini. ama staja başladığım çapa tıp fakültesi'nin, öğle arasında gittiğim öğrenci yemekhanesinde yemek tabildotuna gömülmüş, önündeki yemeği yemekten aciz tipler olduklarını; bu bölümü okuyan veyahut bu bölümü bitirmiş bünyelerin kendilerini en zeki insanlar olarak görmesine rağmen hala üzerinden elektrik akan çıplak tele dokunmaması gerektiğini öğrenememiş embesillerle dolu olduğunu görünce çok yıkıldım. bir de sadece 10 dolarlık bir parçası yanan güzelim ve pahalı sentrifuj cihazlarını "sen nereden bileceksin bea" diyerek çöpe atıp yenisini aldıran beyin yoksunları da yok değil. halbukisi ben 4 yıl o cihaz üzerine ihtisas yapmışım benden iyi mi bileceksin demek lazım ama zorla bilgi bastıkları beyinleri o kadar nasırlaşmış ki çare etmez. kısacası sadece hastalanınca muhattap olun, onun dışında gereksiz asosyal fabrikasıdır buralar. seri üretimleri de pek bi yavaş sayılmaz.
yoğun ders temposu yüzünden öğrencilerin sosyal yönlerinin törpülendiği bölüm. bu durum ilk başta sorun oluşturmuyor gibi dursa da iş hayatına atılıp hastalarla karşı karşıya gelindiğinde ciddi sorunlar oluşturuyor. hastalara gerekli önemin verilmemesi, onları sadece hasta olarak görüp insani yönlerinin ihmal edilmesi ve ülkemizde giderek su istimale uğrayan ekonomik tatminsizlik akla ilk gelen örnekler. bunları çoğaltıp olumsuz bir tablo çizmek istemesem bile sorun tüm ağırlığıyla ortada duruyor. burda tüm doktorları bu kategoriye koyduğum şeklinde bir yanlış anlaşılma olmasın.
ama bana göre sorun altı yıllık süreçte tıp fakültesi öğrencilerinin insani yanının görmezden gelinmesi.
kıyısından dönen dişhekimlerinin kaygılı gözlerle ilgileyip şükrettiği ömürden ömür götüren eğitim yuvası. saygı göstermek lazım, bir diğeri için (bkz: hukuk fakültesi) .
girmeden evvel, tum doktorların aman evladım yapma etme demelerine aldırmadan buyuk bir hevesle kaydoldugunuz, yıllar gectikce hay bu kafama diye feryat figan dolanmanıza neden olan, hocaların ezmesi yetmiyormus gibi bir de anamnez almaya,hastaları muayene etmeye calısırken hiçbirsey bilmiyormussunuz muamelesi yapan saygıdeger hastalarla muhatap olduran, 6 yıl okuduktan sonra pratisyensizsiniz diye adam yerine konulmamanıza sebep olan, oss ile neredeyse yaklasık ilk on binin girebildigi fakulte grubu. son zamanlara iş garantisi var diye puanlarının yukseldigi asikardir.
okumuşsun ama adam olamamışsın cümlesinin birçoğu için geçerli olduğu. çan yapmak için bir birilerinin kuyularının kazıldığı. o da yetmezmiş gibi tus gibi saçma sapan bir sınavada öss gibi 5-6 milyar dersane parası verilen. türkiyede 0 bilim üreten daha doğrusu üretemeyen fakülte. birde asistan olursanız ki tamamen nasıl kazanıp kazanamadığınızı anlayamazsınız sorular o derece saçma , işinize yaramaz, bir gün sonra unutacağınız cinstendir; değil bilimsellik tamamen hocaların ve şeflerin komutasındaki askerden bir farkınız kalmaz. hocalarla iyi diyalog imkansızdır şayet varsa büyük ihtimalle bir çıkar ilişkisi vardır . en az öğrencileri kadar hocalarınında artist olduğu fakültedir tabi istisnalar yok degildir ancak kaideyi bozamayacak hükümdedir.
tıp fakültesinde okuyan kızların havadan burunlarının 5 karış yukarıda olduğu fakültedir.ilk 3 yıl gayet öküz takılırlar,kliniklere çıkınca açılırlar her ne hikmetse,saçlar fönlenir,makyajlar yapılır,giyim tarzı değişir falan..hemen hemen %90 ının intörn olduğundaki tek amacı bir asistan ayarlamaktır..eğer siz de erkek intörnseniz bu duruma çok uyuz olursunuz . sonuçta aynı sıfatla orada bulunursunuz ama gece nöbetinde en kıytırık işler size verilir artist asistan tarafından,diğer arkadaş asistana öyle bir cilve yapar ki,kalkıp bir tane yapıştırasınız gelir her ikisine de.. neyse o da olacak inşallah ..